Bu okul böyle geçmez, ipleri elimize alalım!
Hayat pahalılaştıkça, sokaklar güvensizleştikçe yurtlar öğrencilerin ‘hapishanesi’ haline geldi. Youtube’dan dizi izleyip üç kuruş para için günübirlik işlerde çalışmak hayatın özeti gibi...

Ekonomik krizin yaşamımıza olan etkisi gün geçtikçe artıyor. KYK’dan burs ya da kredi almadan okuyabilmek imkânsız hale geldi. Öğrenci olmak artık çok daha maliyetli. Dolayısıyla birçok üniversiteli arkadaşımız ya yarı zamanlı ya da günübirlik işlerde çalışarak masraflarını ancak karşılayabiliyor. Ayrıca son zamanlarda üniversite eğitimini bırakıp ya da dondurup tam zamanlı işlerde çalışan pek çok arkadaşımız da var. Üniversite öğrencilerinin büyük çoğunluğunun geçim sıkıntısı yaşayan binlerce yoksul-emekçi ailenin çocuğu olduğu düşünüldüğünde bu tablo pek de şaşırtıcı değil elbette.

YURTTA ZAM, OKULDA ZAM

Biz üniversiteliler için geçinememe problemi hayatlarımızı dört yandan sarmalamış halde. Özellikle kadın öğrenciler açısından sosyal aktivite alanlarımızın oldukça sınırlanmış ve daralmış olduğunu söyleyebiliriz. Daha güz öğrenim dönemi başlamadan bizi KYK yurtlarına yapılan zamlar karşıladı. Derken hem okulda hem yurtlarda yemekhaneye gelen zamlar, kâğıda gelen zamlarla birlikte ders notlarının ve kitapların fiyatları artık karşılanamaz durumda. Elimizi cüzdanımıza her attığımızda boşluğa uzanıyoruz.
Tüm bunlarla birlikte, değil sinemaya, tiyatroya, konsere gitmek; arkadaşlarımızla bir kafede oturup kahve içemez hale geldik. Durum böyle olunca belki de birkaç sene önce çok daha az vakit geçirdiğimiz yurtlarımız artık hapishanelerimiz haline geldi. Peki ne yapar genç kadınlar yurtlarda, gelin birlikte biraz daha yakından bakalım.

BİR EKONOMİK TASARRUF YÖNTEMİ: DİZİLER

Bir odada kalan öğrenci sayısı kadın yurtlarında 3 ila 8 arasında değişiyor. Çok konforlu değil belki. Her bir öğrencinin ihtiyaç duyduğu özel bir alan olanağı da sunmuyor. Ancak birbirinin baş ucunda bulunan yataklarımız, çok iyi çekmese de en azından YouTube’a rahatça girebildiğimiz internetimiz ve en yakınımızda daima telefonlarımız var. Aşağı yukarı her genç kadının da bu birleşim ile yapabilecekleri belli: dizi izlemek. Yurtlarda en çok izlenen dizilerse Sihirli Annem ve Aşk-ı Memnu. Biri çocukluğumuzu hatırlatan, diğeri de televizyon tarihinin en entrikalı dizisi diyebileceğimiz bu iki dizinin her bölümüne rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Biri bize sofrada ailecek yemek yenen sıcak evleri ve tatlı didişmeleri, diğeri de bir türlü birbirine kavuşamayan iki âşığı anlatıyor. Yurtta vakit ders çalışarak, kitap okuyarak ya da yalnızca sohbet ederek geçmediği gibi biz de onlarca bölümü olan bu dizileri izlerken yatağımızdan çıkmaz hale geldik. Tabii çıksak toplu taşımada tacize uğrama ihtimalimiz, sokakta yürürken tedirgince hızla atacağımız adımlarımız… hepsi bu dizilerin arkasına saklanmaya başladı.
Gün geçtikçe vahşileşen, birine öfkemiz dinmemişken diğerinin haberini aldığımız kadın cinayetleri; erkek arkadaşı tarafından öldürülmekle tehdit edilen kadınların sosyal medyadan medet umarcasına yardım istemesi, üniversitesinden yurda ya da eve dönerken tacize uğrayan arkadaşlarımızın ifşaları...Tüm bunlar genç kadınları dizi izleyerek zaman geçirmeye çalıştıkları “yurt hapsi”ne biraz daha itiyor.

GÜVENCESİZ, GÜVENLİKSİZ ÇALIŞMA ZORUNLULUĞU

Bir de öğrenci olmanın masraflarını karşılamak için çalışmak zorunda olan arkadaşlarımız var. Ancak genç kadınlar için çalışma koşulları çok daha güvensiz. Kafelerde, barlarda erkek arkadaşlarımız kadınlara göre nispeten daha rahat bir çalışma ortamına sahipken kadınlar müşteriler tarafından süzüldükleri, sözlü olarak taciz edildikleri koşullarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Ve ne yazık ki “Aman öyleyse hiç çalışmasın daha iyi...” gibi sözlerin maddi bir karşılığı yok. Birçoğu en azından bir süre kendilerini idare edecek kadar çalışmak zorunda. Ajanslarla marketlerde, etkinliklerde karşılama işlerinde çalışan kadınlar da çoğunlukla fiziki özellikleri üzerinden belirli bir ücret alıyor. Çalışırken tacize uğradığında da zaten yüksek olasılıkla bulunduğu ortamdaki insanlarla bir daha karşılaşmayacağını düşünerek sessiz kalmak zorunda hissediyor.

‘AYRI DÜNYALARIN İNSANLARIYIZ’

Bizi bu denli yalnızlaştıran, hayatlarımızı ve öğrenci olmayı zorlaştıranlar ise tek bir yerde toplanıyor. Tacizi önlemek üzere adım atmayan, kadın cinayetlerini gündemine alıp çözmeyen, eğitim müfredatlarını cinsiyetçi ögelerinden arındırmayan ve bunların tümünün müsebbibi olanlar... KYK yurtlarına, kâğıda, yemeğe, kahveye, çaya zam yapan; tiyatroya, sinemaya, müzeye gitmemiz için cebimizde para bırakmayan ancak belki bizim hiç tadamayacağımız ejder meyveli smoothieleri içen, palm yağı ile hazırlanmış değil de daha sağlıklı besinler tüketip yine bizim vergilerimizle bunları karşılayan çok çok az insan var.
Bu yüzden de mesele artık biz bu denli sıkışmışken rahat rahat yaşayanlardan, sözde bizim hayatlarımızı iyileştirmek üzere görev yapıp gerçekte parmağını kıpırdatmayanlardan hesap sormakta! Hatta belki ‘Artık sizin bir şey yapmanız için çok geç’ deyip ipleri elimize almakta!

İlgili haberler
‘İnsanın yeşil parka alası geliyor’

Şimdilik dört işim, günlük giderlerim ve 10 bin TL borcum var. Kendimi bir parodi dizisinde hissediy...

Van’dan bir ses yükseliyor: Susmak yok!

Van’dan 4 kadın sesleniyor bize. Bu 4 kadın memleketin halini de kadınların direncini de ortaya seri...

Yaşadığımız tacize çözüm ararken duvarla karşılaşı...

Üniversitemizde Tacizi Önleme Komisyonu yok, Kadın Araştırma Kulübü kurulması talebimiz reddedildi,...