Okullarda ücretsiz, sağlıklı beslenme sağlanmadıkça gıda güvenliği tehdit altında
Funda Uyar Özpınar anlatıyor: Okullardaki toplu beslenme hizmetleri özelleştikçe denetim azalıyor, kamu tasarrufuyla birlikte çocukların sağlıklı gıdaya erişimi daha büyük engellerle karşılaşıyor.

7 Haziran, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun aldığı kararla gıda kaynaklı hastalıklar, ölümler ve sağlıklı gıdaya erişim gibi konuları gündeme getirmek üzere “Dünya Gıda Güvenliği Günü” olarak belirlendi. Yoksulluk, özelleştirmeler ve gıda fiyatlarındaki artışlar bugün açısından çeşitli yasal önlemler alınıyor olsa da bu önlemlerin gerçekleştirilmemesi ve gıda güvenliği açısından çeşitli sorunların yaşanmasına sebep oluyor. Bu sorunlardan bir tanesi de okullarda çocuklar için gıda güvenliğinin sağlanması. Öğrencilerin okullarda sağlıklı gıdaya erişiminin garanti altında alınması için ne gibi düzenlemelerin olduğunu, bunların ne kadarının hayata geçtiğini ve bir öğün ücretsiz ve sağlıklı yemek hakkına erişimin çocukların sağlıklı gıdaya erişimi açısından neden önemli olduğunu TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Eşbaşkanı Funda Uyar Özpınar ile konuştuk.

Bugün çocukların sağlıklı beslenmesinin ve okullarda gıda güvenliğinin sağlanması açısından ne gibi politikalar uygulanıyor?

Ülkemizde gıda güvenliğini sağlamaktan sorumlu otorite olan Tarım ve Orman Bakanlığı, çalışmalarını 2010 tarih ve 5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu” kapsamında yürütmektedir. Okul kantinlerinin denetimi ve kontrolü ise 5 Şubat 2013 tarih ve 28550 saylı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Okul Kantinlerine Dair Özel Hijyen Kuralları Yönetmeliği” kapsamında takip edilmektedir. Yönetmeliğe göre okul kantinlerinin gıda güvenilirliği ve hijyen kontrolü, denetim programına uygun olarak Tarım ve Orman Bakanlığı İl ve İlçe Müdürlükleri tarafından yetkilendirilen kontrol görevlileri tarafından yapılacaktır. Yine yönetmelikte kantinlerin taşıması gereken kriterler ve gıda güvenliği kuralları belirtilmiş, uygulama konusunda Milli Eğitim Bakanlığı personeline eğitim verilmesi, Tarım ve Orman Bakanlığı personeli ile işbirliği içinde çalışması planlanmıştır.

Mevzuatta belirlenen ve hedeflenen çalışmalar doğru ve yeterli olsa bile gerçek hayatta uygulama konusunda karşılaşılan gerçekler çok farklıdır. Türkiye’de 60-70 bin okul ve okul kantini olduğu tahmin edilmektedir ancak bu kadar yüksek sayıda okulun detaylı ve etkin denetimi için yeterli insan kaynağı bulunmamaktadır. Birçok okul kantininde gıda güvenliği ilkeleri uygulanmamakta; uygun ürün satışı, doğru depolama ve sunum, personel eğitimi gibi konularda yetersiz kalınmakta ve yanlış uygulamalara rastlanmaktadır. Kağıt üzerinde her şey güzel görünse de, uygulama ve denetimin yetersiz olması, önemli olanın teori değil uygulama olduğunu göstermektedir. İşte okul kantinleri yönetmeliği buna örnektir.

Hijyen ve güvenlik yönünden bu sorunlar yaşanırken bir diğer sorun ise, okul kantinlerinde satılan ürünlerin ne kadar besleyici olduğudur.

İnsanların fiziksel ve ruhsal açıdan gelişiminin en yoğun olduğu okul çağı döneminde, çocukların tükettiği gıda ürünlerinin güvenilir olması yanında yüksek besleyici değere sahip olması da çok önemli bir kriterdir. Bu bağlamda Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından “Okul Gıdası Hakkında Tebliğ” 22 Kasım 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandı. Tebliğ ile Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ve özel okul/kurumlarda faaliyet gösteren; kantin, kafeterya, yemekhane, büfe, çay ocağı gibi gıda işletmelerinde doğrudan öğrenciye satışa ve tüketime sunulacak olan hazır ambalajlı gıdaların Okul Gıdası onay şartları ve bu gıdalarda kullanılacak “Okul Gıdası” logosunun kullanımına ilişkin hususlar düzenleniyor. Tebliğin uygulanacağı tarih olan 11 Eylül 2023, 28 Eylül’de Resmi Gazete’de yayınlanan değişiklik tebliği ile hiçbir gerekçe gösterilmeden 14 Eylül 2026 tarihine ertelenmiştir.

Çocukların tüketim alışkanlıklarını değiştirecek ve besleyici gıda ürünlerine yönelmesini sağlayacak “Okul Gıdası” uygulamasının 3 yıl ertelenmesi, çocuklarımızın ve sağlığının önemsenmediğini göstermektedir. Yönetmelik aşamasında, STK olarak ticari firmaları muhatap alan anlayış sayesinde uygulama tarihinin ertelenmesi kararı alınmıştır.

Aslında sizin de dediğiniz gibi çocukların beslenme hakkının sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda gasbedilmesi gibi bir durumla karşı karşıyayız. Peki, okullarda verilen toplu beslenme hizmetlerinin ne kadarı kamusal bir hizmet olarak veriliyor? Yemek hizmetinin özelleştirilmesi gıda güvenliği açısından ne ifade ediyor?

Şu an sadece deprem bölgesinde 11 ilde okul öncesi eğitim gören çocuklara ücretsiz yemek devlet tarafından verilmektedir. Bunun dışında ücretsiz yemeğin verildiği ilk ve orta öğrenim kurumlarına dair bilgiye sahip değiliz. Üniversitelerde verilen yemeklerin ücreti piyasaya göre nispeten düşük olup devlet tarafından sübvanse edilmektedir. Yemekhanelerin bir kısmı kamu tarafından, büyük bir kısmı ise ticari firmalar tarafından işletilmektedir.

İhalelerin en düşük fiyat veren özel işletmeye verildiği bu düzende, yüksek kâr yapmayı hedefleyen firmalar, kalitesiz ham madde, eğitimsiz ve yetersiz personel ve gıda güvenliğini kurallarını hiçe sayarak üretim yapabilmektedir. Bu durum ise hemen her gün gıda zehirlenmesi vakalarının yaşanmasına neden olmaktadır. Gıda güvenliği doğrudan halk sağlığını ilgilendiren en önemli konudur. Bu nedenle kâr amacı ikinci planda kalmalı ve okullarda yemek üretimi kamu tarafından yapılmalıdır.

Üretimin kâr amacıyla yapılmasının gıda güvenliği ve halk sağlığı açısından olumsuz etkileri olduğu ortada. Buna örnek olarak özellikle son süreçte sıklıkla birçok okulda toplu zehirlenme vakaları görüyoruz. Bunların önlenmesi için nasıl tedbir alınabilirdi ve sizce neden alınmıyor?

Toplu yemek üretilen mutfak işletmeciliği birçok sistemi içine alan ve her aşamada kontrol gerektiren bir süreçtir. Doğrudan tüketiciye ulaşan yemek üretimi, kaliteli ham madde alımı, uygun depolama şartları, uygun ekipman kullanımı, sağlıklı ve uygun koşullarda işleme ve sunum, eğitimli personelin çalıştırılması ile gerçekleşmektedir. Sadece ve sadece gerekli koşulları sağlayan mutfaklarda kaliteli ve güvenli yemek üretimi yapılabilir ve tüketime sunulabilir.

Bu bağlamda, gıda mühendisi istihdamı zorunlu hale getirilmeli ve kamu otoritesi tarafından denetlenmeli; maliyet düşürme endişesi ile kalitesiz ürün ve hammadde kullanımından vazgeçilmeli, personel eğitimine önem verilmeli ve fiyat, tercih kriteri olmaktan çıkarılmalıdır. Özellikle kamu kurumları bu konuda öncü olmalı, ihale şartnameleri bu kriterleri göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır.

Okullarda gıda güvenliği denildiğinde ilk akla gelen şey kantin ve yemekhanelerden kaynaklı zehirlenme vakaları oluyor. Okullarda gıda güvenliğinin sağlanması sadece zehirlenmelerin önlenebileceği düzeyde önlem alınmasıyla mı sınırlı?

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi gıda güvenliği çok önemli bir başlık, ancak gelişme çağındaki çocukların eğitim aldığı ilk ve orta dereceli okullarda satılan gıdaların besleyici olması da büyük öneme sahiptir. Büyüme çağındaki her çocuğumuzun zihinsel ve fiziksel gelişiminin sağlanması, ülkemizin geleceğini de etkilemektedir. Çocuklarımız güvenli olduğu kadar besleyici gıda ürünleri tüketmelidir. Çocukların yeterli ve sağlıklı beslenmesinin sağlanması ve alışkanlık haline getirilmesi toplumsal bir sorumluktur. Bu nedenle kantinlerde satılan gıdaların önemi ve etkisi görmezden gelinemez. Bunun yanında, yine bu dönemde çocukların bilinçli gıda tüketicisi olmaları yönünde “Bilinçli Gıda Tüketimi” eğitimi de almalıdır.

Kantin ve yemekhanelerin özelleştirilmesi, beslenme hizmetinin sağlanmaması ve yoksulluk çocukları okul dışında daha “ucuz” seçeneklere itiyor. Bir takım zehirlenme vakaları da çocukların dışarıda yediklerinden kaynaklanıyor. Bunun yanı sıra dışarıdaki seçenekler de sağlıklı ve dengeli beslenme açısından sorunlu. Bunların tamamını düşündüğümüzde gıda güvenliğinin sağlanması ve okullarda bir öğün ücretsiz ve sağlıklı yemek talebini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Maalesef Türkiye gıda enflasyonunda dünya lideri oldu ve bu durum uzun süre devam edecek gibi görünüyor çünkü sorunun sebebi doğru tespit edilmiyor. Yüksek gıda enflasyonu özellikle düşük gelir grubuna sahip vatandaşlarımızı açlık sınırının altında yaşamaya mecbur etmiş, çocuklar okula aç giderken besleyici değeri olmayan, güvenirliği şüpheli gıdaları tüketmek zorunda kalmıştır. Protein değeri yüksek, vitamin içeren gıdaları tüketmesi gereken çocuklar, karbonhidrat içeriği yüksek gıdalarla karın doyurmaktadır. Dondurma almak için parası yetmeyen çocuklar, öğlen yemeği arasında, okul çevresinde satılan, içeriği belli olmayan, ucuz renkli buzları tüketmektedir. Hayvansal protein kaynağı olarak tavuk ve et tüketmek yerine atıştırmalık cipsler, kekler, bisküviler, krakerler ile öğünlerini atlatmaktadırlar.

Türkiye 37 OECD ülkesi arasında yüzde 19,2 ile, son 30 günde haftada en az bir kez yiyecek parası olmadığı için yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke oldu. Aynı zamanda TÜİK 2022 verilerine göre 3 çocuktan biri (yüzde 35,3) ciddi maddi yoksulluk, yetersiz beslenme sorunu ile karşı karşıyadır.

Gıda Mühendisleri Odasının bu konudaki görüşleri nettir. Her çocuğun temel hakkı olan “Sağlıklı Beslenme” başta siyasi iktidar olmak üzere ilgili kamu kurumlarının sorumluluğundadır. Okul yemeği verilmesinin yanında okul çağındaki çocuklara ücretsiz gıda ve beslenme desteğinin sağlanması, kamu kurumlarının politika önceliği olmalı ve bir an önce aksiyon alınmalıdır.

Bu nedenlerle bir meslek örgütü olarak “Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu”nun kurucuları içinde yer aldık.

Kamu tasarrufu belgesi açıklandı. Buna göre var olan kamusal hizmetlere de tasarruf adı altında sınırlama getiriliyor. Bu durum okullarda çocukların beslenme hakkına dair nasıl sonuçlar doğuracak?

Kamuda tasarruf genelgesi özellikle yetersiz olan gıda güvenliği denetimlerini olumsuz etkileyecektir. Okul kantinlerinin de bundan etkilenmesi kaçınılmazdır. Yeterli ve etkin denetimin olmayacağı bu dönemde kalitesiz ve güvensiz gıda ürünlerinin satılacağı, gıda zehirlenmelerinin artacağı muhakkaktır. Maalesef, halk sağlığı ve geleceğimizin garantisi olan çocuklarımız ve gençlerimiz de bu gelişmelerden olumsuz etkilenecektir.

Yetersiz ve etkin olmayan denetim döneminin başlaması ile yemek üretimi yapılan mutfaklardaki denetimler de yetersiz kalacaktır. Özellikle ilk ve orta öğretim öğrencilerinin dengeli ve sağlıklı beslenmesi kamu otoritesinin birinci önceliğidir. Tasarruf makam arabalarında, itibarda, israfta, pahalı yurt dışı ziyaretlerde olabilir ama halk sağlığını ve geleceğimizin garantisi olan çocuklarımızın sağlıklı beslenmesi söz konusu olduğunda kabul edilemez. Sürekli artan fakirlik ile aileleri tarafından besleyici gıda ürünlerine artık ulaşamayan çocuklarımız, okulda yiyecekleri sağlıklı bir öğün ile, bu olumsuz durumdan daha az etkilenecektir.

Fotoğraf: DHA

İlgili haberler
Tasarruf bir öğünden olmamalı

Kamuda tasarrufla birlikte okul kapatmalar, özelleştirmeler, çocukların eğitimine devam edebilmesi i...

MEB sağlıklı beslenmeyi ranta çevirdi

Çocuklara bir öğün ücretsiz yemek vermeyen MEB, okullarda “sağlıklı beslenme” etkinliği düzenliyor....

Sadece beslenme hakkı değil, çocukların esenliği i...

'Bence karar vericilerin yapması gerekenler çok net, raporlar da ortada. Bizim yapmamız gereken ise...