Biliyoruz ki yalnız değiliz
Kızı tecavüze uğrayan bir annenin yalnız olmadığını hissetmesi ne kadar değerlidir bilir misiniz? Nurten'in de kadınlardan tek isteği var; dayanışma.

Ben anneyim... Küçüğüm var benim bakmaya doyamadığım, kıyamadığım boncuk gözlerinden bir damla yaşa dünyayı yakacağım... Acılara bürünmüş yüreğim, darmadağın hayat, alt üst olmuş dünyamız. Sanki suçluymuşum gibi saklanıyorum köşe bucak. Bir yanda iki melek, bir yanda nefret ve kin. Duygularım bile birbiriyle savaşırken ailem ne halde siz düşünün. Dile getirmeye korkuyor insan. Adı; tecavüz. Oysa bambaşka bir yanı var, yıkılan hayaller, dağıtılan yuvalar, çalınan gelecekler. 18 yaşında bir kızın kurduğu yuva hayali. O da isterdi anne olduğunda bebeğini alıp kundaklara sarıp gurur ve neşe ile törenler yapmak. Hem sevinci hem acıyı bir arada yaşamayı, torun denilen şeyin hem bu kadar acı hem de bu kadar tatlı olduğunu kime anlatabilirsin.

KIZLARIMI KORUMAK İSTERKEN...
Kızım, kınalı kuzum, boncuk gözlüm 8 ay boyunca saklamıştı benden ve herkesten, hoyrat ellerin onu incitip tehdit ettiğini, daha on sekizini bile doldurmadan nasıl kıydığını. Öğrendiğim gün ben yıkılmıştım. Ya o nasıl dayanmıştı bunca acıya. Neden söylememişti? Nasıl ve ne ile tehdit edilmişti bunu hâlâ da anlayabilmiş değilim. Tek düşünebildiğim şey bundan sonra onu nasıl dışarıdakilerin ve ailenin tepkilerinden koruyabileceğimdi. Bütün aileyi karşıma alarak kızımın safına geçmek zorundaydım, geçtim de. Kendi çocuklarım ve babası dışında bu olaydan kimseyi haberdar etmedim. Çünkü biliyordum ki her kafadan bir ses çıkacak. Neden, nasıl sorularıyla yavrumun zaten incinmiş yüreği her defasında biraz daha incinecekti. Öncelikli işim karakola gidip şikayette bulunmak oldu. İlk iki kızımı baba baskısından koruyamamış, kurtuluş olarak yanlış evlilikler yapmalarına engel olamamıştım. Kendime söz vermiştim küçüğümü hiç kimseye ezdirmeyecektim. Evdeki baskıdan korumuştum ama dışarıdaki tehlikeyi görememiş, koruyamamıştım. Kendimi suçlu hissediyorum. Adliyeden gelecek haber geciktikçe kahroluyordum. Koskoca dünyada sadece ikimiz vardık, elimizden tutan kimse yoktu. Avukat kızkardeşim vardı ve ben ona bile söyleyememiştim. Her yerden elimizi çektik. Ama nereye kadar saklayabilirdik ki. Bir yol gösterenimiz bile yoktu.

BİR UMUDUMUZ VAR; DOSTLARIMIZ
Bir akşam çaresiz ve yorgun ağlayarak bilgisayarın başına geçtiğimde birden beynimde şimşekler çaktı. Benim dostlarım vardı ya, neden aklıma gelmediler ki. Bu düşünceler içinde yaşadıklarımızı Ekmekve Gül'den kadınlara yazdığımda anladım ki yalnız değildik. Artık bir umudumuz vardı ve elimizden tutan dostlarımız. Tüm olumsuzluklara gözlerimizi ve kulaklarımızı kapattık. 18 Ekim’de minnacık bir yavruyu kucağımıza verdiklerinde ne ağlamayı ne de gülmeyi beceremeyip boş boş bakmıştım sadece. Bu nasıl bir duygudur anlatsam anlatamam, kimse de anlayamaz. Bir haftalık koşuşturmadan sonra minnağımızı alıp eve geldik. Neden bir hafta derseniz, benim yavrumu hoyrat ellerden koruyamayan devlet, yavrumun yavrusunu korumaya almak istiyordu. Onu dokuz ay karnında yüksünmeden taşıyan, acılar çekerek doğuran annesinden hem de. Eve geldiğimizde anladık ki tepkiler aile içinde de devam edecek. Ankara’ya büyük kızımın yanına gittik. Kızıma ve bebeğine sorgusuz sualsiz kucak açan tek aile ferdi oydu çünkü. Avukat M. Okuyan, davanız açıldı diye aradığında sevincimden saatlerce ağladım. Eşyamızı toplayıp güneyde bir şehre yerleşip bize zarar verebilecek her şeyden ve herkesten uzak yaşayacaktık ama hayallerimizi ertelemek zorunda kaldık. Şimdiki hayallerimizde minicik bir can daha var. Bu dünyada kötüler o kadar çok ki. Ama elimizden tutup bize destek olan dostlarımız da var. Biliyoruz ki yalnız değiliz. Ve biliyoruz ki kimsenin yaptığı kötülük yanına kâr kalmaz. Bizi bu yolda yalnız bırakmayacağınızı bildiğimiz için 6 Nisan 2017 Perşembe günü saat:10.30'da Kartal Anadolu Adliyesindeki davamıza destek olmaya bütün kadınları bekliyoruz.