KADINLARI KORUMAK İÇİN DEĞİL
Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Bölümü öğrencisi-İzmir
Kadınların tüm hakları çok iyi korunuyormuşçasına yapılan her düzenlemede başörtüsü vurgusunun yapılmasını samimi bulmuyorum. Kadınların hakları sadece dini inançları ile tercih ettiği kıyafetler yönünden değil yapmak istedikleri işi yapmak ve bu yolda herhangi bir cinsiyetçi engelle karşılaşmamak için de korunmalı. Ama görüldüğü üzere saygı duymayı bırakın insanlar “sapkın” olarak nitelendiriliyor, gerici, şiddete meyilli saldırganlara bu insanlar hedef olarak gösteriliyor. Seçime 4 ay kala yeni düzenlemelerle şimdiye kadar hiçbir ilerleme kaydedilmemiş sorunlara çözüm bulunacağının söylenmesi de bu girişimlerin samimi olmadığının kanıtı.
Bir genç kadın olarak geleceğime dair sürekli kaygı duyuyorum. İş hayatına başladığımda cinsiyetçiliğe maruz kalacağımın farkındayım, yaptığım tercihlere saygı duyulmayacağının farkındayım bu demek oluyor ki yapılmış olan düzenlemeler yeterli değil. Kişilerin tercihleri doğrultusunda kurmuş oldukları aile birliğini korumak elbette ki önemli ancak bunun bir tercih değil zorunluluk olduğunu düşündürtecek düzenlemeler yapılması insanların sürekli bir kalıba sokulmak istendiği fikrini getiriyor akıllara.
Kadınları korumaya yönelik yapıldığı söylenen düzenlemeler çoğu zaman, artan kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla yapılmıyor. Kadına yönelik şiddet medyada sürekli gündemde olan bir konu dolayısıyla bu durum siyasete de yansıyor. Yapılan düzenlemeler de bu sebeple bir panik halinde yapılıyor, son çare olarak başvurulması gereken ceza kanunlarına başvuruluyor. LGBTİ’lerin ise korunması hiçbir şekilde söz konusu değil, iktidarın bu yönde izlemiş olduğu politika asla değişmiyor.
Daha kapsamlı, gerçekçi ve kadın haklarının korunması için yapılacak düzenlemelere ihtiyaç var. Kadınları korumaya yönelik yapılmış olan sözleşmeyi yine bir siyaset politikası uğruna yürürlükten kaldırıyor, kurtuluş yolu olarak ceza kanunlarına sarılıyor etraflıca düşünülmemiş düzenlemeler yapıyorlar.
Evlilik kurumunun bir tercih olduğu, birbiriyle ortak bir hayat kuramayan iki insanın boşanmasının gayet olağan bir durum olduğu sürekli göz ardı ediliyor. Devletin aile kurumunu koruma yükümlülüğü, ancak çocukların sağlıklı ve huzurlu bir ortamda büyümesi ve bireylerin tercihlerine saygı duyulmasının bir sonucu olarak ortaya çıkacaktır. Muhalefet partilerinin gerek LGBTİ bireylerinin hakkının korunması yönünde hiç sesini çıkarmaması gerekse kadına yönelik olarak sürekli artan şiddetin önlenmesi yönünde etkisiz kalmasını yanlış buluyorum.
‘BİR KESİM İÇİN EŞİTLİK’ OLMAZ
Büşra // Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencisi-İzmir
Eşitlik, haklar ve imtiyazlar herkes için geçerli olduğunda kullanılan bir kavramdır. “Bir kesim için geçerli eşitlik” diye bir şey mümkün değildir. Dolayısıyla, bir kesimi ayıracak bir yasa, ne eşitliği ne de özgürlüğü getirir. Eşitliği de bize sormadan, kendi çıkarlarına uygun olarak bir “sözde eşitlik” kavramı ortaya atarak getiremezler. İktidarın kendi seçim sürecine girdiğini artık böyle yapay gündemlerin artmasından anlıyoruz. Bir aile olmanın da olmamanın da ya da aile olmanın gerekliliklerinin de korunması gereken bir değer olmadığı da aşikar.
Bir üniversite öğrencisi olarak, hayattan zaten düşük beklentilerle yaşamak durumunda kaldığımız öğrenci evlerinde, yurtlarda, yaşamanın her geçen gün daha da zorlaştığını hissediyorum. Üstelik burs alıyorum, ailem zaman zaman maddi yardım sağlıyor diye kendimi şanslı saydığım için utanç hissediyorum. Bu durumda yaşamak zorunda kalan milyonlarca insan varken bu durumun sorumlularının hissetmediği utancı hissediyorum.
Sanki kadın olarak yeterince ötekileştirilmiyormuşuz gibi bu sefer de gerek başı örtülü olmak bakımından, gerek toplumsal cinsiyet rollerinin gereklerini yerine getirmek bakımından ötekileştirileceğiz. Böylesi bir durumda kadın haklarını, eşitliği, din ve vicdan özgürlüğünü, aile olmak ve aile sayılmayı bile kendi kirli politikalarına alet eden bir sistemin vadettiği hiçbir şey, geleceğe dair umut ışığı olamaz.
Reşit olmayan kız çocuklarının evlendirilmesine göz yuman, LGBTİ’lerin yaşamın her alanında ötekileştirilmesine göz yuman hatta buna çanak tutan, kadınların her yaptığına karar vermek isteyen iktidarın bu teklifi, var olan haksızlıkları körüklemekten başka işe yaramayacaktır. Perdesiz eve benzettikleri başörtüsüz kadınların özgürlüklerini düşünüyorlarsa böyle ayrıştırıcı sözlemleri dile getirmezler, bu ayrımcılığa çanak tutmazlardı.
Ailenin toplumun temeli olduğuna inanmıyorum. Üstelik ideal aile dedikleri kurumda da kadınlar sürekli ihtimam alanına sıkışıp kalıyorlar. Güçlü toplum güçlü kadınlardan, haklarını ve özgürlüklerini elde etmiş bireylerden oluşur. AKP’nin dini kullanarak siyasal fayda elde etmesi yine ideal aile kurumunun kutsallaştırılmasından geçiyor.
Muhalefet partileri Anayasa Komisyonuna dahil olarak asla tartışılmaması gereken özgürlüklerin tartışmaya açılmasına yardımcı oluyor. Net bir tutum, siyasal fayda değil, yurttaşların faydasını gözetenler için kolaydır diye düşünüyorum.
Kadınların bugün ihtiyaçlarından biri de, onları koruyan sözleşmelerden hukuksuzca çıkabilen iktidara karşı net bir şekilde duran ve bu konuyu sık sık dile getiren bir muhalefettir. Fakat ana muhalefet partisinin LGBTİ bireyler hakkındaki tutumlarından da gördüğümüz üzere, iktidarın ideal gördükleri aile birliği, onlar için de geçerlidir.
KADINLARIN İHTİYACI BAŞKA
Dicle /Lise mezunu-İzmir
Kadınları başörtülü ya da başörtüsüz diye ayırmak tabi ki toplumsal bir eşitlik sağlamayacak. Aksine bir eşitsizlik ve bir ayrım yaratacak. Kadına hak verelim derken kadının hakları yeniden elinden alınıyor, yüzyıllardır olduğu gibi.
Nasıl bir gelecekte büyüyeceğiz merak halindeyim. Kaygılıyız, çünkü kaygılı olmak zorundayız.
Anayasa değişikliği teklifini samimi bulmuyorum ve kıyafet özgürlüğüne çok saygı duyuyorum. Bir kadın istediğinde şortla nasıl gezebiliyorsa diğer kadın da istediği zaman başı kapalı, tesettürlü olabilir. Bir kadın farklı inanışı destekliyorsa öteki kadın daha farklısına inanıyor olabilir. Yeni Anayasa düzenlemesinden önce de böyle düşünüyorduk, şimdi de aynen böyle düşünüyoruz. Ayrımcılığa karşı olalım derken şimdi kadınları açık ve kapalı diye ayıracağız, bu da hiç samimi gelmiyor.
Kadınların bugünkü ihtiyacı şiddetin önünü kesebilmek için Anayasal düzenlemeler, tacizi, tecavüzü durdurmak için gayret ve çaba, özgürlükler ve destek olmak...
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Kadınlar, laiklik ve gerçek özgürlük
Kadınların başörtüsü, kılık kıyafeti yıllarca sadece Türkiye’de değil dünyanın farklı bölgelerinde k...
Adım adım Anayasa değişikliği ve laiklik
Gülsuyu Gülensu Kadın Dayanışma Evi'nin düzenlediği ‘Adım adım Anayasa değişikliği ve laiklik’ etkin...
Esenyalı’da kadınlar laikliği tartıştı: İsteyen is...
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinde bir araya gelen kadınlar laikliği, Anayasa değişikliği teklifini...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.