
Merhaba,
Bu satırları bir üniversite öğrencisi olarak, memleketime dönmekle dönmemek arasında gidip gelen bir ruh hâliyle yazıyorum. Okullar kapandığında, birçok öğrenci gibi ben de bir yol ayrımında buluyorum kendimi: Ailemle memleketime dönmek mi, yoksa eğitim gördüğüm şehirde kalarak kendi ayaklarımın üstünde durmaya çalışmak mı?
Ailem, başka bir şehirde bir yaşam kurduğumu, kendi kararlarımı aldığımı, bir birey olduğumu kabullenmekte zorlanıyor. Sanki hâlâ bir yatılı okul öğrencisiyim; okul kapanınca eve dönmem gerekiyor gibi düşünüyorlar. Ama artık öyle değil. Okuduğum şehir yalnızca ders gördüğüm yer değil, aynı zamanda yaşamımı kurmaya başladığım, bağ kurduğum, sokaklarını öğrendiğim, kendimle yüzleştiğim bir yer. Memleketimden çok uzak olsa da bu şehirde yaşam, bana dair bir şeyleri ifade ediyor. Sadece okul değil, evim gibi.
Üstelik artan bilet fiyatları da her kararın üzerine gölge düşürüyor. Ekonomik kaygılar, sadece eve gitme kararımı değil; orada kaldığım sürede nasıl geçineceğimi, okullar açılınca ne yapacağımı da düşündürüyor. Ailemi özlemiyor değilim; elbette hasret var, elbette bir sarılmanın yerini hiçbir şey tutmaz. Ama içinde yaşadığımız ekonomik gerçeklikte, bu yaz tatilini çalışarak geçirmek, belki az da olsa bir birikim yapmak istiyorum. Bu, bir zorunluluk değil sadece; aynı zamanda bir var olma biçimi.
Kendime ait küçük bir alana, kendi kararlarımı alabileceğim bir zamana ihtiyaç duyuyorum. Ama her defasında bu ihtiyacım, “Neden eve gelmiyorsun?” sorularının içinde boğuluyor. Ben sadece bir evlat değilim; bir öğrenciyim, bir bireyim, bir kadın olarak bu hayatı kendi ellerimle kurmaya çalışıyorum.
Sesimi buradan size ulaştırmak istedim. Belki benim gibi düşünen, hisseden, susan ama içi içini yiyen birçok genç vardır. Belki bu mektup onlara da iyi gelir.
Sevgiyle, dayanışmayla...
Fotoğraf: Freepik
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.