Emek Kampının koşullarını, ortamını aylar öncesinden konuşup detaylarına kadar planlamaya çalışmama rağmen günler kala “acaba” demedim değil. 6 yaşında kızımla nasıl olacak diye düşünürken, asıl kızımla gittiğim için “iyi ki”ye çeviren dolu dolu 6 gün geçirdim. Günler geçtikçe saygı duyduğum güzel insanlarla dolu. Hatta kendimi bir parçası hissederek döndüğüm bir kamp oldu.
Meğer biz günü kurtarmak için yaşıyormuşuz. İşiydi, koşturmacasıydı, geçim derdiydi... Ülkenin bin bir sorununun içinde verdiğimiz yaşam mücadelesi ile nasıl da unutmuşuz hayatta anlamlı olan birçok şeyi. Tam olarak iliklerimize kadar hatırlatan küçük bir dünya gibiydi adeta. Abartmıyorum.
Çoğumuzun çocukluğunda kaldığını düşündüğümüz o güvenli ortam, eskide kaldı dediğimiz aile parçası, komşular, çocukların toprakla kirlendiği, halayların kol kola, türkülerin hep bir ağızdan, kahkahaların iç içe geçmiş olduğu bir ortam. Çocuklar kendi potansiyellerinin sınırlarını aşıyorlardı. Günlük rutinlerine katkısını anlatamam. 6 yaşındaki kızım İstanbul’da yapabileceği birçok deneyime sahip oldu. Kendini daha özgür, daha mutlu ve daha güvenli hissediyordu. Katıldığı atölyelerde ihtiyacı olan taş-sopa parçalarını kampın bir ucundan öbür ucuna arayarak buluyordu. Yemek saatinde kendi başına yemeğini alıp yiyordu. Doymadı mı? Yeniden isteyecek rahatlıkta hissediyordu. Yeni arkadaşlıklara kendini açıyordu. Bence bunun kadar kıymetli çok az şey vardır hayatta.
Kendini o kolektif topluluğun içinde güçlü hissetmek önemli. Maltepe, İzmir, Esenyurt… Farklı noktalardan herkes birbirinin işini kolaylaştırmak için gönüllüydü. Bunu sadece ortamın fiziksel koşulları için düşünmeyin, tecrübelerini, deneyimlerini, fikirlerini kısacası ufkunuzu açacak sohbetlerle daha farklı bir insana dönüşüyorsunuz. Sabah ilk kez karşılaştığımız insanlara yıllardır tanışıyormuşuz gibi içten bir günaydın demek; büfeden aldığınız suyu size veren insanların güler yüzü, gözlemelerinizi bir yakınınız yapıyormuş hissi… Öğlen mis gibi deniz. Mıntıka temizliği benim de içine dahil olduğum sürekli değişen ekiplerle sabah öğle akşam üstü saatlerinde yapılıyordu.
Yemeği kim yapıyordu bilmiyorum ama hep tanıdık yüzler dağıtıyordu. Bulaşıklar da öyle yıkanıyordu. Plaj kapısının güvenlikçileri yine bizdik. Herkesin bir işin ucundan tuttuğum mükemmel bir dayanışma hali. Akşamları canlı müzik performansları, şarkılar, türküler... Eminim onlar da kamp içinden arkadaşlardır. Gecenin ilerleyen saatlerinde Kadıköy dediğimiz mekanımızda dans ve sohbetlerimiz. Zor dediğimiz yerleri de güzeldi.
Tekrar tekrar sürekliliği olmalı, gitmeli Emek Yaz Kampına. Üreterek, katılarak, çoğalarak… Ve özellikle çocuklarımızla gitmeli. Dışarıda böyle bir hayatın varlığını istemeliler. Böylesinin mümkün olabileceğinin hayalini kurmalılar.
Tozunun, kumunun, toprağının, soğuk duş sularının, tuzunun denizdeki farklı görüşleri ile zenginleşen farklı sohbetlerin etkisiyle döndük evimize.
Fotoğraf: Evrensel
İlgili haberler
Emek kampından notlar: Başka bir hayat mümkün
‘Kadın erkek eşit değildir’ diyen, kadın düşmanı politikalar üretenlerin karşısında kamptaki kolekti...
‘Mücadele isteğim kamp ile birlikte arttı’
20. Gençlik Yaz Kampında Kadın Çalışmaları Atölyesine katılmaya karar verdim...
Söz veriyorum kız kardeşim
Kadınlar olarak bir çoğumuzun ortak problemleri var. Birbirimize tutunmalarımız, el ele yürümemiz bu...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.