24 Haziran seçiminden hemen sonra ne yazmalıyım diye çok düşündüm. ‘Aslında kaybetmedik’ ya da ‘Kaybettik ama iyi kaybettik’ mi demeli dedim... Sanki çok klişe geldi, bir de aslında tam olarak kim kaybetti, ne kaybetti, bunlar sadece rakamlara bakılarak anlaşılamayacak kadar önemli tartışmalar, bunları da düşünmeye ihtiyacım var gibi geldi.
Demokrasiden, seçimden, sandıktan hiç söz etmeyeceğim. Sandığın, demokrasinin en uyduruk hale geldiği zamanı yaşıyoruz sonuçta. ‘Sandıktan çıkanı kabul etmek zorunda değilim’ diyen ya da sandıktan çıkacak olanı her türlü yol ve yöntemle belirleyen ve bunu gizlemeye falan da zahmet etmeyen bir siyasal iktidardan söz ediyoruz.
Bu seçime ‘ölüm kalım seçimi’ diye bakıp, ‘kazanmak zorundayız’ diye çırpınan AKP sonuçta bir önceki seçim itibarıyla ciddi manada oy kaybedip, yüzde 42’lere geriledi. Elimizdeki tek gerçek sonuç budur. OHAL koşullarında yapılan, her türlü medya organının, devlet kurumunun, tüm devlet olanaklarının tek bir parti ve aday varmış gibi çalıştığı, silahlı, mafya babalı tehditler altında yapılan bir seçimdir sözünü ettiğimiz.
Bu koşullar altında yürütülen seçim çalışmasına verilen yanıt düşen oylar olmuştur ki AKP kadroları da bunun farkındadır. Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turda Erdoğan lehine bitmesini de MHP oyları sağlamıştır, bu da çok açıkça görülüyor.
Şimdi tablo ‘memlekete çok zararlı’ dedikleri koalisyon dönemi tablosudur. Artık tek başına ülkeyi yöneten bir AKP’nin olmadığı pazar gecesi ortaya çıkmıştır. İşte, patates, soğan fiyatlarının dolarla yarıştığı bu ülke, ülkeyi bu sorunların ülkesi haline getirenlere emanettir.
Şimdi şöyle düşünmenin zamanıdır sanki. İktidar partisinin bile ‘Seçimi saymam canım isterse’ dediği bir ülkede seçim sonuçları elbette her şeyin sonu değildir. Tam tersi bu seçim, sandıkları gece yarısına kadar bekleyen kadınların, gençlerin seçimidir. Değiştirmek için uğraşan, çabalayan ve buna gerçekten inanmış olan kocaman bir ülkeyi yaşadık hep birlikte. Değiştirebiliriz diye inandık. Hiçbir rakam değiştirebiliriz gerçeğini değiştirmez.
Şöyle yapmalıyız bence; hangi ilde yaşıyorsak o ilden seçilen milletvekillerinin isimlerini not alalım tek tek. Hangi partiden oldukları önemli değil. Madem bizlere hizmet için seçildiler, şimdi bizlerin sorunları için çalışmalarının zamanıdır. Yaşadığımız şehirde azcık yağmur yağdı mı arayalım, tweet atalım, Facebook'tan yazalım çağıralım gelsin, rezilliğimize bir çözüm bulsun. Kadın cinayetinde bir kadın arkadaşımızı mı kaybettik, katilin yakalanması ve yargılanması sürecinde yanımızda dursun. Hastane kuyruğu, köprü parası, pazardaki patates fiyatı, işten atılma, sendikaya üye olduğumuza itiraz eden işveren... Her ne yaşıyorsak bu ülkenin yurttaşı olarak yanımızda olsun, birlikte çözüm bulmak için uğraşsın. Hiçbir şey yapamıyorsa otursun bizimle ağlasın ya da çay içsin mesela.
Saçma mı geldi yazdıklarım? Aman hangi vekil gelir, dediğinizi duyar gibiyim. Peki niye seçtik biz bu vekilleri, neden Meclise gönderdik? Seçim dönemi boyunca alanları dolduran, umutla gülümseyen, farklılıklarımıza rağmen kucaklaşmayı başaran, başarma umudu olan insanlarız biz... Bundan sonra eskisi gibi yaparsak seçimden seçime oy kullanarak vazifemizi yaptığımızı düşünürsek olur mu?
Vazifemiz yeni başlıyor, artık hiçbir şeyin 24 Haziran’dan öncesi gibi olması mümkün değil. Kazanmamızın zor olduğunu bile bile mücadele etmiştik, şimdi de mücadele etmeyi öğrenmek ve öğretmek durumundayız. Ama hep birlikte, bir avuç kan emici dışında bütün bir ülke olarak.
Mesela şuradan başlayalım; ülkede artık Aile Bakanlığı da olmayacak. Önce kadın bakanlığını kaldıranlar, şimdi Aile Bakanlığını da gereksiz gördüler, Çalışma Bakanlığına bağlıyorlar. Kadınların sorunları buradan aya kadar yol olacak çok iken, ayrı bir bakanlığa bile ihtiyaç yok diyorlar. Üstelik bunu kadınların sorunlarının çözümlerini konuşmak yerine yaptığı köprü ve yolları anlatan iktidar yapıyor. Bunu konuşalım, bunu soralım, bunu tartışalım.
Yoksulluğun, işsizliğin, geleceksizliğin dolu dizgin gideceğini öngörmek için kahin olmaya gerek yok. Bunun en ağır sonuçlarını kadınların yaşayacağını bilmek için de. Hayatlarımız dün olduğundan daha zor olacak, bu zorluk içinde kendi iktidarlarını bir şekilde, her şeye rağmen sürdürmek isteyenlerin de işi zor ama...
O yüzden aramızda umutsuzluğa kapılanlar varsa tutup elinden kaldıralım. Bir seçimle umutları kaybetmek olabilecek bir şey değil ki... Biz kadınlar iyi biliriz düşüp kalkmayı, zorluklarla baş etmeyi, en olmadık zamanlarda olmadık çözümler bulmayı. Şu seçim döneminde bir çok el, el ele tutuştuk ya ona devam edeceğiz işte. Birbirimize haydi yola devam diyeceğiz.
Kötü adamların hemen kolayca yenildiği bir filmin içinde değiliz. Gerçek hayatta kötüler kolay yenilmiyor, kolay pes etmiyorlar. Pazar günü gördük işte anbean yaşayarak... Birbirimize, o kazanabiliriz inancına daha çok ihtiyacımız olan günlere doğru gidiyoruz ve sonunda elbet kazanacağız.
İlgili haberler
Gelin sizinle samimi bir konuşma yapalım...
Hangimiz samimi olmayan insanları tutmak isteriz ki hayatımızda? Arkamızdan iş çevireceğini bildiğim...
Kadın hareketi tartışıyor: 24 Haziran’dan sonra ka...
24 Haziran seçimleri nasıl bir Türkiye tablosu gösterdi? Kadınlar önümüzdeki dönemi nasıl değerlendi...
Gerçeği en iyi yalanı söyleyen biliyor!
Bu seçimin en kafa karıştıran yönü herkesin hem bir şey kazandığı hem de bir şey kaybettiği bir seçi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.