GÜNÜN KİTABI: Manves City
‘Değişeni ve değişmeyeni bulma ve anlatma çabası’, Manves City’yi işçilerin derdini ve kederini anlatmakla dertli olan bir kitap haline getiriyor.

Latife Tekin 9 yıl aradan sonra yazdığı Manves City için verdiği çeşitli röportajlarda bu kitabıyla “yoksullara borcunu ödediğini” söylüyor. Bir süredir işçi yaşamlarına uzak kaldığını, ama bu kitabı yazmak üzere pek çok sanayi kentinin yoksul mahallesinde yatıp kalktığını, işçilerle bir araya geldiğini, gazeteleri, yerel internet sitelerini taradığını, işçileri ve işçi yaşamlarını bilenlerle görüştüğünü anlatıyor.

Bu arayış, “değişeni ve değişmeyeni bulma ve anlatma çabası”, Manves City’yi işçilerin derdini ve kederini anlatmakla dertli olan bir kitap haline getiriyor. Ki bu, Latife Tekin yazınında şaşılacak bir şey değil, adeta bir düstur. İlk romanı Sevgili Arsız Ölüm’den itibaren, her zaman toplumsalın değişimini, bu değişimin yarattığı sancıları sezdirir yapıtlarında, yoksulu anlatır, yoksulluğa “dil” katar Tekin.

MANVES CİTY NERESİ?
Manves City, Pırasa Ovasında kurulu Erice’de anasının eteğinde onunla işe gide gele arada büyüyen işçi çocuğu Ersel’in, fabrikadaki haksızlıklar karşısında dahil olduğu ve öne çıktığı sendikalaşma sürecinde üzerine atılan bir suçla girdiği cezaevinden 5 yıl sonra çıkıp kasabasına geri dönüşüyle başlıyor. Ersel’in üvey kızı Eda’yı arayışındaki tanıklıklar ve gözlemlerle, fabrikalarda yaşanan değişimi ve değişen işçi yaşamlarını takip ediyoruz roman boyunca. Ersel’in çocukluk arkadaşı Nergis’in kasabanın yerel gazetesinde yazdığı köşe yazılarından ve kitabın sahiciliğine güç katan “öneri kutularına atılan işçi notlarından” izliyoruz değişimin suretini.

Ersel’in çocukluğunda mevsimlik tarım işçilerinin ekmeklerini kazandığı Pırasa Ovası, parsel parsel fabrikalara peşkeş çekilmiş, ekili alan kalmayan ovada içinde binlerce işçinin çalıştığı fabrikalar bitmiş. Bu fabrikalar, Ersel’in çocukluğundaki, hatta 5 yıl önce sendikalaşma mücadelesi verdiği zamanlardaki fabrikalara bile benzemiyor. Ersel’in çocukluk arkadaşı Nergis’in anlatımıyla, “bildikleri esaret şeklini bile geçmişte bırakan” yeni bir esaret düzenidir kurulan. Erice artık Manves Cityolmuştur; çünkü Manves Holding, kentin tüm hücrelerine –insan hücreleri dahil– kendi imparatorluğunu kurmuştur.

İşçinin boynunu bu esaret kemendine kendi “rızasıyla” uzatmaya iten “verimlilik sistemleriyle” işçi hayatları birer puana dönüşür. Fabrikalar “akıllı fabrikalar” haline geldikçe işçinin robotlaştığı, “kolektif bir bilinçle” oluşturduğu aklının alındığı, yerine neredeyse ancak “deli olunursa” katlanılabilecek bir düzenin getirildiği fabrikalar kurulur. Nereye kafa çevrilse sahibinin Manves olduğu kasabada, insan hayatları da tümüyle Manves’in malı haline gelmiştir. “Mal”laşan işçinin birbiriyle rekabetinden beslenen, birbirine düşmanlığından semiren bu esaret sisteminde çürüme yalnızca fabrikaların içiyle sınırlı değildir elbette; her yer Manves’leştikçe işçinin nefes aralığı evler, ilişkiler, arkadaşlıklar, sevgililikler, komşuluklar da vahşileşir, geleceksiz, işsiz güçsüz, parasız ve çaresiz insanlar birbirine karşı zalimleşir. Herkes herkesin üveyidir, ama “üveylik” bağıyla bağlı yoksullar, bu vahşiliğin ortasında birbirine kol kanat germe gücü ve dayanışmayla yaşamı değiştirme olanağı bulamayacak kadar yoksunlaştırılmıştır “değiştirme” fikrinden, çünkü örgütlülük de ellerinden alınmıştır işçilerin. Latife Tekin insani ilişkilere de yansıyan bu vahşileşmeyi bir röportajında “her yere sirayet eden bir çürüme” olsa da “masumiyeti olan bir kötülük” olarak gördüğünü anlatır. Çünkü aslında müsebbibi işçiler ve yoksullar değil, sömürü çarklarıdır.

Latife Tekin, Erice’nin, nam-ı diğer Manves City’nin neresi olduğunu şöyle ifade ediyor bir röportajında: “Erice, evet somut bir yerdir ama bereketli toprakları kapitalizmin istilasına, yağmasına maruz kalmış her yerdir Erice. Adana’dır, Ege’dir, İzmit’tir, Muğla’dır, İzmir’dir ve dahası… Bir kasaba olmasına bakmayın, artık sanayi diye kurulan, modern görünüp vahşet yaratan yapıların atıklarıyla zehirlenmiş her yer böylesi bir kasabadır...

Kaynak: Sevda Karaca’nın Yeni e dergisi Aralık sayısından alınmıştır...

İlgili haberler
GÜNÜN KİTABI: Tekliğin türküsü

Tekliğin Türküsü Sevgi Soysal’ın kitaplarına girmemiş hikaye, çeviri, eleştiri yazısı gibi edebi met...

GÜNÜN KİTABI: Adsız Kahramanlar

Bu kitap Türkiye Devrimci Hareketinin önemli bir kadın militanının anılarının aktarılmasıdır.

GÜNÜN KİTABI: Sevgili Arsız Ölüm

Kendilerine öğretilen sıkışmışlığın, çevresini saran cehaletin de dili aynı zamanda. Soluksuz, hızlı...