O sabah kardeşim aradı. Bir konu üzerinde esprili bir dille konuşurken “Bak Sözleşme de kaldırıldı, senin bacaklarını kırarım, kimse de bir şey diyemez.” dedi. Ben elbette hangi Sözleşmenin kaldırıldığından bihaber, sohbete devam ettim. Sonrasında haberlerde okudum İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece ansızın, darbe yapar gibi bir KHK ile kaldırıldığını. Kardeşim şiddete meyli olmayan, esprili bir çocuk elbette. Ancak o günkü diyalogdan anladığım İstanbul Sözleşmesi’nin şiddetin önünde nasıl bir set ördüğü idi.
Sözleşme’nin feshedilme yöntemi hukuki yoldan sorunlu. Uluslararası sözleşmelerin feshedilmesi için Mecliste onaylanması lazım. Ancak parlemento her ne kadar var gibi görünse de artık tek adam rejiminde olduğumuz herkesin malumu. Yıllardır suni mağdurlar yaratılarak, Sözleşme’nin kimi toplum “değer”lerimize zarar verdiği söylenerek psikolojik zemin olulturulmaya çalışıldı. Ancak yeterli zemin elde edilemeyince bir anda kadın haklarına darbe yapıldı. Toplumsal değerler tartışmaya açıktır. Daha düne kadar 18 yaş altındaki çocukların evlendirilmesi bizim toplumsal değerlerimiz arasında idi. Ancak bu toplumun çoğunluğunun kabul etmesine rağmen doğru ve insani bir değerdir diyebilir miyiz? İstanbul Sözleşmesi kadına, çocuğa ve ev halkının diğer fertlerine cinsiyet gözetmeksizin uygulanan şiddete yaptırım getiren bir Sözleşme’dir. Kadını evin içinde yok saymak, kendi alanında ötekileştirmek söylendiği gibi aileyi ayakta tutmaz. İnsanın insan üzerindeki tahakkümü hiçbir toplumsal yapıyı ayakta tutmaz. Aileyi yüceltmek, aile bireylerine hak ettiği saygıyı duymakla mümkündür.
Sözleşme’nin kaldırıldığı gün yurt genelinde eylemler düzenlendi. Biz de Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği olarak bölgemizdeki eylemlere katıldık. Bu eylemlerde gözlemlediğim en önemli şey, erkil yapının kendi içinde kadını işlerine gelen alanlarda nasıl kullandığı idi. Devlet ön saflara kadın polisleri koyarak, uzlaşmacı olarak eylemci kadınlarla kadın polisleri konuşturarak elindeki kadın gücünü kadına karşı kullanma peşinde idiler.
‘SUSSAK DAHA FAZLASINI YAPACAKLAR’
İstanbul Sözleşmesi tek taraflı feshedildi ama hala yürürlükte. Ayrıca iç hukukta İstanbul Sözleşmesi’nin yaptırımı olan 6284 sayılı kanun henüz değiştirilmedi. Ancak şiddete uğrayan kadına hemen tedbir kararı çıkarılması gerekirken, karakolların aile birimleri “Bu bizim işimiz değil, sözleşme feshedildi, siz savcılığa başvurun” gibi olayı soğutma, şikayetçi kadının cesareetini kırma, en önemlisi görevini yapmama ve süreci sekteye uğratma şeklinde uygulamalar yaptığına dair duyumlar alıyoruz. Kadın cinayetleri cinsiyete yönelik değilmiş, kadın kelimesi silikleştirilerek sıradan öfke cinayetleri gibi ele alınmak isteniyor ve bunu söyleyenler yine kadın parlementerler. İçişleri Bakanı İstanbul Sözleşmesi’nin kararının ardından “Kadın cinayetlerinde yüzde 26 azalma var” şeklinde manüpilatif bir paylaşım yapıyor. Tabii bu paylaşım yapılırken toplumu yönlendirmek adına kadın cinayetlerinin az olduğu birkaç gün özellikle alınıyor. Bir üniversite hocası online dersinde İstanbul Sözleşmesi’ni profil resmi olarak kullanan bir öğrencisini dersten atıyor. Bizler bu aymazlıkları görmezden gelip sussak, tepki göstermesek aslında çok daha fazlasını yapacak kör cehaletleri de var. İnsan haklarını hiçe saymaktan, insanı onursuzlaştırmaktan değil, kadınların tepkilerinden korktukları için daha fazlasını yapamıyorlar.
‘SÖZLEŞME FESHİNİN VERDİĞİ CESARETLE SALDIRIYORLAR’
İstanbul Sözleşmesi kararı her ne kadar hukuksuz olsa da bir eşiktir. Sosyal medyada artık Lanzarote Sözleşmesi’nin de feshedilmesi gerektiğine dair yandaş yorumları okuyorum. Lanzarote Sözleşmesi “Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir. Çocuklarımızın cinsel istismarının suç sayıldığı bir Sözleşmenin feshedilmesini istemek, İstanbul Sözleşmesi kararının verdiği cesarettir.
KÖTÜLÜĞÜN SIRADANLIĞI …
Hannah Arendt “Kötülüğün Sıradanlığı” adlı kitabında Nazi Almanyası’nda işkenceci bir subayın mahkemesini izleyerek yapılanların aklı zorlayan kötücüllüğünü ve tüm bunların nasıl olup da hayata dökülebildiğini açıklarken, kötülüğün aslında sanıldığı gibi üzerinde uzun uzun düşünülerek yahut yalnızca çok kudretli bireylerce değil, çoklukla sıradan insanlarca ve öylesine yapılıverildiğinden bahseder. Bu yeni tanım, ne Eichmann’ı daha az suçlu yapar ne de Holokost’u daha az korkunç kılar. Ancak zalimliğin zannedildiği gibi “kötü insanlar”dan değil, muhtemelen karısını, çocuğunu seven ve arkadaşları tarafından asla “kötü insan” olarak tanımlanmayacak kişilerden geldiğini anlatır. Kötülük eylemi sandığımız gibi bilinci ve farkındalığı açık bir fikirden değil, herkesin yaptığını yapıvermekten doğar. İktidarın ve “herkes”i oluşturan bireylerin karşılıklı olarak birbirini onayladığı, onaylandıkça karşı durmanın güçleştiği bir döngü oluşur. Böylece gözle görülür somut bir çıkarı olmayanlar, hatta zarara uğrayanlar bile döngüye kapılıp kötülüğü onaylamaya devam ederler.
EYLEMSİZLİK KÖTÜYE CESARET VERİR
İstanbul Sözleşmesini’nin feshedilme kararı kötülüğün sıradanlaştığı döngünün başlangıcıdır. Şu anda hepimiz kötünün ne olduğunun ayrımındayız. Ancak bu kötülüğe izin verirsek bir gün kötünün ne olduğunu unutup, kadının şiddet görmesini, çocuğun cinsel istismarını normalleştireceğiz. Unutmayın ki eylemsizlik de kötülük doğurur. Elbette kendi kendine değil, kötüye cesaret vererek kötülük doğurur eylemsizlik. Sessizliğimizle onların karanlığını cesaretlendirmeyeceğiz. Tınaklarımızla kazıyarak kazandığımız haklarımızın siyasetin malzemesi olmasına izin vermeyeceğiz. Kötülüğü sıradanlaştırmayacağız!
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Mevzu sadece İstanbul Sözleşmesi değil!
Sevda Karaca yazdı: Kadınların evde, işte, sokakta korkmadan yaşama, çalışma, yürüme hakkı olmasın i...
5 soruda İstanbul Sözleşmesi
Cumhurbaşkanı’nın bir gecede çekilme kararı aldığı İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin soruları 5 maddede...
İstanbul Sözleşmesi neden birçok ülkede hedefte?*
İstanbul Sözleşmesi, son zamanlarda Türkiye, Polonya, Macaristan, Bulgaristan ve Slovakya gibi ülkel...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.