90 kuruşu hesaplamak zorunda bırakılanlar: Gözlerimin içindeki neşe gitti
Yaşam koşullarının daha da kötüye gittiğini belirten genç kadınlarla içinde bulundukları durum ve hayat şartları üzerine konuştuk.

TÜİK 2021 yılının ilk çeyreğinde ekonominin yüzde 7 büyüdüğünü açıkladı. Bu süreçte doğalgaz, elektrik ve su gibi temel ihtiyaç giderlerine de peş peşe zam yapılmaya devam edildi. Tüm bunların karşısında yaşam koşullarının daha da kötüye gittiğini belirten genç kadınlarla içinde bulundukları durum ve hayat şartları üzerine konuştuk.

‘KEMİK ÜZERİNE BİR PARÇA ET VERİYORLAR’

Dış Ticaret mezunu olan 23 yaşındaki Ece Yelken, 3 senedir kurumsal bir şirkette satış departmanında çalışıyor: “Asgari ücrete çalışıyorum. İlave sadece yol ve yemek var. Yemek de çok vasat. Bunun dışında bir tek çalışma saatlerimiz iyi. Sen tam performans çalışıyorsun, her şeyini veriyorsun ama karşılığı yok. Benim gelirim giderimi karşılamıyor, eksiye düşüyorum ama çalışmak zorundayım.”

Hiçbir sosyal aktivite yapamadığını belirten Yelken, “Benim sosyalleşmek gibi lüks ihtiyaçlarım yok. Hadi dolmuşa binmeyeyim dolmuş 5 TL, İzban’la gideyim ki 90 kuruş biriktireyim. Hep böyle hesap kitapla geçiyor zaman” diyor. Bu durumun ona duygusal etkilerini ise şu sözlerle ifade ediyor: “Ben çok hayat dolu ve enerjik bir insanım ama şu anda gerek pandemi gerek ülkenin sıkıntıları yüzünden bir umudum kalmadı. Gözlerimdeki neşe gitti, hüzün çöktü içlerine.”

‘BİZİ BÖCEK GİBİ GÖRÜYORLAR’

“Çalışmaya mecburuz ve çalışmaya mecbur olduğumuz, piyasada fazla iş olanağı da olmadığı için ‘Ne yaparsam yapayım kabul etmek zorunda, ne dersem diyeyim gidemez’ deniyor. Senin motivasyonun düşük mü o önemli değil, sana ne denilirse sen onu yapmak zorundasın. Kene gibi sana yapışıyor ve son damlasına kadar kanını emiyorlar, bunun karşılığında senden hem performans bekliyorlar hem de sen her zaman güleceksin, her zaman işini çok daha iyi yapacaksın” diyen Yelken, psikolojik baskı hissettiklerini hukuki haklarının sözde olduğunu da ifade ediyor.

‘BİZİ KIYASLADIKLARI ÜLKELERE DÖNÜŞTÜK’

“Ne yapmalı?” sorusuna ise karamsar baktığını söyleyen Yelken, “Karamsar olacak ama bu devran döner mi bilmiyorum. Ben böyle dediğim zaman da şöyle karşılık alıyorum: ‘Sen de o zaman iyi örneklere bakmak yerine Afrika’ya bak, Somali’ye bak.’ Evet beterin beteri var ben de katılıyorum ama bu kıyaslamanın sonu yok, bunlar var diye kendi sorunlarımızı görmezden mi gelelim? Bizi kıyasladıkları ülkelere dönüştük. Gece 12’den sonra müzik yasağı. Aslında görünmeyen bir şey var. Bunların adımları yıllar öncesinden atılmıştı. Müzik festivalleri kaldırılmıştı mesela. Yani hep böyle bize sinyalleri verildi. Şimdi son zamanlarda da devamı geliyor. Kısıtlamalarla ilgili açıklama yapılırken şaşıranlar olmuş, hiç beklemiyordum diye. Ben de onlara şaşırıyorum. Nasıl beklemiyordunuz ki?” diye tepkisini dile getiriyor.

‘OKUDUĞUM BÖLÜMLE ALAKASI OLMAYAN BİR İŞ YAPIYORDUM’

Mezun olduktan sonra Çiğli Organize Sanayi bölgesinde bir yıl kadar fabrikada plastik enjeksiyon operatörlüğü yapan bir diğer genç kadın Seda Akgül de benzer sorunlardan mustarip. Akgül, mezuniyetten iş yaşamına kadar olan deneyimlerini şöyle özetliyor: “Okuduğum bölümle hiç alakası olmayan bir iş yapıyordum. Fabrikada üretim operatörü olarak çalışıyordum. Orada da mobbinge maruz kaldık. Artık iş olsun da ne olursa olsun kafasıyla 10 ay çalıştım. Normal şartlarda 1 hafta bile durmayacağım bir yerdi. Şartlar işte insanı mecbur bırakıyor. Mezun olduktan sonra 6 ay kadar bir kurs merkezinde çalıştım. Ondan sonra yine bir fabrikaya girdim orada da kalite kontrol yapıyordum. Mesaiye kalmak istemediğinde direkt işten çıkarılmakla tehdit ediliyordun. Aslında mesai işçinin tercihidir mecbur bırakılmaması gerekir, onlarla mücadele ettik işte. Koronanın ilk çıktığı zamanlar bizi ücretsiz izne çıkardırlar sonra da iş olmadı... Asgari ücrete çalışıyorduk ve mesai ücretinden bile kısıp oradan da kâr etmeye çalışıyorlar, mesaiden bile hakkımızı yiyorlardı.”

‘ANKSİYETE KRİZLERİ GEÇİRİYORUZ’

Akgül, “Kendi ihtiyaçlarımın çok azını karşıladıktan sonra kendime özel bir alan yaratabilme imkânım olmuyor. Sosyal hayat falan mümkün değil. Pandemi başladığında 2-3 ay herkes anlamaya çalıştı, durumu sindirmeye çalıştı, ondan sonra neden eve tıkılıp kalıyoruz bunu sorgulamaya başladı. Çünkü yapılanların hiçbiri gerçekten halk sağlığını korumak için ya da bu pandemiyi yönetmek için değil. Biz artık öyle bir noktadayız ki gençler olarak sürekli anksiyete krizleri geçiriyoruz, geçirmeyen bir genç yoktur herhalde. Zaten bir dönem hükümete yakın olup şimdi isyan eden bir sürü arkadaşım var liseden” diyor.

“Gerçekten isyan ediyorum, ayaklanalım; kendimiz için hiçbir şey yapamıyoruz. Ne gezebiliyoruz ne özel bir hobi edinebiliyoruz. Umut, bende şu anda yok denecek kadar az. Bazen ‘Seçimle birlikte birçok şey değişir’ diyorum ama seçim de 2023’de yani çok umutlu baktığım da söylenemez. Artık faşizme karşı tüm insanların yan yana durabilmesi gerekiyor, durmayanların artık gelecekle ilgili hiçbir şey konuşmaması gerekiyor” diye belirten Akgül seçimlere bel bağlandığını ancak yeni hükümet gelse bile çok farklı olmayacağını da ekliyor.

“Faşizmi iliklerime kadar hissediyorum” diyen Akgül, “Müziğe karşı, sanata karşı, LGBT bireylere karşı alınmış tavırlarla faşizmi iliklerimize kadar hissediyoruz. Hiçbir şey insanları bir araya getiremiyor gibi geliyor bana. Hani bir dönem evet gerçekten o gücü toplayabiliyorduk, o örgütlülüğü sağlayabiliyorduk şimdi ona da inanç olmadığı için insanlar ona da gerek duymuyor gibi” diye belirtiyor.

‘KİM BÜYÜMÜŞ ACABA?’

Yelken, ekonominin büyüdüğü söylemlerine dair “Ekonomik büyüme demişler. Büyüyenin ben ve çevrem olmadığı çok açık. O büyüme herhalde burjuva kısmında bir büyüme. Bize kemik üzerinde bir parça et veriyorlar. Her ay başı doğalgaza, elektriğe vs. zam geliyor. Geçen ay markete gittim, tuvalet kâğıdı, mutfak gereksinimleri gibi temel ihtiyaçları almak istedim ve 200 TL yetmedi, bir kısmını bırakmak zorunda kaldım” diyor.

Ekonomide büyümeyi ona da sorduğumuzda Akgül, “Kim büyümüş acaba? Bence kendi cepleri büyüdü devletin, çünkü biz halka yansıyan bir şey olmadı hiçbir şekilde. Ekonomik krizin ortasındayken tekrar bir itildik. Bu noktada büyüdük demek biraz dalga geçmek oluyor” diye belirtiyor.

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
‘Kadınları baskılayanlar değil kadınlar kazanacak’

“Kızım, ‘Anne ya sen de Emine Bulut gibi olursan’ dedi. Hep korku hep stres. Ama iyileşince ve ayağı...

Devlet, koca, patron işbirliğiyle köşeye sıkıştırı...

Kilitli kapılar ardında çocuklarını yalnız bırakmak zorunda kalan annelerin, güvenceli işi elinden a...

Mardin’den Alanya’ya umut yolculuğu

Birgül, hasta kızının tedavisi ve iş bulmak için doğduğu yerden göç eden, göç ettiği yerde de işsizl...