Dünyaca ünlü markalara üretim yapan bir tekstil fabrikasının kadın çalışan sayısı oldukça yüksek. Patronu ise kendisini kadın hakları savunucusu olarak tanımlıyor. Attığı her mailin altında mutlaka “güçlü kadın” tanımı yapıyor. Evet bizce de kadınlar çok güçlü çünkü böyle bir ülkede hayatta kalmanın başka bir yolu olamaz. Ama patron gücü nasıl tarifliyor, doğrusu bilemedik. Çünkü güçlü olmanın, ayaklarının üstünde durmanın koşullarından biri de insanca bir yaşam için insanca bir ücret alabilmek. Ama sanırım bu fabrikanın patronu kendi fabrikasındaki kadınları bu söyleminin dışında tutuyor. Ya da bu, patronların sınıfına ait kadınlar için kullandığı bir ifade. Neden mi? Çünkü bu fabrikada çalışan kadınlar ne bir tatil yapabiliyor ne ailesiyle bir sahil kenarında çay içebiliyor ne de çocuklarına yeni bir elbise alabiliyorlar. Bırakın bunları, bari maaşlarını gününde alabilseler! Evet son 7 aydır sürekli maaşlarını çeşitli bahanelerle geç alıyorlar. Ev kirasından kredi kartlarına kadar her şeyin ödemesi gecikiyor ve ne yazık borç üstüne borç birikiyor.
Bir sohbetimizde laf lafı açıyor. Çaylar yudumlanırken, telefon elinde sosyal medyada dolaşırken geçen yıl gittiği tatil fotoğrafları çıkıyor karşısına Serpil’in. Bir ah çekip “Vay be geçen yıl bu zamanlar ben de 4 gün de olsa gitmişim Bursa’ya.” O da akraba evine gitmiş ama olsun, yol parası bulabilmiş en azından. Peki şimdi Serpil senelik iznini nasıl değerlendirecek dersiniz?
‘BIRAKIN TATİLİ YARININ KURU EKMEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM’
Eğer izin bayramla birleşirse çok şanslı sayacak kendini çünkü 3 gün dinlendikten sonra mahalle arsasındaki bir atölyede dikiş dikecek. Ama birleştirilmese de yine de senelik izninde çalışacak. “Bu hayat pahalılığında başka nasıl yaşayacağız ki?” diyor. “Maaşlarımız çok düşük, onu da zaten her ay 10 gün gecikmeyle alıyorum. Çocuk okutuyorum, evim kira, eşimin de düzenli bir işi yok. Bazen kendimi çok yorgun ve bezmiş hissediyorum. Boş kaldığımda inanılmaz bir huzursuzluk doğuyor içime” diye konuşuyor. Çocuğunu üniversite sınavına götürdüğü gün evden su almayı unutmuş, diyor ki “Dışarıda su olmuş 4 TL çocuğa aldım, kendim eve dönünceye kadar susuz kaldım. Yani anlayacağız bırakın bir tatile gitmeyi yarının kuru ekmeğini düşünüyorum sadece. Bu paniği de en çok maaş gecikince yaşıyorum. Şimdi bu parasızlıkla ben nasıl güçlü kalayım? Birlikte çalıştığım tüm kadınlar neredeyse aynı sorunları yaşıyor. Bize bir tatili bile çok gören bu düzende, işçiye gülmeyi haram ettiler...”
SENELİK İZİNDE EK İŞ PEŞİNDE KOŞANLAR
İplik fabrikasında çalışan Nazlı da iki yıldır hiçbir yere gidememiş. Geçen yıl tam senelik izni sırasında korona olmuş. Neredeyse bütün senelik iznini hasta geçirmiş. Serpil laf atıyor “Keşke o zaman paranı saklasaydın bu yıl giderdin.” Buna gülen Nazlı ise “Ayol o günün parasıyla bugünün arasındaki farkı bir düşün.”
Nazlı bu aralar evin tek çalışanı. Çocukları zaten bir süredir annesinin yanına köye göndermiş. “En azından ne kadar masrafları kısarsak o kadar iyidir. Zaten gidemeyeceğim için de hiç tatil hayali kurmuyorum” diyor. O da Serpil gibi ek iş yapacak. Henüz bir yer bulamamış çünkü o kadar çok insan ek iş yapıyor ki oralarda da iş bulmak zorlaşmış. Geçen yıl senelik izninde bir hastaya bakmış 15 gün. “Bu yıl da olursa ya da bazen hastanede yatılı refakat işi oluyor komşularıma söyleyeceğim bana haber versinler diye. Olmadı temizlik işlerine giderim” diyor Nazlı.
O BİSİKLET ALINACAK!
Seçil de tatile gidemeyecek işçi kadınlardan biri. Eğer olabilirse fabrikasında çalışmaya devam edip izin parasını almayı talep edecek. Yaptıkları iş çok ağır ve günde 12 saat çalışıyorlar: “Yoğun mesai olduğu halde hiçbir ihtiyaca yetişemiyoruz. O kadar uzun zaman olmuş ki dışarda oturup bir çay içmeyeli. Kendimi robot gibi hissediyorum, kurulmuş gibiyim, çocukların yüzünü görmüyorum.”
Kızı bu yıl çok ders çalışmış ve sınıfını dereceyle geçmiş, tek istediği şey ise bir bisiklet: “Alamadık, alamam zaten ama o bisiklet diye ısrar ettikçe ben deliriyorum. O kadar çok sıkmışım ki kendimi üzüntüden hastanelik oldum. İşyerinde mola sırasında bir arkadaşımla dertleştim, ister istemez insanın morali bozuluyor, insan çocuğunu mutlu edemeyecekse niye çalışır ki?” diye soruyor ve anlatırken yine o günü yaşıyor, gözleri doluyor. Ama Seçil; “Bu böyle gitmez biz de insanız ve bizim de yaşamaya hakkımız var, bunun koşulu susup oturmak değil. Sağda solda duyuyoruz işçiler sendikalara üye olup bazı haklarını alıyor. Biz de kendi aramızda konuşuyoruz artık bir şeyler yapalım diye. İnsanlık dışı koşullarda çalışıp eğer bir tatile bile gidemiyorsak ya da çocuğumuza bir bisiklet alamıyorsak o zaman neden çalışır insan?” diye çiziyor insanlık dışı koşulları kabul etmemenin yolunu.
Evet bir şey yapmalı, dayanışma ve mücadeleyi büyütmeliyiz. Fakat nasıl, kiminle, nasıl güveneceğiz sorularının havada uçuştuğu sırada Seçil tekrar lafı alıyor ağzımızdan: “Ya bu korkuyla nereye kadar? Kendine güveniyor ve kendinden olacağına inanıyorsan yaparsın. İçiniz hiç mi ezilmiyor çocuğunun hiçbir istediğini yapamadıkça. Ben çocuğuma o bisikleti alacağım, o bisikleti almak için mücadele edeceğim” diyor. Seçil’in bu sözleri gönlümüzü fethediyor. O kızına bisikleti alacağı günü düşünürken “Hadi dayanışmaya buradan başlayalım” diyerek kadın derneğimize ulaştırılan bisikleti kızının karne hediyesi olarak veriyoruz.
İlgili haberler
Tatil nelere kadir!
İki kişi çalışıyor olsanız bile tatilin ortalama ekonomik bilançosu dört kişilik bir ailede haftalık...
Biri çocuklarla yaz tatili mi dedi!
Çocukların en sevdikleri zaman yaz. Orası kesin. Peki ya anneler? Onlar da yaz için aynı şeyleri düş...
Kadın kadına çıktık bu yaz tatile
Bu yaz kırdık zincilerimizi, fabrikadan kızlarla tatile gittik. Çocukları da aldık ama kocaları bıra...
KRİZ VAR, PARA YOK; MESAİ VAR, İZİN YOK: İşçi kadı...
Yoğun geçen kışın ardından tatil yapmak herkesin hakkı. Ancak kriz fırsatçılığıyla kadın işçilerin i...
Tatile çıkamayan milyonlar: Küçültecek porsiyon ka...
İzmir’in Bornova ilçesi Naldöken Mahallesi pazarında kadınlarla konuştuk: ‘Geçinemiyoruz, yaşıyoruz...
Herkesin tatile geldiği yerde biz daha denize gire...
Adile Doğan, tatil için gittiği Altınoluk’ta köylü kadınların yaşamlarını yazdı: ‘Herkesin tatil diy...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.