Ressam şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun eserlerinden oluşan ‘Sevmek Güzel Meslek Reis’ isimli retrospektif sergi 7 Nisan- 30 Temmuz tarihleri arasında sergilenmek üzere Ankara Cermodern’de açıldı. Bugüne kadar yapılmış olanların en kapsamlısı olma iddiasındaki sergide Eyüboğlu’nun mektupları, fotoğrafları, özel eşyaları ve resimlerinden oluşan ikiyüze yakın eser yer alıyor. Bedri Rahmi’nin yaşamından pek çok detay görebileceğiniz sergide en dikkat çeken ise ressamın bir dönemine damga vurmuş ve eserlerinde sıklıkla görebileceğiniz bir yüz.
Bizim de asıl mevzumuz işte bu yüz: 1944’te yaptığı ‘Talaslı’ isimli portrede ve başkaca resimlerinde karşımıza çıkan bu yüz Bedri Rahmi’nin en bilinen şiirlerinden Karadut’ta seslendiği Mari Gerekmezyan.
Eyüboğlu’nun Karadut’u olarak bilinen resimlerinin baş yüzü bu esmer kadın aslında Türkiye’nin ilk kadın heykeltraşlarından biri. Kendisi gibi unutulmuş, gölgede bırakılmış yetenekli kadınlardan biri daha olan Camille Claudel ile bu anlamda benzer bir hikayeye sahip.
KARADUT GİBİ GÖZLERİ VARDI...
Hakkında çok az bilgi bulunan Mari Gerekmezyan 1913 Kayseri Talas doğumlu bir Ermeni. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünde okuyan Gerekmezyan daha sonra Güzel Sanatlar Akademisi heykel bölümüne misafir öğrenci olarak giriyor. Akademide asistan olarak görev yapan Bedri Rahmi Eyüboğlu ile tanışması da bu yıllarda oluyor. Eserleri ödüllere layık görülen heykeltraşın Yahya Kemal ve Bedri Rahmi Eyüboğlu büstleri bilinen eserlerinden bazıları.Getronagan Lisesi ve Esayan Liselerinde öğretmenlik yaptığı yıllarda öğrencisi olan Ara Güler Gerekmezyan hakkında ‘Lisedeyken bir öğretmenimiz vardı. Güzel bir kadındı. Çocukluğunda Talas’tan İstanbul’a gelmişti. Akademinin heykel bölümünü bitirmişti. Talaslı öğretmenimizin adı Mari Gerekmezyan’dı. Karadut gibi gözleri vardı… Yıllar sonra onun birkaç heykelini Resim Heykel Müzesinde gördüm. 1945’te Mari’yi Fred Gross ve Bedri ile sergilerde, toplantılarda sık sık gördüm. Bedri birkaç portresini çizmiş şiirlerinde de ona yer vermişti. Derken Mari günün birinde ansızın öldü.’ şeklinde bahseder.
1947 yılında ağır bir tüberküloz geçiren Mari Gerekmezyan 34 yaşında yaşamını yitiririr.
Bedri Rahmi için Mari’nin ölümü ağır bir darbe olur ve o yıllarda ‘Talaslı’ için şunları yazar;
Ten yıpranır elden gider
Üstüne kilit vururum
Kul köle kurban olurum
Can çekişir elden gider
İki gözüm iki çeşme
Düşerim canın peşine
Yar tükenir elden gider’
Bedri Rahmi’ye yazdığı mektuplar dışında Mari Gerekmezyan’dan günümüze oldukça sınırlı bilgi ulaşıyor. Akademide Hocası olan Rudolf Belling’in yeteneğinden bahsettiği, katıldığı sergilerden ödüller alan Gerekmezyan’ın yarattığı gerçeklik ve ifade yönünden başarılı ve dönemine göre farklı olduğu belirtilen eserlerinin bazıları kaybolmuş. Kayıtlı olan sayılı eserlerinin ise İstanbul ve Ankara resim heykel müzesinde olduğu biliniyor.
Talas doğumlu, gelecek vadeden bu yetenekli heykeltraş her ne kadar Bedri Rahmi Eyüboğlu ile yaşadığı ‘yasak’ aşkın gölgesinde kaybolmuş görünse de bir gün kendi elleriyle hayat verdiği heykelleri ile ya da bir zamanlar sevdiği ellerin aynasından size bakarken karşınızda belirebilir.
Mari’nin ‘Rastlantısal Güzellikler’ başlıklı yazısında dediği gibi “Sanatçı, tıpkı bir dalgıç gibi kendi benliğinin derinliklerine dalmalı, orada aramalı, incelemeli, gerekirse kanayışını dahi seyrederek koparmalı, çiğneyip atmalı bazılarını, çünkü o derinliklerde sadece inci ve mercan bulunmaz.”
YİNE DE UNUTTURAMAZLAR BENİ,
KALKAR BOŞLUĞUM KONUŞUR BENİM YERİME
Gerekmezyan’ın hikayesinin peşine düşen isimlerden biri Karin Karakaşlı. Sanatçı hakkındaki en ufak bilgi kırıntısını bile toplamaya çalıştığını belirten Karakaşlı daha sonra Mari Gerekmezyan’ı bir öyküsünde de konu alır. Bir söyleşisinde Gerekmezyan ile ilgili şunları şöyler:
"Mari’nin adına ilk kez Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun sanatına ilişkin koca bir kitabın dipnotunda rastlamıştım. Bedri Rahmi’nin bir dönemini Gerekmezyan’ın adını anmadan açıklamanın mümkünü yoktu. Gelgelelim unutulmuş, unutturulmuş bir heykeltraştı o. Yasak aşk dedikoduları bir yandan bu aşk dolayısıyla ona mesafeli duran çevresi bir yandan, Mari Gerekmezyan itinayla yalnızlaştırılmış bir kadındı. Dönemin basını, Ermeni olduğu için Ankara’daki resim heykel sergilerinde üst üste aldığı ödüllerde adını geçirmekten bile imtina etmişti. Onu hikaye kahramanına dönüştürdüğümde aşkı ve yaratıcılığı birleştiren yönüne ve bunca yıl mahkum edildiği sessizliğe vurgu yaptım. Benim Mari’m ölüm döşeğinde şöyle seslenmişti dünyaya :
‘Cehennem, ihtiyaç duyulmama hissidir. Cennetse ihtiyaç duyulmaya ihtiyaç duymama hissi… Ben cennetime gidiyorum nihayet.. Yine de unutturamazlar beni, kalkar boşluğum konuşur benim yerime. Ve kimsenin rahatsız olmayacağı kadar uzun zaman geçtiğinde, belki bir gün, beni de hatırlarlar.’"
İlgili haberler
İsviçre’de bir göçmen: Madam boom boom
İskoçya’dan İsviçre’ye uzanan bir hikayenin başrolünde göçmen bir kadın: Madam boom boom. Parti üyel...
Kendimiz için söylüyoruz
Kayseri Kadın Dayanışma Derneğinde bir araya gelen kadınlar düzenledikleri pek çok etkinliğin yanı s...
Türkiye'den Amerika'ya işçilikten sendika başkanlı...
Alice Peurala, Türkiye’den Amerika’ya göçe mecbur bırakılmış Ermeni bir ailenin kızı. 14 yaşında çal...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.