Fabrika sahibi değilsen buraya bir bak!
Yeni mezun kadın mühendisler sefalet ücretlerine, sürekli ayrımcılığa maruz kalarak çalışmak zorunda bırakılıyor. İşyerinde ‘beyaz yakalı-işçi’ gerilimini ortadan kaldırmanın formülünü veriyor Açelya.

Merhaba sevgili Ekmek ve Gül okurları,

Ben Açelya. 30 yaşımdayım. Elektrik-elektronik mühendisi olarak yaklaşık 5 yıldır çalışmaktayım. Mesleğimi seçerken cinsiyetimden ötürü ayrımcılık göreceğimi düşünerek tercih etmedim bu mesleği elbette. Ama iş hayatına girince bu ayrımcılık çok sert bir şekilde etki etti. Hatta daha öğrencilik yıllarımda staj aşamasında dahi yaşadım. Birçok staj ve iş görüşmesinde erkek olmadığımdan ötürü bu işi yapamayacağım açıkça söylendi. Kadınların da mühendislik alanında yapabileceği işler olduğu, örneğin bir ofiste masa başında üretime dahil olmadan ya da sahada olmadan çalışılabileceği sözlerini duydum, “tavsiyeler” aldım. Yeteneklerinize ya da ilerlemek istediğiniz alana göre tercihleri sizin seçmenize imkân tanımayan erkek egemen bir iş dünyası ve bu iş dünyasında oluşturulan tabular... Bunlarla baş etmek gün geçtikçe zorlaşsa da yılmadan devam etmek zorunda olduğum gerçeğini her sabah işe gitmeden kendime hatırlatıyorum.

YOK BİRBİRİMİZDEN FARKIMIZ

Geçtiğimiz gün Ekmek ve Gül işçi kadın buluşması gerçekleştirdi. Farklı sektörlerden kadın işçiler, çalışma ve yaşama koşullarındaki değişimleri, karşılaştıkları güçlükleri, uğradığı ayrımcılığı anlattı. Örgütlenmedeki zorlukları, erkek egemen bürokratik sendikal anlayışı, hatta kol kola mücadele ettiği erkek işçinin, iş temsile gelince nasıl da ayrımcılık yaptığını anlattı. “Yok birbirimizden farkımız” dedim. Eğitimli olmak ya da olmamak tercih edilen bir durum değil. Kapitalizmin yarattığı eşitsizliklerin sonucu ve en nihayetinde fabrikanın sahibi değilseniz hepimiz kol ya da kafa emeğini satıp geçimini sağlayanlarız.

Üstelik artık hangi üniversiteyi bitirmiş olursanız olun, kaç dil biliyor olursanız olun, ülkemizde bunun bir karşılığı yok maalesef. Hepimiz birer ucuz iş gücüyüz. Beyaz yaka olarak tanımlanan sınıf ayrımcılığına da karşıyım. Çünkü bu ayrımcılık bölmek için bilerek yapılıyor. Aslında bizler de birer işçiyiz. 8 saat, hatta çoğu zaman karşılığını alamadığımız uzun mesai saatleriyle asgari ücretten çok az bir farkla çalışmaktayız. Hatta ve hatta yeni mezun olan meslektaşlarım eğer bir iş bulabilirlerse resmi olarak asgari ücret alıp, aldığı paranın da bir kısmını elden işverenine geri ödeyerek hayatını idame ettirmeye çalışıyor.

Geçtiğimiz gün bir arkadaşım anlattı. Memleketten bir tanıdığının oğlu makine mühendisi, İzmir’de iş bulmuş 3 bin liraya... Üç bin lira... Ne büyük para... Kaçırmamak için ailecek düşmüşler yollara. Ailesinin ömür boyunca çalışıp didinip, kendi yaşamlarından kısarak edindiği ev, araba satılmış bu paraya İzmir’de yaşanmaz diye. Ailecek İzmir’e taşınılmış. Genelde üniversiteyi kazanan genç kadınların ya da yeni işe girmiş kadınların yanına taşınılırdı. Eşitsizlik, feodal bakış sürse de koşullar aynı davranmaya zorluyor herkesi... Biz emekçi kadınlara düşen kötünün de kötüsü sadece...

İŞSİZLİK ÜCRETLERİ DÜŞÜRMEK İÇİN KULLANILIYOR

Asgari ücretin yarısına çalışmayı kabul eden koca bir mühendis kitlesi var bu ülkede... Bunu kabul etmek zorunda bırakıldığı bir düzen mevcut. Çünkü işvereni için dışarıda onun gibi teklif ettiği ücretlere çalışacak bir yığın üniversite mezunu ucuz iş gücü olduğunun da farkında.

Bizler bu süreçte hakkımızı almak için tüm işçiler olarak mücadele etmek ve örgütlenmek zorundayız. 1 Mayıs’lardan aldığımız güçle “sen bu işi yapamazsın” diyen “dışarda bir sürü işsiz var, kabul edersen et, etmezsen kapı orda” diyerek sebebi olduğu işsizliği emeğimizi ucuzlatmak için kullanan tüm sermayedarlara inat bütün emekçi, işçi kadınlar olarak yan yana gelmenin yollarını çoğaltmamız gerek.

Ekmek istediğimizi, gülden de vazgeçmediğimizi göstermenin, bunları elde etmenin örgütlenmeden başka yolu yok!

Görsel: Freepik

İlgili haberler
Sendika dışına itilen kadınlar

Kadınların sendikalarda örgütlenmesi bakım yükü, cinsiyetçi bakış açısı gibi sebeplerle zaten zor. S...

‘Bir rimel bir ev parası etmesin’ demek lüks mü?

Lüks kategorisinde sayılan hijyenik bakım ürünlerine verdiğimiz paralardan sıtkımız sıyrıldı. Hijyen...

Ataerkilliğe verilmiş nüktedan bir yanıt: Kadınlar...

Kadınlar Ülkesi 1915’te yazıldı; kitap olarak 1979 yılında yayımlandı. Ataerkinin ağırlıkta olduğu ü...