Dengeler değişse de talepler aynı
‘Kürt kadınlar uzattıkları çözüm elini geri çekmiyor. Yalnızca kadınlar değil bir halk güvenle topraklarında yaşamanın ne demek olduğunu anlamak istiyor, daha fazla genç cenazesi sırtlamak istemiyor.'

“Yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,

Anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,

Anlamak gideni ve gelmekte olanı.”

Böyle der Nazım 1946'da yazdığı kısacık şiirinde. Kürt halkı bir ayı aşkındır onlarca yıldır kendisine her yanda söylenen yalanı aşıp anlamaya çalışıyor “gideni ve gelmekte olanı...”

27 Şubat çağrısı sonrası çeşitli kesimler çağrıyı yorumlarken Kürt emekçiler belli bir süre sessizliği seçti. Bu bir yandan “Bekleyip görelim” sessizliğiyken bir yandan da bu ülkede ezilen ulus olmanın yaşattıklarının güvensizliğiydi. Çünkü daha önce de iktidarlar barış diyerek el uzatmış ancak günün sonunda Kürt halkı sokaktan cenazelerini toplamıştı. Bugün de bölge halkı için yeni bir sürecin içine daha fazla siyasi tutuklu ve devam eden kayyım zihniyetiyle girildi. “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” derken Kürt halkının yıllardır dilinden düşürmediği en belirgin talebiyse değişmedi: Barış. Bu yıl hem 8 Mart’ta hem de Newroz’da Kürt kadınlar ve gençler en çok bu taleple doldurdu alanları. Bu yılki İstanbul Newroz’unun kitlesinin devasa oluşu da muhakkak barış özleminden bağımsız değildi. Barış annelerinin varlığı da gerek Van gerek Amed Newroz’unda her zaman olduğu gibi kıymetliydi.

Bu süreçte dengelerin ne denli hassas bir terazide olduğunu gösterense Suriye’deki tartışmalar oldu. Savaş sonrası yeni Suriye rejimi farklı açılardan tartışma konusuyken rejimin neyi getirip neyi götüreceği soruları, en çok Kürt halkı için tartışma konusu oldu.

KADINLARIN ÇATIŞMASIZ ORTAM ÖZLEMİ

Değişen dengeler ve günlük siyasetin içinde Kürt kadınların talebiyse çatışmasız ve güvenli ortam olmaya devam ediyor. Bölge illerindeki zırhlı araçların sayısı ve kolluk kuvvetlerinin şiddeti değişmese de, siyasi tutsakların sayısı artsa da, yerel yönetimler gasbedilmeye devam etse de başta Kürt kadınlar uzattıkları çözüm elini geri çekmiyor. Çünkü yalnızca kadınlar değil; bir halk güvenle topraklarında yaşamanın ne demek olduğunu anlamak istiyor, daha fazla genç cenazesi sırtlamak istemiyor.

RUH SAĞLIĞIMIZDAN CEBİMİZE

Savaşsız ve güvenli bir ülke talebi elbette yalnız Kürt halkının değil, ülkede yaşayan her kesimden işçi ve emekçinin en olağan talebi. Çatışma ortamının, demokratik hakların gasbının bize geri dönüşünün ne kadar yakıcı olduğunu bir süredir deneyimliyoruz. İçler acısı olan ekonomik gidişatımız yeni yeni zamlarla ve vergilerle bizi silkelemeye devam ediyor. Demokrasi arayışına çıkmışken akşamı nasıl ettiğimizi bir tek mesai arkadaşımız biliyor. Gündem bütün hararetiyle üstümüzde dolanırken Van’daki bir çağrı merkezi çalışanıyla Urfa’daki tekstil işçisinin istekleri birbirinden pek de farklı olmuyor. Çünkü bölge illerinde yaşayan işçi kadınlar güvencesiz, ağır çalışma koşullarında ve kayıt dışı çalıştırılmaya devam ediyor. Kamu emekçisi kadınların hali de pek farklı değil. Ayın 15’inde Diyarbakır’daki ya da Elazığ’daki sağlık emekçisi yan giden ekonomiye kendince deva bulup birkaç gram altınla altın günü yapıyor mesela. Ülkenin hangi köşesine gidersek gidelim emeğiyle geçinenler yaşanılası bir ülke istiyor. Çünkü daha fazla savaşın, daha az demokrasinin akıl sağlığımızdan cebimize kadar her şeyimize dokunduğunu bugün ülkenin bütün kuşakları deneyimledi.

ORTAK MÜCADELEDE ISRAR

Bize düşen sorumluluk ise her zaman olduğundan farklı değil. Daha çok mücadele, daha sıkı birliktelik... Demokrasi talebini yükseltirken bunu barış talebinden bağımsız düşünemeyiz. Çünkü bölgede süren çatışma ortamı en çok sermayedarların, uluslararası düzeyde savaş politikası yürütenlerin ekmeğine yağ sürerken bu yükün ağırlığı altında doğusundan batısına bütün ülke emekçileri kalıyor. İstanbul Üniversitesindeki öğrencilerin yaşanılır bir ülke talebi Yüzüncüyıl Üniversitesi’ndeki öğrencilerin taleplerinden farklı değil. Ankara’da demokrasi için sokağa çıkan kadınlarla her koşulda meydanlarda olan barış annelerinin “Evlatlarımız ölmesin” çağrısı ayrı ayrı düşünülemez.

Sürecin demokratik çözümü için halklar olarak yan yana gelmekte, ortak mücadeleyi sürdürmekte ısrarcı olmak zorundayız. Nasıl ki Kürt anaları hiçbir ananın evladının ölmesini istemiyorsa ülkeye demokrasinin gelişinin yolu da onlarsız düşünülemez.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Rojin için mücadeleye devam ediyoruz

'Sıra arkadaşları olarak Rojin için ses olmaya devam ediyoruz; unutmak da unutturmak da yok, mücadel...

Mersin'de kahvaltıda buluşan kadınlar: 'Barışı bu...

Mersin’de 25 Kasım öncesi kahvaltı etkinliğinde bir araya gelen Ekmek ve Gül okurları “Haklarımızdan...

Kadınlar 'Barışa ihtiyacım var' dedi

İstanbul'da, "Kadınlar Barışı Konuşuyor" çalıştayının ardından "Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyati...