Rosa Luxemburg daha öğrenciyken dünyayı değiştirmek arzusundaydı. Üniversite öğreniminin ardından kendini tümüyle politikaya adadı ve kısa sürede sosyalist hareketin önderleri arasında yer aldı. Devrimci mücadeleye aktif olarak katıldı. Mücadele yoldaşı Karl Liebknecht ile birlikte Almanya Komünist Partisi’ni kurucularından oldu.
Kitleler üzerinde etkili konuşmaları ve özgün bir üsluba sahip yazılarıyla egemen güçlerin hışmını ve nefretini üzerine çekti. Egemenleri rahatsız eden görüşlerinin bedelini defalarca cezaevine konularak ve sürekli izlenerek ödedi. Şiddetle bastırılan Spartaküs ayaklanmasının ardından 15 Ocak 1919’da kolluk güçlerince vahşice öldürüldü.
Rosa Luxemburg’un basılı son sözleri devrime dairdi: “Berlin’de asayiş sağlandı!” Ey kör zalimler! Sizin “düzeniniz” kumdan zemin üzerine kurulu. Devrim daha yarın “gümbürtüyle ayağa kalkacak yeniden” ve yüreklerinize korku salan borazanlarla ilan edecek: Vardım, varım, var olacağım!”
“Küçük, kırılgan bedeniyle Rosa, eşsiz bir enerjinin vücut bulmuş haliydi. Her an kendinden en yüksek başarıyı bekliyor ve buna ulaşıyordu da. Aşırı yorgunluktan yıkılacak hale geldiğinde, yorgunluğunu daha büyük bir çalışmaya girişerek ‘çıkarıyordu’. Çalışma ve mücadele onu adeta kanatlandırıyordu.” (Clara Zetkin, “Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht”, 1919)
“Ah Rosa’m, ne ağır günler! Zihnimde senin eyleminin tarihsel büyüklüğü ve önemi canlanıyor… Sevgili, biricik Rosa’m. Biliyorum, onurlu ve mutlu öleceksin. Biliyorum, devrim için savaşırken ölmekten daha iyi bir ölüm düşlemedin hiç kendine. Ya biz? Biz senden yoksun kalabilir miyiz? Düşünemiyorum, yalnızca duyumsayabiliyorum. Seni kucaklıyor, sıkı sıkı yüreğime bastırıyorum. Daima senin Clara’n.” (Clara Zetkin’den Rosa Luxemburg’a, Stuttgart, 13 Ocak 1919.)
“… En kötüsü, iki gün için bile olsa senin yanına gelememek. 1. burada işlerim var, 2. iyileşmem gerek ve yolculuk yapabilecek halde hissetmiyorum kendimi, 3. tasarruf yapmalıyız (senin de öyle, tıpkı benim ve herkes gibi!) Ya sen ne yapıyorsun? Kalkıyorsun bana kucak dolusu çiçek yolluyorsun ve şairimiz (Clara’nın eşi Friedrich Zundel) bu savurganlığa bir de göz yumuyor! Ah sizi gidi cepleri delik, yürekleri cömert iflah olmazlar! Seninle uzun ve ayrıntılı bir sohbet beni ne kadar ferahlatırdı! Ne yapalım, bunu da sakinlikle ve sıkılmadan kabullenmek gerek…” (Rosa’dan Clara’ya, Berlin, 9 Mart 1916)
YILGINLIĞA ÖFKE
Mathilde ve Emanuel Wurm, kendini “Sosyal Demokrat İşçi Birliği” olarak adlandıran Almanya Birleşik Sosyal Demokrat Partisi’nin sol kanadının üyeleriydi. Rosa, sol kanadın lider temsilcilerinin, idare etme politikası izleyen parti yönetimine karşı yeterince kararlılıkla durmadıklarını düşünüyordu. Rosa’nın “zayıflara ve korkaklara” duyduğu öfkenin hışmına uğrayanlardan biri de Mathilde oldu:“… Mektubun beni öfkeden deliye çevirdi… Bu ağlamaklı hal, ‘hayal kırıklıkları’nıza dair bu ahlar vahlar; bunları sözüm ona başkalarının şahsında yaşadığınızı sanacağınıza bir aynaya baksaydınız!... homurdanan, mızıldanan, korkak ve yarım yürekli tavrınız bana hiç bu kadar yabancı olmamıştı, bundan hiç bu kadar nefret etmemiştim… Şunu bilesin, burnumu buradan hele bir çıkarabileyim, o mızıkçı topluluğunuzun topunun peşine öyle bir düşeceğim ki, borazanlarla, kırbaçlarla, av köpekleriyle kovalayacağım sizi…
Yeni yıl kutlaması için yeterli oldu mu bu? O zaman insan kalmaya bak. Her şeyden önce insan olmak gerek. Bu da şu anlama geliyor: kararlı, açık ve neşeli olmak, evet neşeli, her ama her şeye rağmen. Çünkü ağlanıp dövünmek zayıflıktır. İnsan olmak, gerektiğinde bütün yaşamını “kaderin büyük terazisine” neşeyle fırlatıp atabilmek ama aynı zamanda her aydınlık günden ve her güzel buluttan sevinç duyabilmektir. Aman… insan olmanın reçetesini yazmayı bilmiyorum, yalnızca nasıl olunacağını biliyorum ve sen de bunu her zaman bildin; birlikte birkaç saatliğine tarlalarda dolaştığımızda ve başakların üzerine tanın kızıl örtüsü yayıldığında. Bütün zalimliğine rağmen dünya çok güzel ve zayıflarla korkaklar olmasaydı daha da güzel olurdu. Gel, sana yine de bir öpücük vereyim; çünkü sen her şeye karşın dürüst bir ufaklıksın.
Yeni yılın kutlu olsun!” (Rosa Luxemburg’un tutuklu olduğu Wronke kalesinden Mathilde Wurm’a 28 Aralık 1916’da yazdığı mektuptan)
YAŞAMINDAN NOTLAR
1871: 5 Mart günü Rosalia Luxemburg, Polonya’da doğdu.
1880: Varşova’da lise öğrenicisiyken sosyalizm ile tanıştı ve illegal politik çevrelerde yer aldı.
1889: Politik faaliyetleri nedeniyle İsviçre’ye kaçmak zorunda kaldı.
1890/91: Zürih Üniversitesi’ne girdi. Burada felsefe, tarih, politika, ekonomi ve matematik öğrenimi gördü, hayatında büyük etki bırakacak isimlerle tanıştı.
1893: Paris’te Polonyalı sosyal demokrat dergi “İşçi Davası”nı çıkarmak üzere üniversite öğrenimine ara verdi.
1894: Polonya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin ilk illegal kongresi Varşova’da gerçekleştirildi. Rosa, Leo Jogiches ile birlikte partinin lider kadroları arasında yer aldı.
1897: Zürih’te “Polonyanın Endüstriyel Gelişimi” tezi ile doktor ünvanı aldı.
1898-1903: Rosa, Gustav Lübeck ile kâğıt üzerinde evlilik yaparak Alman vatandaşlığına geçti.
1989: Berlin’e taşınan Rosa Almanya Sosyal Demokrat Parti’ye (SPD)üye oldu.
1900: “Sosyal Reform ya da Devrim?” broşürü ile partide süren revizyonizm tartışmasına katıldı. Eduard Bernstein’in revizyonist çizgisine karşı devrimci çizgiyi savundu ve reformistlerin partiden ihraç edilmesini talep etti.
1904: Ocak ayında krala hakaretten üç ay hapse mahkûm edildi.
1906: 12 Aralık'ta Weimar’da “sınıf düşmanlığını körüklemek” suçundan üç ay hapse mahkûm edildi.
1907: Mayıs ayında Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin Londra’da yapılan 5. Kongresi’ne katıldı. Ekim ayında Berlin’de SPD Parti okulunda eğitmenliğe başladı.
1910: Genel grevin mücadele silahı olarak kullanılması sorunu başta olmak üzere politik görüş ayrılıkları nedeniyle Karl Kautsky ile yollarını ayırdı.
1913: Frankfurt’ta düzenlenen bir mitingde askere gitmeyi reddetme çağrısı yaptı.
1914: 20 Şubat günü Yaptığı bu çağrı nedeniyle hakkında bir yıl hapis istemiyle dava açıldı. 29-30 Temmuz'da Enternasyonal Sosyalist Büro toplantısına katıldı. 5 Ağustos'ta Karl Liebknecht ile birlikte sonradan Spartaküs Birliği adını alacak İnternationale grubunu kurdu.
1915: Şubat ayında hakkındaki dava sonuçlandı ve cezaevine konuldu. Temmuz'da ise Düsseldorf’ta vatana ihanet suçundan yargılandı.
1916: Tahliye oldu. 10 Temmuz günü Spartaküs Birliği’nin devlete karşıt tutumu nedeniyle hapis cezasına çarptırıldı.
1918: 9 Kasım'da tahliye oldu ve Berlin’e giderek Spartaküs Birliği’nin yayın organı “Rote Fahne” (Kızıl Bayrak) gazetesinin yazı işlerinde çalıştı.
1918/19: 30 Aralık / 1 Ocak tarihinde Almanya Komünist Partisi (KPD) kuruluşuna katıldı.
1919: 5 Ocak günü Spartaküs Ayaklanması (Ocak Ayaklanması) sırasında tutuklanma tehlikesi nedeniyle sürekli ikamet değiştirmek durumunda kaldı. Berlin’i terk etmeyi reddetti.
15 Ocak günü Karl Liebknecht ile birlikte emniyet güçlerince tutuklandı. Bir otelde işkence edilerek sorgulandılar. Öldürülesiye dövüldükten sonra otelden sürüklenerek çıkarıldılar. Liebknecht zorla arabadan indirilip başından ve sırtından vurularak öldürüldü. Hunharca dövülen Luxemburg’un ise şakağına kurşun sıkıldıktan sonra nehre atıldı.
31 Mayıs'da ise Luxemburg’un cesedi kanalda bulundu.
Kaynak: Rote Fahne/Kızıl Bayrak, Sayı 14, 14 Ocak 1919
İlgili haberler
GÜNÜN SÖZÜ: Clara Zetkin'den
5 Temmuz 1857'de dünyaya adımını attı Clara Zetkin. Yaşamı boyu emekçi kadınların kurtuluşu, işçi ka...
Clara Zetkin: ‘Hayatın olduğu yerde savaşmak istiy...
Yaşamını emekçi kadınların kurtuluşu, işçi kadınların sınıf mücadelesine katılması için çalışarak ge...
GÜNÜN SÖZÜ: Kollontay’dan
Aslında yalnızca bir tek hayat değil, birçok hayat yaşadım… Her zaman ‘yaşamayı’ bildim ve bugün hal...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.