Asgari ücret mi? Açlık ücreti mi?
Açlık sınırının gerisinde kalan asgari ücret, işçinin emeğini değersizleştiriyor.

2025 yılı için açıklanan 22 bin 104 lira asgari ücret, milyonlarca işçinin hayatını kolaylaştırmak bir yana geçim mücadelesini daha da ağırlaştırıyor. Payımıza faturaları ödeyemediğimiz için battaniyeye sarılarak ısınmaya çalıştığımız bir kış kalacak. Elektrik, doğalgaz ve kira bedelleri, bu ücreti daha ayın başında buharlaştırırken “geçim” değil “hayatta kalma” mücadelesi verdiğimiz bir düzenle karşı karşıyayız.

“AÇLIK SINIRININ BİR ADIM GERİSİNDE BİR ÇARESİZLİK ÜCRETİ”

Yeni asgari ücret, bir yaşam standardı değil, açlık sınırının bir adım gerisinde bir çaresizlik ücreti. Saraylarda harcanan milyonlar, savaşa ayrılan bütçeler ve patronlara verilen teşvikler karşısında işçiye reva görülen bu rakam, sistemin adaletsizliğini açıkça ortaya koyuyor. Sözde “tarihi artış” diye duyurulan asgari ücret, aslında işçinin emeğini değersizleştirmenin bir başka yolu.
Bu düzen, emeğin karşılığını vermekten uzak. İşçi sınıfının emeğiyle ayakta duran bir sistem, emeğin gerçek değerini tanımak zorundadır. Ancak bu, yalnızca sessiz bir kabul ile değil, örgütlü bir mücadele ile mümkün. Bugün mücadele etmezsek, yarın çocuklarımıza bırakacağımız tek şey borç ve sefalet olacak. Açlığa, yoksulluğa ve sömürüye karşı birlik olmanın tam zamanı!

Fotoğraf: Canva