Öfkeyi de hüznü de şarkılarına katan Şeyhalar: Touda’yı Herkes Seviyor
Şeyha (Sheikhat) kültürüyle tanışmama vesile olan Touda’yı Herkes Seviyor filminden bahsedeceğim...

Müzikle, dansla baskılara karşı gelmek, otoriteye isyan etmek mümkün mü? Fas’ta Şeyhalar bunun mümkün olduğunu gösteriyorlar. Bu yazıda Şeyha (Sheikhat) kültürüyle tanışmama vesile olan Touda’yı Herkes Seviyor filminden bahsedeceğim.

2024 Fas, Fransa ortak yapımı olan film oldukça orijinal bir konuyu işliyor. Şeyha olmak isteyen bir kadının yaşadıklarını merkeze alarak aslında kadın olmanın ve özellikle yoksul bir kadın olmanın beraberinde getirdiği zorlukları anlatıyor. Üstelik burada başroldeki bu kadın (Touda) aynı zamanda yalnız yaşayan bir anne ve bakması gereken sağır ve dilsiz bir çocuk var.

TARİHİN DİLE GELİŞİ

Touda, Fas’ın küçük bir kasabasında oğluyla birlikte yaşamaya çalışıyor. Para kazanmak, çocuğuna bakmak ve dedikodu malzemesi olmadan yaşamaya çalışmanın yüküyle Şeyha olma hayalinin peşinden gidiyor. Fas’ta geleneksel şarkılar söyleyen kadınlara Şeyha deniliyor. Aita adını verdikleri şiirsel şarkıları seslendirerek kadınlara yönelik baskıya karşı müzikle bir direniş oluşturuyorlar. Aslında ilk ortaya çıktıklarında çok zorlandıklarını tahmin etmek zor olmasa gerek. Film de buna bir göndermeyle başlıyor. Touda’yı Herkes Seviyor Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapıyor, film henüz Fas’ta gösterime girmiş değil. Filmin yönetmeni Nabil Ayouch’la festivalde yapılan röportajdan hem filme dair hem de Şeyhalığa dair çok şey öğreniyoruz.

Birkaç yüz yıl önce Fas’ın ovalarında doğmuş bir tür vokal şiir olan aitalar, başlangıçta erkekler tarafından söyleniyordu çünkü kadınların şarkı söylemesi yasaktı. Bölgede yaşayan kabilelerin yaşamlarına, mücadelelerine dair sözlü anlatılar ülke boyunca bir vadiden diğerine yayılıp nihayetinde aitaları oluşturuyordu. 19. yüzyılda cesur bir kadın ortaya çıkıyor ve tabuları yıkarak ilk defa halka açık bir yerde şarkı söylüyor. Kharboucha adıyla bilinen bu kadın hakkında elimizde çok fazla bilgi yok. Gerçek adının Hadda Al-Ghita olduğu söyleniyor. Kharboucha siyasi bir direniş simgesi olarak da tarihte önemli bir yerde duruyor. Fransız sömürgecilerin ve küçük Fas yerel yönetimlerinin baş düşmanı olan bu kadın Doukkala-Abda bölgesinde hayli etkili oluyor. Sesi ve şiirleriyle savaşıyor hatta öyle ki bu yüzden öldürülüyor da. O dönem güçlü bir Caid’e (bey) karşı geliyor ve efsaneye göre ona âşık olan bu bey hem âşkına karşılık alamadığı hem de Kharboucha tarafından alaya alındığı için kadını diri diri yakıyor. Yakamadıkları cadıların torunları olarak da Şeyhalar melodiyle, ritimle, sözlerle baskılara isyan etmeye devam ediyorlar.

Bu tarihten sonra Şeyhalık sanatı kadınsı bir nitelik kazanıyor ve arzular, beden, aşk gibi aykırı konuları işleyerek repertuarlarını zenginleştiriyorlar. Şeyhalara bakış zaman içerisinde çok değişime uğruyor. İlk ortaya çıkışları zorlu olsa da zaman içerisinde hayranlık duyulan, sevilen bir noktaya geliyorlar çünkü onlar Fas’ın sesini, ruhunu yansıtıyorlar ve her mücadelede yer alıyorlar. 60’lı, 70’li yıllarda kırsal kesimin fakirleşmesiyle Şeyhalar geçimlerini sağlamak için şehirlere göç ediyorlar. Şehir yaşamının zorlu koşullarında hayatta kalabilmek için repertuarlarını değiştirmeye zorlanıyorlar ve “kötü şöhretli” yerlerde şarkılar söylemeye başlıyorlar. Adları geçtiğinde bile küçümsenen bir noktaya geliyorlar. Bugün için durum yine karışık ve sanatlarının anlaşılması için ciddi bir mücadele vermek zorundalar. Hâlen Şeyha olarak sahne alan kadınlar var ve bazıları başarılı olup statü de kazanabiliyor tabii eğer mücadele edecek güçleri ve yaver gidecek şansları varsa.

ESKİ GÖRKEMİNE KAVUŞTURMAK

Tüm bu bilgiler ışığında Touda’nın nasıl bir yolu seçtiği ve ne kadar zorlu koşullarla karşı karşıya olduğu biraz daha anlaşılır oldu sanki. Touda da şarkı söylemeyi tutku derecesinde seviyor. Düğünlerde, pavyonlarda sahne alıyor fakat yaşadığı küçük kasabada yeteneğini öne çıkaramıyor, doğru dürüst para kazanıp oğlunun ihtiyaçlarını karşılayamıyor. En büyük hayali büyük şehir Kazablanka’ya gitmek ve Şeyha olup saygı görmek. Saygı görme isteği, sanatının anlaşılması ihtiyacı çok baskın.

Filmin yönetmeni Şeyhaları eski görkemine kavuşturmak amacını çok belli ediyor. Touda bu fikirle harekete geçiyor ve hem saygınlık kazanmak hem de gelenekleri savunmak istiyor. Ancak bu süreçte defalarca erkeklerin cinsel saldırılarına uğruyor. Sahnede şarkı söyleyen, içki içen, dans eden bir kadının olması erkekler tarafından her türlü davranışı kendinde hak gören, rızanın varlığını bile hiçe sayan bir yerden defalarca rahatsız edici temaslarla, iğrenç bakışlarla ve kirli söylemlerle kendini gösteriyor. Film boyunca insanı öfkelendiren, kalbini sıkıştıran bu sahneler kadın olmanın zorluklarını tüm çıplaklığıyla bize gösteriyor. Buna rağmen Touda vazgeçmiyor çünkü o öfkesini de hüznünü de şarkılarla sahnede dile getirmek istiyor. Filmde Touda özelinde anlatılmaya çalışılan tüm Şeyhalar için söylenebilir belki de. Çok güçlü karakterler ve ataerkinin bu isyankâr kadınları evcilleştirme çabasına boyun eğmiyorlar. Film tam amacına ulaştı dediğimiz yerde sürpriz bir sonla bitiyor. Touda’yı herkes seviyor ama peki ya Touda?

Fotoğraf Ayvalık Ulsularası Film Festivalinin filmi tanıtım sitesinden alınmıştır.

İlgili haberler
Bir kitap: Odalar Dolusu Kadın

Bir tek biz biliriz birbirimizi; satıra dökülmeyenleri, biz görürüz içe akan gözyaşlarını. Serpil Ün...

It Ends With Us

Filmin senaryosu, klasik ilişki periyotlarından aşina olduğumuz bir senaryo. Fakat filmin sondaki çö...

Kadın ve müzik

'Kadın ne kadar sınırlandırılırsa ruhundaki güzellikleri, acıları, sevinçleri, aşkı, öfkeyi nağmeler...