1 MAYIS SENİN GÜNÜN: Boynundan esaret bağını parçala, kes, at!
1 Mayıs’ı 1 Mayıs yapan tarihi ve bu tarihteki kadın örgütçülerin yaşamlarını hatırlayalım… Çünkü işçi sınıfı yarını ancak tarihini unutmadan, belleğini diri tutarak, birbirinden öğrenerek kurabilir.
Doğumdan ölüme eşitsizlik, aile ve toplum baskısı, şiddet, yoksulluk, gelecek kaygısı, işsizlik korkusu, güvensizlik, mobbing, sömürü, denetim, sendikal bürokrasi ve sınıfının birikimine hakim olmadan yaşayarak öğrenme zorunluluğu… Dergimiz bunların türlü görünümleriyle dolu.
Bunlar yalnızca bugünün sorunları değil. Sömürünün, eşitsizliğin, şiddetin, yoksulluğun bir tarihi var… Bunlara karşı mücadelenin de öyle!
Eğer sürgit böyle devam etsin istemiyorsak; bu tarihi öğrenmeye, bu tarihten öğrenmeye ve bu tarihin bir parçası olmaya ihtiyacımız var!
Önümüz 1 Mayıs, işçilerin Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü… 1 Mayıs’ı 1 Mayıs yapan tarihi ve bu tarihteki kadın örgütçülerin yaşamlarını hatırlayalım…
Çünkü işçi sınıfı yarını ancak tarihini unutmadan, belleğini diri tutarak, birbirinden öğrenerek, gücünü geçmiş deneyimlerinden çıkardıklarından da alarak kurabilir.
ON BİNLERCE İŞÇİ TEK SES: ‘8 SAAT ÇALIŞMA!’
1 Mayıs’ın işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak seçilmesinin tarihi taa 1886’ya kadar uzanır. 1880’li yıllardaki koşullara baktığımızda işçiler, 16-17 saate kadar ağır, sağlıksız koşullarda çalıştırılıyor; patronlar tarafından mendil gibi kullanılıp atılabilir görülüyor, yasal çalıştırılma yaşı 12 olmasına rağmen çocuklar 5-6 yaşına gelir gelmez çalıştırılmaya başlanıyordu. Ancak bu dönemde de irili ufaklı işçi direnişleri gerçekleşiyordu. 1886’ya gelindiğinde, uzun çalışma saatlerine karşı Amerika İşçi Sendikaları Federasyonu ABD’nin her yerinde 1 Mayıs’ı sekiz saat iş günü için grev günü olarak ilan etti. On binlerce işçi ABD’nin farklı pek çok şehrinde “İş için sekiz saat, uyku için sekiz saat, yapacağımız şeyler için sekiz saat!” şiarıyla yürüdü. Bu 1 Mayıs grevinin şöyle bir anlamı da vardı: İlk kez siyah işçilerle beyaz işçiler birlikte yürümüştü.
İşçi Kadınlar Sendikası’nın kadın örgütçüleri de Chicago’daki tüm emekçi kadınlara çağrı yaptılar. Grev arifesinde, yüzlerce kadın işçi sekiz saat iş günü ve eşit işe eşit ücret talebiyle Chicago sokaklarına döküldü.
HAYMARKET’TE İŞÇİ KATLİAMI
İleriki günlerde de süren yürüyüşlerde grevci işçilerin polis tarafından öldürülmesi işçiler arasındaki öfkeyi artırdı. 4 Mayıs’ta Haymarket Meydanı’nda toplanma çağrısı yapıldı. Haymarket mitingi bombalandı ve tarihin gördüğü en vahşi işçi katliamlardan biri yaşandı.
ULUSLARARASI EMEKÇİLER GÜNÜ
Haymarket’te insanca yaşam için mücadele eden işçilerin katledilmesinin ardından, 1889’da toplanan 2. Enternasyonal’de 1 Mayıs “Uluslararası Emekçiler Günü” olarak kabul edildi ve ilk kez 1890 yılında kutlandı.
LUCY PARSONS VE LİZZİE HOLMES
Lucy, hem siyah, hem yoksul, hem de kadın… New York’tan Chicago’dan gelen işçi direnişleri haberleri, siyahların vatandaş sayılmadığı Teksas’ta eşitlik mücadelesi veren Lucy Parsons’a siyahların oy hakkının tanınması talebiyle örgütlenme cesareti verdi.
Onun bu cüretkarlığı sürekli tehditler almasına sebep oldu. En sonunda Teksas’ta barınamayacağını düşünüp, sürekli irili ufaklı işçi direnişlerinin haberlerinin geldiği Chicago’ya göçtü 1873’te.
Eğitimden yoksun bırakılmış, zaten siyah ve kadın doğmakla ‘makbul insan’ olmanın dışında bırakılmış Lucy için hemen bir iş bulmak o kadar kolay değildi. O dönem geçim derdine düşen her emekçi kadın gibi dikiş dikmeye başladı Lucy. Bir yandan da kölelik koşullarında çalışan işçi hareketleriyle kaynayan kapitalizmin yeni kıtasının her bir köşesinden yeni direniş haberleri yükselmekteydi. Her yerde irili ufaklı işçi dernekleri, sendikalar, sosyalist ve anarşist örgütler kurulmuştu.
VİTRİN ARKASINDA ÖRGÜTLENEN KADIN İŞÇİLER
Bu dönemde Chicago’ya taşınan bir başka kadın da mücadeleyi yeni yeni tanımaktaydı. Lucy gibi terzilik yaparak hayatını kazanmaya çalışan Lizzie Holmes daha sonra İşçi Kadınlar Sendikası’nda örgütçü olarak çalışmaya başladı. Uluslararası Emekçiler Derneği’nde tanışan Lucy ve Lizzie beraber bir butik açtılar. Vitrinlerinde diktikleri elbiselerin sergilendiği butiğin arka odalarında Uluslararası Kadın Giyimi Emekçileri Sendikası’nın toplantıları yapılmaktaydı.
BİN ASİDEN DAHA TEHLİKELİ
1886 1 Mayıs grevinde Lizzie ve Lucy Chicago’daki tüm emekçi kadınlara çağrı yaptılar. Kadınlar 8 saatlik işgünü talebi için kararlıydılar. 1836’da Lowell’da, 1857’de New York’ta provalarını yapmışlardı. Her günün 16 saatini pamuk ve iplik soluyarak ölümüne çalışmanın ve kadın oldukları için hor görülmelerinin yanında patronların ve kolluk kuvvetlerinin uyguladığı tüm şiddet sadece kaybedecek bir şeylerinin olmadığını hatırlatmaktaydı.
Lucy, Haymarket’ten sonra çeşitli dergilerde ve gazetelerde yazılar yazdı. Gücünün yetiştiği her yerde kadın işçilerin ve siyahların eşitlik ve özgürlük mücadelelerinin bizzat örgütleyicisi oldu. Lucy’nin kitleleri anında harekete geçirebilen ajitasyon yeteneği öyle boyutlara ulaşmıştı ki 1920’li yıllarda Chicago Polis Departmanı raporlarında “bin asiden daha tehlikeli” diye kaydedilmişti.
Haymarket Katliamı’ndan bir süre sonra Chicago’yu terk eden Lizzie de yaşamını işçi basının, sendikal örgütlenmelere ve özellikle de Haymarket Katliamı’nı unutturmamaya adamıştı.
JONES ANA
Tarihi Haymarket mücadelesine katılan bir diğer kadın, Dublin doğumlu Mary Harris Jones, bir diğer adıyla Jones Ana'ydı. Kısacık boyu, pamuk gibi saçları, kara elbisesi, ezilenlerin hakları için çarpan kocaman yüreğiyle grevden greve, toplantıdan toplantıya koşturması, Jones’u hakikaten güçlü, her an mücadeleye hazır bir “ana” figürünün timsali haline getirdi.
“Adresim ayakkabılarım gibidir; benimle birlikte yolculuk eder. Nerede haksızlığa karşı mücadele ediliyorsa, evim orasıdır” diyen Jones Ana, doğduğu günü, 1 Mayıs 1830’u, 8 saatlik işgünü için yapılan 1 Mayıs grevleri ile tanığı olduğu Haymarket eylemini kabul ediyordu.
Dönemin ilk işçi örgütlerinden, kadın ve siyahi işçileri de üyeliğe kabul eden Emek Şövalyeleri (Knights of Labor) ile yolu kesişti.
Kendisini “Ben bir hayırsever değil, bir kışkırtıcıyım” diyerek tanımlayan Jones Ana, 1870’li yılların sonlarından 1920’li yılların başına dek, kırk yılı aşkın bir sürede, tüm ülke çapında, sayısız emek mücadelesine katıldı. Aynı zamanda sosyal demokrat partinin (1898) ve Dünya Sanayi İşçileri Sendikası IWW’nin (1905) kurucuları arasında da yer aldı.
Yürüttüğü emek mücadelelerinde kadınların gücü ve azmine güvenip mücadeleyi onlarla birlikte örgütlerdi.
80 yaşını aştığı bir sırada hala tramvay, tekstil ve çelik işçilerinin grevlerindeydi.
ULUSAL ÇOCUK İŞÇİLİĞİ KOMİTESİ
1903’te Pennsylvania, Kensington’da yaklaşık 10 bini çocuk, 75 bin tekstil işçisi daha kısa işgünü ve daha fazla ücret için greve çıktı. Fabrika sahipleri gazetelerin ortağıydı ve bu vahşi koşulların haberi yapılmıyordu. 66 yaşındaki Jones Ana, anne babalarının izniyle çocuk işçilerden bir kafile hazırlayarak New York’un yolunu tuttu. Bir yandan süren grev için maddi manevi destek toplayacak, diğer yandan halkın dikkatini çocuk işçiliğine çekecek ve yasaklanması için meclisi harekete geçirecekti. Grev başarısızlıkla sonuçlandı ama Jones Ana’nın yarattığı kamuoyu tepkisi ile 1904’te Ulusal Çocuk İşçiliği Komitesi kuruldu, 1915’te de Pennyslvania meclisi 14 yaşından küçüklerin çalışmasını yasaklayan bir yasa çıkardı.
ROSE SCHNEİDERMAN:
İşçinin ekmeği olmalı, ama onun da gülleri olmalı
Rose Schneiderman Amerikalı bir sendikacı ve kadın hakları savunucusuydu. 13 yaşından beri işçilik yapan Rose, 21 yaşında, sadece 137 cm boyunda kızıl saçlı bir genç kadın olarak çalıştığı şapka fabrikasında işçilerin United Cloth Hat ve Cap Makers Union'a katılması için çaba harcadı ve işçi temsilcisi oldu. New York Kadınlar Sendikası Birliği (NYWTUL) tarafından desteklendi. 1909-1910'da 20 bin New York tekstil çalışanı tarafından yapılan 13 haftalık grevin organizatörü olan Uluslararası Kadın Konfeksiyon İşçileri Sendikası (ILGWU) için çalıştı.
Amerikan Sosyalist Partisi'nin (SPA) üyesi olan Rose, parlak bir konuşmacıydı, bu nedenle kadınların oy hakkı için önde gelen bir propagandacı oldu. Rose, kadın hareketinin ve döneminin emek hareketinin en unutulmaz sözlerinden birini söylemişti: “Emekçi kadının istediği, yaşama hakkıdır, basitçe var olmak değil; zengin kadının yaşama hakkına sahip olduğu yaşama hakkı, güneş, müzik ve sanattır. En mütevazı işçinin sahip olmadığı hiçbir şeye sahip olma hakkına sahip değilsiniz. İşçinin ekmeği olmalı, ama onun da gülleri olmalı.”
‘SEN OLMASAN ETMEZDİ TEALİ MEDENİYET’
Kadınların tüm yaşamsal haklarının, kazanımlarının korunması, şiddetsiz, eşit, özgür bir yaşam, tok karınlar, güvenle bakılacak bir gelecek, ev içi angaryanın yükünün atılması aynı zamanda işçi sınıfının gücüne bağlı. 1 Mayıs, bu toprakların ilk 1 Mayıs şiirini yazan Yaşar Nezihe’nin o enfes satırlarında dile getirdiği gibi “boyundan esaret bağını parçalayıp kesip atma… hakkı haksızlara anlatma, gösterme” günüdür… “Kuvvetedir hak...” diyor Yaşar Nezihe. Kadınların eşit, özgür, şiddetsiz bir yaşam mücadelesinin, haklarının korunup geliştirilmesinin de esası işçi sınıfının kuvvetindedir.
1 Mayıs
ey işçi...
bugün hür yaşamak hakkı seninken
patronlar o hakkı senin almışlar elinden.
sa'yınla edersin de "tufeyli"leri zengin
kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?
rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;
lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.
zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.
azmet de esaret bağı kopsun bileğinden,
sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.
bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.
ey işçi...
mayıs birde; bu birleşme gününde
bişüphe bugün kalmadı bir mani önünde...
baştan başa işte koca dünya hareketsiz;
yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.
patron da fakir işçilerin kadrini bilsin
ta'zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin,
dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi.
bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.
herkes yay kaldı, ne tren var, ne tramvay
sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say...
bir gün bırakınca işi halk şaşkına döndü.
ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü.
sayende saadetlere mazhar beşeriyet;
sen olmasan etmezdi teali medeniyet.
boynundan esaret bağını parçala, kes, at!
Kuvvetedir hak. Hakkını haksızlara anlat.
Kaynaklar:
https://ekmekvegul.net/gundem/rose-schneiderman-ekmek-istiyoruz-gul-de
https://ekmekvegul.net/bellek/gunun-tarihi-haymarket-direnisinin-kadin-yuzleri
https://ekmekvegul.net/gundem/bir-omre-ne-kadar-aci-sigar-ne-kadar-mucadele
Mehmet Ö. Alkan, 2011, Chicago’dan İstanbul’a, Haymarket’ten Taksim’e 1 Mayıs Tarihinin İzinde, Toplumsal tarih, s.18-26
Carolyn Ashbaugh, Women in the Haymarket Event
İlgili haberler
8 Mart’tan 1 Mayıs’a Mücadelemizde Bahar Temizliği
Mücadele sadece patronlara karşı değil, kapitalist sınıfın bir uzantısı haline gelen sendikal bürokr...
Daha çok biriktirmek, tarihe daha çok mücadelemizi...
Önümüze konan, karşımıza çıkan tüm bu engelleri aşmak için atalım adımlarımızı, 1 Mayıs’a giderken e...
1 Mayıs için beş kırık şarkı
Gelinciklerdi. Üflesen uçardı narin. Koparma. Sevmez tutsaklığı. Gelinciklerdi, kızların saçlarında,...
Önceki haber
Sıradaki haber
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.