Ankara Yenimahalle’de, Emek Partili kadınların 8 Mart öncesinde “Krize, şiddete ve eşitsizliğe karşı gücümüz birliğimiz” diyerek gerçekleştirdiği işçi kadın buluşmasındayız. Yaşları 25 ile 60 arasında değişen 25 kadının sorunlarını, beklentilerini, umutlarını paylaştığı bir sohbetteyiz.
Ağırlıklı olarak yemek ve temizlik işlerinde çalışan kadınların bulunduğu toplantıda, başta çekingen kalınsa da sohbet ilerledikçe, geçmişte yaşadığı bir haksızlığı, ailesini bile inandırmakta güçlük çektiği bir tacizi, çocuğunun yaşadığı bir ayrımcılığa karşı duruşunu anlatanların sesleri daha bir cesaretle çıkıyor.
İşçi kadınların öncelikli gündemi ekonomik kriz. Tüm sohbetler dönüp dolaşıp geçim derdine bağlanıyor. Asgari ücrete yapılan zammın hiçbir derde derman olmadığını, krizle birlikte ağırlaşan yaşam ve çalışma koşullarıyla baş etmenin zorluğunu anlatıyorlar. 40 yaşındaki Nuray, geçim sıkıntısı nedeniyle iki ay önce evlere temizliğe gitmeye başlamış; “Para yetmez oldu. İki çocuğum okuyor. İş bulmak da kolay değil... Ne yapacaksın? Temizliğe gidersin.” Cam fabrikasında çalışan Hanım ise üç aydır iş ayakkabısı alınmasını bekliyor: “Topuk dikenim çıktı, üç aydır bir ayakkabı alacaklar. Bugün öğleden sonra ağladım. Ama ne yapacaksın, çalışmak zorundayız.”
SUÇLANMA KORKUSU TACİZİN ÜZERİNİ ÖRTÜYOR
Toplantıda kadro hakkı verilmeyen taşeron işçisi kadınlar da var. Onkoloji Hastanesinde üç senedir örgütlenmeye çalıştıkları TOLEYİS sendikasına tepkilerini dile getiriyorlar: “Üç yıldır hastaneyi bulup evrak teslim edemediler. Taksiciye versen götürür evrakı. Ama işin bahanesi işte. Bir de her seferinde gelip ‘Dava kaybettik’ diyorlar. Sonunda dedik ki, siz de hep mahkemeyi kaybettiğinizde geliyorsunuz, bir kere de kazandığınızda gelin...”En önemli sorunların başında iş yerlerindeki taciz ve mobbing geliyor. Çoğu zaman karşılaştıkları tacizi adlandırmakta güçlük çektiklerini ifade eden kadınlar, en çok da suçlanma korkusuyla yaşadıklarını paylaşamıyor ve bu durumdan rahatsız. Suçlanma korkusunun bahaneler sunarak işten ayrılmalarına neden olduğunu, zaman zaman bu durumu aileleriyle bile paylaşmakta zorlandıklarını söylüyorlar.
‘ÇOK YORGUNUM AMA...’
Sohbet ilerledikçe “Peki, bu sorunları nasıl çözeceğiz?” sorusu öne çıkıyor. Çoğu küçük işletmelerde çalışan kadınların, işyerlerindeki diğer çalışanlara güvenleri zayıf. Yan yana gelmenin çok zor olduğunu düşünüyorlar. Temizlik işçisi bir kadın buna itiraz ediyor: “Küçük işyerlerinde patron ahbap çavuş ilişkisine giriyor çalışanla. Böyle olunca çalışanlar sorunları için yan yana gelmekte zorlanıyor.” Geçmişte çalıştığı bir tekstil atölyesinde iş bırakma eylemi yaparak ücretlerde iyileştirme kazandıklarını anlatınca baştaki hava dağılmaya başlıyor. Olumlu örnekler ve deneyimler anlatıldıkça güvensizliğin yerini patronlara karşı öfke alıyor. İkili üçlü sohbetlerin uğuldaması arasında “Patronun işine gelince hepimiz aileyiz, hakları vermeye gelince yok”, “Birbirimize güvenmek zorundayız, aynı sorunları yaşıyoruz” cümleleri duyuluyor.İşçi kadınların kafasında bir sürü soru işareti var, hepsini bir akşama sığdırmak mümkün değil. Ancak hepsinin konuşmaya, sorunlarına birlikte çözüm aramaya ihtiyacı var. “Çok yorgunum, işten geliyorum ama birlik beraberlik olunca bir rahatlama geliyor” diyor işçi kadınlardan biri. Diğerleri de ona katılıyor.
İki saatlik bir ilk buluşmanın ardından bir sonraki buluşmanın planını yapıp ayrılıyoruz. Aklımızda toplantının başında işçi kadınlardan birinin söylediği söz kalıyor: “Biz bütün olalım, onlar yarım kalsın.”
İlgili haberler
GÜZELTEPE MAHALLE PAZARINDAN KADINLAR: Çocuklarımı...
İstanbul’un Eyüp ilçesi Güzeltepe mahalle pazarında kadınlar isyan ediyor: ‘Fiyatlar çok pahalı; geç...
Yolun üst ve alt tarafı...
Kriz görece daha iyi koşullarda yaşadığını düşündüğümüz yolun alt kısmında yaşayanları da, en az yol...
Uzun mesailer, bitmeyen borçlar, taciz...
İşçi kadınlar çalıştıkları yerlerde insanların ekonomik gidişata tepkili olduklarını, ancak güvensiz...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.