Britanya'da 1984-1985 madenciler grevi kadınları nasıl değiştirdi?
1984-85'te Britanya'da gerçekleşen madenci grevleri, kadınları mücadelenin başka bir noktasına çekti. Kadınlar yalnızca madencilere destek olmadı, kendileri için grevlerin bir parçası oldu.

1984-1985 madenciler grevi, Margaret Thatcher hükümeti ve Ulusal Kömür Kurulu'nu, Arthur Scargill'in Ulusal Madenciler Sendikası (NUM) ile karşı karşıya getirdi. Bu, sadece Britanya'nın kömür madenciliğinin geleceği için değil, aynı zamanda ülkenin politik ekonomisinin nereye gideceğine dair sürdürülen bir mücadeleydi.

NUM, muhtemelen Britanya'daki sendikaların en erkek egemen olanıydı ve üyelerinin neredeyse tamamı erkekti. Kadınlar, 19. yüzyılın "koruyucu" yasalarla madencilik gibi yer altı işlerinden dışlanmıştı. Ancak, 1960'lar ve 1970'ler Britanya'sında, kadınlar ünlü grevlerde -1968'de Dagenham'daki Ford işçilerinin grevi ve 1976-1978 yılları arasında Willesden'deki Grunwick film işleme tesisindeki grevde olduğu gibi- giderek daha belirgin bir şekilde yer almaya başladılar.

1972 ve 1974'teki madenci grevlerinde, birkaç madenci eşi ülke genelindeki grevlere katıldı. Madenciler Mart 1984'te yeniden greve gittiğinde kadınların grevlerdeki varlığı, grevin en dikkat çekici yönlerinden biri oldu. Gazeteci Jean Stead, 1987'de yayınlanan "Never the Same Again" kitabında, kadınların destek hareketi hakkındaki yaygın görüşü şöyle anlattı:

“Kadınlar... destek gruplarını oluşturmaya başladıklarında, eylemlerinin sonuçlarını pek öngöremediler. Ailelerini ve sosyal güvenlik parası almayan genç, bekar madencileri beslemek için başlayan bir organizasyon, yeni bir kadın hareketi olarak sona erdi.”

Stead, kadınların “fon toplama, aşevleri ve gıda paketleme gibi geleneksel kadın işlerinden” çıkmalarının ana yolunun grev olduğunu belirledi. Kadınların grevlerde bulunması, grev sırasında cinsiyet rollerine yönelik en büyük meydan okumaydı.

Kadınlar grevin başlarında greve destek olmaya, grev kırıcılara karşı tutum almaya başladılar. Greve katılan sınırlı sayıda kadın olsa da grev devam ettiği sürece onlar da katılımcı olmaya devam ettiler. İlk aylarda kadınlar bazen sadece erkeklere yiyecek veya sıcak içecekler götürmek için grev alanına gittiler. Ancak kısa sürede, kadınlar kendi hakları için grevin parçası olmaya başladı.

İÇİMİZDE BİRİKEN ÖFKE

Kadınlar, Nottinghamshire gibi bölgelerdeki kömür ocaklarının grevlerine katılmak için seyahat ettiler. Kendi kasaba ve köylerinde grevlerde bulundular. Tamamen kadınlardan oluşan eylemler düzenlediler, karma protestolara ve grevlere katıldılar. Bunlar, kadınların grevi desteklediklerini topluma açıkça gösterdi. Arthur Scargill'in eşi Anne'nin mayıs ortasında Silverhill'de tutuklanmasından sonra kanıtlandığı gibi grevlere katılmak, ulusal medyada yer almak için de iyi bir yoldu. Anne'nin tutuklanması geniş çapta yankı buldu. Daily Mail, Anne'nin kocasını “tutkulu bir şekilde” nasıl desteklediğini anlattı. Daily Mirror ise “Bayan Scargill... hoş bir kadın. Arthur, bu cesur kadına sahip olduğu için şanslı” diye yazdı.

Grevler sıradan ve sıkıcı olabiliyordu ancak aynı zamanda korkutucu da olabilirdi. Nottinghamshire'daki Ollerton'da sosyolog Penny Green’in röportaj yaptığı bir kadın, mayıs ayında kömür ocağındaki büyük bir grevi şöyle anlattı:

“Tüm istediğimiz sadece varlığımızı göstermekti. Herhangi bir kargaşa çıkarmak değil, sadece bizimle ne yapacaklarını gerçekten görmek. O sabah hayatımızın şokunu yaşadık çünkü itildik, sürüklendik. Ben 3 polis memuru tarafından yerlerde sürüklendim.”

Lorraine Walsh ve kız kardeşi Linda Finnis, 1984’te 17-20 Haziran tarihleri arasındaki kömür ocağı işgali sırasında Betteshanger’deki yerel grevlere katıldılar. Lorraine hamileydi. İşgal, yönetimin kömür ocağının gaz nedeniyle tehlikeli hale geldiğine dair açıklamalarını yalanlamak ve kömür ocağındaki iki grev kırıcının işe gitmelerini engellemek için düzenlendi. İşgale karşı büyük sayıda polis getirildiğinde Lorraine ve Linda grevlerine katıldılar. Ancak bir kadın grubunun parçası değillerdi ve eylemlerini “politik” bir eylem olarak değil, eşlerinin işini ve yaşadıkları toplumu savunma olarak tanımladılar.

Her ikisi de bunun olumlu bir deneyim olduğu konusunda hemfikirdi. Linda'nın bize söylediği gibi, “bir şeyler yapıyor” gibi hissettiler: “Korkutucuydu ama iyiydi. Doğru olduğuna inandığın şey için ayağa kalkmak.” Benzer bir şekilde Fife'den Mig Weldon, “gerektiğinde” greve katıldığını anlattı. Yine de grevin bir parçası olmaktan hoşlandı ve bunun sağladığı duygusal rahatlamaya dair bir şunu söyledi: “İçinizde biriken tüm o öfke... çıkmalıydı!”

'İLK KEZ ÇİŞ NÖBETİNDELER!'

Grevlere katılan veya grevleri destekleyen kadınlar, kelimenin tam anlamıyla geleneksel olarak erkeklere ait olan alana müdahale ediyorlardı. Varlıkları, kadınlara “uygun olan yer” hakkındaki fikirleri sorgulattı. Kadınlar grevlere katılarak grevde meşru aktörler olarak görülme haklarını talep ediyorlardı. Ancak kadınların grevlere katılımı genellikle kadın destek grupları ile yerel NUM şubeleri ve kadınlar ile kocaları arasında anlaşmazlıklara neden oluyordu. Bir kadın, grevden kısa bir süre sonra şunu hatırlıyordu: “Kocamın kesinlikle karşı olduğu bir şey vardı, grevlere gitmem. Toplantılara katılabilirdim. Mitinglere ve gösterilere katılabilirdim... Şiddeti görmüştü.” Fife'de Anne Kirby'nin eşi Frank, onun yerel grevlere katılmasından endişe duyuyordu. Anne hamileydi ve Frank, onun “ön cephe” olarak nitelendirdiği yere gitmemesi konusunda ısrar etti. Anne şunları anlattı:

“Bu yüzden geri durdum, çocukları da götürmedim... Şiddetin nasıl bir seviyeye ulaşabileceği oldukça korkutucuydu çünkü grev kırıcılarla dolu otobüsler geldiğinde barışçıl bir protesto; taş atmaya, otobüslere vurmaya, genç erkeklerin otobüslere tırmanmasına, onlara vurmasına ve bağırmasına dönüşüyor. Korkutucuydu... O anda, Frank orada olduğumun farkındaydı ve mutlu değildi çünkü yaralanmamdan korkuyordu. Ama kendim görmek istedim.”

Birçok erkek, grevleri kaba ve tehlikeli olarak görüyordu: Kadınlar için uygun bir yer değildi.

NUM üyelerinin kadınların grevlere katılmalarına “izin vermeyi” reddettiği birçok rapor vardı. Ağustos 1984'te Güney Galler, Oakdale'deki kadınlarla yapılan röportajlarda, bazı kadınların buna boyun eğdiği öne sürüldü. Kadınlar erkeklerin, onların grev yapmasına “izin vermeyeceklerini” söylediler ancak grevlerdeki katılımı gördükten sonra bundan şikayet etmediler. Ancak diğer zamanlarda, bu bir gerginlik kaynağıydı.

Grev süreçlerinde birçok kadın yaralandı, tutuklandı. Aggie Currie, Nottinghamshire'daki bir kömür ocağında greve katıldıktan sonra ilk tutuklanışını hatırlıyordu. Yaşlı annesi ve teyzesiyle greve katılmıştı ve grevlerde kendilerine yöneltilen taciz nedeniyle polisle zaten bir çatışma yaşamıştı. Tuvalete gittiğinde iki polis memuru kendisine eşlik etmekte ısrar etti: “İlk kez çiş nöbetindeler!” diye bağırdı ve polisi aşağılamak suçundan hemen tutuklandı. Aggie, kaba bir şekilde muamele gördü, dövüldü, bir polis arabasına konuldu, yerel bir polis karakoluna götürüldü. Geceyi geçirmek zorunda olduğu, yaklaşık 12 erkeğin bulunduğu bir hücreye konuldu. “Seni hırpalıyorlar. Erkek ya da kadın olup olmadığını umursamıyorlar” dedi.

Aynı hücredeki grevde tutuklanan madenci erkekler, Aggie’nin tuvaleti kullanması gerektiğinde mahremiyetini korumak için sırtlarını döndüler ancak Aggie, polis tarafından bilerek karma hücreye konulduğuna inanıyordu: “Beni aşağılamaya çalıştılar... Bizi gerçekten kırmaya çalıştılar.” Bu, Aggie'nin birçok tutuklanışının ilkiydi ancak her seferinde olduğu gibi ertesi sabah suçlama olmadan serbest bırakıldı. Aggie, suçlanmamasının sebebini şu şekilde açıkladı: “Kadınları şehit yapacaklardı değil mi ve bu, yapmak istemedikleri bir şeydi.” Ancak grevin ilerleyen dönemlerinde bazı kadınlar cezalandırıldı.

Grevlerde tutuklanan kadınlara yönelik polis şiddetine dair birçok rapor var. İki kadın, tutuklandıktan sonra tuvalete gitmelerine izin verilmediğini ve altlarına işediklerini anlattı. Diğerleri, polisin cinsel şiddetinin hikayeleri anlattı. Tüm bunlar, polisin taktiklerinin fiziksel şiddet kadar psikolojik şiddeti ve aşağılamayı da içerdiğini güçlü bir şekilde gösteriyordu. Polis, kadınlara yerlerinin grevde olmadığını söylemek için geleneksel cinsiyet düzenini silah olarak kullanıyordu. Aggie ile aynı hücredeki tutuklu madenciler tuvaleti kullanmasına izin vermek için sırtlarını döndüğünde, bu tür bir muamelenin etkilerine direniyorlardı.

GREVLER KADINLARI DEĞİŞTİRDİ

NUM’un grevleri sadece erkeklerle dolu olduğu için değil, aynı zamanda birçok karakteristik uygulamadan dolayı da erkek alanlarıydı: dayanışma, şiddet ve “maden dili” ya da küfür. Bazı yerlerde erkekler ve kadınlar bazı davranışları, kadınların alandaki varlığını daha az tehdit eder hale getirmek için değiştirmeye çalıştılar. Örneğin Grimethorpe'daki grevlerde, küfretmeme kuralı konuldu. Ancak, grevlerde önemli ölçüde değiştiği az sayıda örnek var. Bazı kadınlar ise grevlerdeki deneyimlerinden oldukça etkilendiler.

Güney Yorkshire'daki Thurcroft'tan bir kadın, “K”, grevin ilerleyen dönemlerinde kocasının yanında durmadığını hatırlıyordu: “Beni böyle küfrederken duysa 'Sus artık' derdi. Ama yalnızken umursamadım. Grevde küfretmek normaldi, ama evde değil. Grevde farklı bir kişisin.” “K”, grev sırasında küfreden tek kişi değildi. Ağzı bozukluğu nedeniyle grev sırasında “gobshite” lakabını alan Aggie Currie, 1984 öncesinde küfür etmezdi. Kadınların grevlere girmesi ve grevin yükseltilmiş atmosferi ve öfkesi, bazıları üzerinde güçlü bir etki bıraktı.

Jacobin'de yer alan "The British Miners’ Strike of 1984–85 Was a Landmark for Women in the Labor Movement" yazısı kısaltılarak çevrilmiştir. Başlık ve arabaşlıklar Ekmek ve Gül'e aittir.

Fotoğraf: Sludge G/ Flickr (CC BY-SA 2.0)

İlgili haberler
Madenci eşi isyan etti: Orada kocamın yolunu keser...

Somalı bir madenci eşi, işçilerin jandarma tarafından engellenmesine tepkili: ‘Hak istemek suçsa ben...

GÜNÜN DİRENİŞİ: Madenciler yer altında, eşleri yuk...

Nesko Madeninde işten atılan işçilerin yer altındaki direnişi sürerken işçilerin eşleri de maden oca...

GÜNÜN DESTEĞİ: Madenciler eylemde, kadınlar direni...

Bartın'ın Amasra ilçesinde, Denfa isimli özel bir maden ocağında taşeron firmanın işten çıkardığı 50...