GÜNÜN FİLMİ: Kadının Fendi
Her biri biz olan, Rita’nın, Connie’nin; Sandra’nın hikayesi... Mücadele edip kazandıkları ile bugün elimizde olmayanları, kazanamadığımız, kazanıp kaybettiğimiz haklarımızı hatırlayalım.

1968 yılında Ford’un İngiltere’deki Dagenham fabrikasında çalışan kadınlar, vasıfsız işçi muamelesi görmeye karşı ayaklanır ve erkeklerle eşit ücret talebiyle greve giderler. Yürüttükleri kararlı mücadele sonunda kademeli olarak eşit ücret almaya hak kazanırlar.
“Kadının Fendi” filmini bu kadarcık bilgiyle izlemeye başladım. Yarı belgesel kıvamındaki bu filmde kadınlarla tanışıyoruz, dikiş makinelerinin başına oturup saatlerce araba koltuklarına kılıf diken Ford işçisi kadınlarla. Her türlü sıkıntıya rağmen gülümseyen ve gülümseten kadın işçilere eşlik eden eğlenceli müzik sarıyor sizi. Ford’da üretimin erkek işçiler tarafından defalarca durdurulduğunu, aynı zorluklarla ama daha düşük ücretlerle çalışan kadınların ise hiç greve çıkmadıklarını öğreniveriyoruz sonra. Derken “biz neden eşit ücret almıyoruz ki” sorusunun ardından hızla gelişen grev oylaması. Daha o anda yüzüme oturan tebessüm filmin sonuna kadar kaybolmadı. Bu filmin bana yazdıracağı şeyin ‘bir film eleştirisi’ olmayacağını anlamam da çok uzun sürmedi haliyle.

SEN, BEN, AYŞE, FATMA, RİTA, CONNİE, DİĞERLERİ…
Bir film için ne denir, “Konu çok güzel, oyunculuklar harika, müzik güzel, enerjisi yüksek...” Ama hayır, sadece bunlar değil. Hepsinin önüne geçen bir şey var; kahramanlar, olaylar, diyaloglar çok gerçek. Tek başına kadın olmak, işçi kadın olmak, anne olmak, öğrenci velisi olmak, eş olmak, bir sendika üyesi olmak, sendikacı olmak, güzel kadın olmak, üniversite mezunu olmak, iktidarda kadın olmak hallerinin hepsi hem çok sade, abartısız hem gerçek halleriyle karşımıza çıkıyor. Bu rollerin pek çoğuyla ilişkili, hatta kimi rollerin bizzat taşıyıcısı olan benim için filmin içine girmemek olanaksız.

RİTA, KAHRAMANIM BENİM

Filmin esas kadınlarından, grev örgütçüsü Rita ile tanışıklığımız kahraman olmadan, tarih yazmaya başlamadan önce anne, dolayısıyla daimi öğrenci velisi Rita olarak başlıyor. Çocuk dayak yediğinde koşan, öğretmen toplantıya çağırdığında giden, okuldan para istendiğinde mahcup olan ya da okul kapısının önünde bekleyen annelerden Rita. Yabancı değil. Erkek öğretmenin hem eril, hem sınıf ayrımcı tutumu ve şiddeti karşısında ezberlediklerini söyleyemeyen, susan, boynunu büken Rita çok gerçek. Rita’nın buradan mücadeleci bir kahramana nasıl dönüştüğü çok anlatılamamış ama olsun.
“Eşit işe eşit ücret” mücadelesinin bizim için bugün bile hala ne kadar güncel olduğu geliyor aklıma. Aynı konfeksiyon atölyesinde çalışan kardeş iki öğrencim gözümün önünde. Kız öğrencim 3 yıl önce başlamış atölyede çalışmaya, hala sigortası yok. Erkek kardeşi ondan sonra başladı yine aynı yerde çalışmaya. Kız öğrencim, erkek kardeşinin neredeyse yarısı kadar ücret alıyor. Evet, ucuz ve güvencesiz çalışmayı, çocuk işçi sömürüsünü sadece bir kadın problemi olarak yaşamıyoruz. Ama kadınların daha çok sömürüldüğü, aynı işi yapsalar bile cins ayrımcı ücret uygulaması nedeniyle daha az para aldığı gerçeği de bizim için can yakıcı. Bizim de Rita gibi “mücadele etmeyi ne zaman bıraktık” diye haykırmamız işten bile değil aslında.
Filmde mücadele eden, başaran kadınlar var. İşlerini engelledikleri için karşı karşıya kaldıkları işçi erkeklere rağmen mücadele ediyorlar. Üstüne kocalar da cabası. Kadınlar bir yandan çalışıyor, bir yandan “karılık” ve annelik yapıyor. Rita eşinin gömleği bitmeden yenilerini hazır etmek zorunda, Connie de hasta kocasının her işine koşuyor. Mücadele etmeye başladıklarında evde de kopuyor kıyametler. Kumar oynamamayı, şiddet uygulamamayı, karısını aldatmamayı, eve ekmek getirmeyi eşine sanki bir lütufmuşçasına sunan Eddie’nin onlarcası her gün evimizde, işyerimizde, konu komşu muhabbetlerinde çıkmıyor mu karşımıza? Ne kadar çok kadının “daha ne isteyebilir ki“ sorusunun altında nasıl ezildiğini de biliyoruz...

HER ŞEYE RAĞMEN KADIN DAYANIŞMASI
Ford’un idarecilerinden birinin eşi Lisa Hopkins karakteri de biz kadınların sıkıştırıldığı, hapsedildiği rollerin başka bir temsilcisi. Çok iyi bir üniversiteden onur derecesiyle mezun olmuş ama eğitimli, güzel ev kadını rolüne uygun görülmüş. Ama “...hep tarih kitaplarını okurken, tarih yazan insanların neler hissettiğini merak ederdim. İşte sen bunu bana anlatacaksın” diyecek kadar kadınların tarafında. Kadın olarak maruz kaldığı muamele sınıfsal konumunun bu kadar önüne geçebilir mi? Tartışılabilir belki ama ben bu film için güzel şeyler söylemek istiyorum. “İşçi kadın da, zengin kadın da, bakan kadın da en kritik anlarında bile elbise, makyaj konuşur“ genellemesinden duyduğum hoşnutsuzluk bile bunu değiştirmeyecek.
Kadınların hak eşitliği mücadelesine bir kadın bakan olarak desteğiyle gördüğümüz Devlet Bakanı Barbara Castle var bir de. Tüm desteğine, belki çok samimi isteğine rağmen bakanın Ford temsilcisi ile görüşmek zorunda kalması, başbakandan, hükümetten bağımsız hareket edememesi ve belki de biraz arabulucu kimliği ile aslında iktidar vurgusunu da çok başarılı bir biçimde yapıyor. Ford temsilcisinin “sermayemi çekerim” tehditlerinin de 1960’larda kalmadığını söylemeden geçmeyelim.

İZLEYELİM, HATIRLAYALIM
Kadının Fendi’ni izleyelim. Tüm bir İngiliz işçi tarihini, İngiliz Kadın Hareketinin evrelerini, destanlaşan grev hikâyelerini bulacağımız bir belgesel beklentisiyle değil. Her biri biz olan, Rita’nın, Connie’nin; Sandra’nın... mücadele edip kazandıkları ile bugün elimizde olmayanları, kazanamadığımız, kazanıp kaybettiğimiz haklarımızı hatırlayalım. Neler yapabileceğimizi görelim diye izleyelim, izletelim. “Eşit işe eşit ücret”, ”Ayrıcalık değil hakkımızı istiyoruz” yazan dövizler yazsak da gitsek filme, belki filmi çok abartmış oluruz. Ama kimse şaşırmaz böyle dövizlerle gezmemize. Çünkü o kadar güncel, o kadar gerçek, o kadar inanarak mücadele edilesi talepler olarak varlığını sürdürüyorlar ki hala!

İlgili haberler
Bursa’da işçi kadınlar ‘kıdem tazminatıma dokunma’...

1 Mayıs günü fabrikasındaki zorunlu mesaiye "bugün ben yokum" diyeni, "kıdem tazminatı gelecek garan...

Düşünsenize, bütün işçiler bir hafta iş bırakmış.....

“Neden olmasın” diyorum, “Bizle başlar sonrası gelir belki.” “Senle benle olacak iş değil. Bizi heme...

Yazaki’den atılan işçi Dilek: Sesim kadın işçileri...

Gemlik’teki Yazaki fabrikasında çalışan ve fabrikada yaşanan tacize tepki gösterdiği için işten atıl...