Kadın hareketi tartışıyor: 24 Haziran’dan sonra kadınları ne bekliyor?
24 Haziran seçimleri nasıl bir Türkiye tablosu gösterdi? Kadınlar önümüzdeki dönemi nasıl değerlendiriyor? Bu tabloyu değiştirmek için ne öngörüyor?

4 ALANA SALDIRI OLACAK, MÜCADELEYİ BİRLEŞTİRMEK GEREK

Çiğdem ÇIDAMLI (Kadın Savunması)
24 Haziran seçimleri bilindiği gibi, istediğimiz gibi sonuçlanmamış oldu ama aslında zaten çok olağandışı, gayrimeşru, baskın koşullarda yapılan bir seçim yaşadık. Eşitsiz, adil olmayan koşullarda bir seçim gerçekleşti. Bir yandan da erkek lider etrafında saflaşmanın yaşandığı ama seçim ortamının eril dilinin aksine kadınların kendi taleplerine yer verilen önemli çalışmaların da olduğu bir süreçti.
Sonuç olarak kadınların ve halkın değişik kesimlerinin istediği şey olmamış oldu. Erdoğan, 16 yıldır fiilen yaptıklarını bu kez yasal olarak da garanti altına alınmış bir sistem içinde yapmaya devam edecek. İki partili tek adam rejimi ile karşı karşıyayız.
Özellikle seçimin hemen öncesinde gündemde olan kadınlarla ilgili bakanlıkların ortadan kaldırılması, seçim gününün açıklanmasından önce meclise gelen çocuk istismarı ilgili yasa tasarısı, boşanma komisyonunda bekletilen maddeler büyük ihtimalle yaz dönemi hazırlanacak ve meclis yeniden açılınca önümüze koyulacak ve belki de onu da beklemeden KHK ile geçirecekler.
Dolayısıyla kadınların birlikte olmaya, dayanışmaya, mücadele etmeye her zamankinden daha çok ihtiyacı olacağını düşünüyorum. Herhalde son beş yılın deneyimlerini de dikkate alarak kadın hareketinin bir öz değerlendirme yapmaya ve buradan çıkardığı derslerle devam etmeye ihtiyacı var. Kadın hareketine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulacak.
Sonuçta biz şu ana kadar yapmaya çalıştığımız şeyleri yapmaya devam edeceğiz. Özellikle 4 alana saldırı olacağını düşünüyorum: Kadınların hayatlarına, kent ve doğaya, eğitime yönelik saldırılar ve ekonomik krizin halkın üzerine yıkılması. Bu alanlardaki mücadeleleri gettolaştırarak sürdürmeye son vermek, bu mücadele alanları arasındaki bağlantıyı sağlamlaştırmak gerekiyor. Irkçılık ortamının tırmanacağı açık, burada kadınların halkların kızkardeşliği ortamını yaratmak için ön ayak olmasında fayda olacağını düşünüyorum. Önemli ölçüde zayıflayan bir iktidarın parçalanması bakımından kadın hareketinin siyasal bir rolü olacak.

OMUZLARIMIZDAKİ YÜKÜN AĞIR OLDUĞUNUN FARKINDAYIZ
Candan YÜCEER (CHP Tekirdağ Milletvekili, geçen dönem Meclis Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesiydi)
Parlamento görüntüsüne baktığımızda 600 vekil içinde 103 kadın vekil oranı gerçekten abestir. Bu oranlar artmadığı sürece kadınlar maalesef kendileriyle ilgili konularda da etkin olamıyor, söz hakkına sahip olamıyor ya da olsalar bile kararları değiştiremiyor.
Bir taraftan da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla birleştirilmesi gündemi çıkartılıyor önümüze. Hükümet ‘kadın’ adını devletin tüm kurumlarından kaldırarak başlamıştı zaten. Şu anda sadece Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü var, onun da akıbeti ne olur bilemiyoruz. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun adının da Aile Komisyonu olarak değiştirilmesini istiyorlar. Nüfusu 40 milyonu bulan kadınların sorunları bu kadar mı önemsiz? Hem kadınların sorunlarını yok sayıp Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne zaten neredeyse hiç pay ayırmıyorsunuz, bütün bütçeyi yoksulluğu yönetmeye yatırıyorsunuz, şimdi de bakanlığı toptan taşıyorsunuz. Bu olacak iş değil!
Bizim uzun süredir Kadın Bakanlığı kurulması için çalışmalarımız var. Kadın sorunu, içinde eğitim de, istihdam da, şiddet de, temsiliyet hakkı da olan geniş ve bütüncül sorundur ve ancak bütüncül politikalarla çözülebilir.
Seçimin ardından Başkanlık Sistemi denen ‘tek adam yönetimi’ inşa edilmeye başlanacak. Otoriter, tek adama yönelik bütün sistemlerin ağırlığını en çok hisseden kadınlardır. Bu hep böyle olmuştur. Bu noktada kadınların bilgilendirilmesi, farkındalık yaratılması oldukça önemli.
Parlamentoda yer alan, kadın erkek eşitliğinden yana olan tüm kadın ve erkek vekillere önemli görevler düşüyor. Bu dönem şartların daha ağırlaştığı bir dönem olacak. Omuzlarımızdaki yükün ağır olduğunun farkındayız, bu da direngenliğimizi, mücadele gücümüzü artıracaktır. Kadın hareketleriyle çok kıymetli birlikteliklerimiz oldu geçtiğimiz süreçte ve iletişimimizi güçlendirerek birlikteliğimize devam edeceğiz.
KADINLARIN SESİNİ, SOLUĞUNU KESMEYİ BAŞARAMAYACAKLAR
Meral DANIŞ BEŞTAŞ (HDP Siirt Milletvekili)
Seçim dönemi yapılan çalışmalar şunu gösterdi ki, kadın sorunu, şiddet, cinayet, istismar... hâlâ toplumun temel gündemleri haline gelmemiş. Seçim kampanyalarında bizim dışımızda maalesef bu konuda çok fazla söz duymadık, kadınlar yokmuş gibi davrandılar. Ama biz HDP olarak, yüzde 37 oranıyla, 26 kadın vekille yine Meclisteyiz. Aslında bu durum bizim açımızdan özeleştiri konusu. Çünkü yüzde 50’yi hedefledik ama maalesef tutturamadık. Ama biz kadın vekiller olarak bu dönemde de kadınların sesi, gözü, kulağı olmaya ve kadınlarla birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.
Kadın gündemlerinin Meclise taşınması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Şiddet, istismar konusunda, kadın erkek eşitsizliği ve erkek egemen sistemin yansımalarının ortadan kaldırılması için mücadele edeceğiz. Bu sorunların çözümü için palyatif tedbirlerin alınması sanki sorunun çözümüymüş gibi yaklaşımlara hep itiraz ettik, bu dönem de bu itirazımızı daha güçlü biçimde sürdüreceğiz.
Şimdi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığının birleştirilmesi gündeme getirildi. Bu da aslında kadının hiçbir şekilde hiçbir alanda yer almamasını istemek anlamına geliyor. Bunu tabii ki kabul etmiyoruz. Biz asıl olarak Kadın Bakanlığı ve Çocuk Bakanlığı kurulmasını önermiştik. Bu konuda çalışmalarımız var, önerilerimizin takipçisi olacağız.
Seçimin ardından yeni sistemin inşası başlıyor. Yeni sistemin nasıl olacağını şimdiden görmek zor değil. Baskıcı, otoriter bir sistem olacağı çok açık. Böyle sistemlerde de en büyük darbeyi her zaman ilk önce kadınlar alır. Bu gidişatı durdurmak da yine demokrasi güçlerinin, toplumsal muhalefetin ve kadınların sorumluluğundadır.
‘Tek adam’ rejimine karşı biz kadınlar çoğulculuğu, kadın erkek eşitliğini, kadınların eşit temsilini savunuyoruz. Onlar istedikleri kadar bunun aksini inşa etmeye çalışsınlar başarılı olamayacaklar, kadınların sesini, soluğunu kesmeyi başaramayacaklar. Kadınlar olarak örgütlü biçimde ve dayanışma içinde bu sürece müdahale etmemiz gerekiyor. Hem kadın kurumlarıyla hem de demokratik kitle örgütlerinin kadın örgütleriyle ilişkilerimizi, birlikteliklerimizi sürdürmeye devam edeceğiz.

AYNI ŞARKI TEKRARLANIYOR
İlknur ÜSTÜN (Kadın Koalisyonu): Kadın Koalisyonu olarak 1990’lı yılların sonundan itibaren siyasi parti ve seçim izlemesi yaptık. Partilerin programlarına, söylemlerine, kaçıncı sıradan kadın aday koyduklarına, kadın aday seçerken nasıl bir yol izlediklerine, kadın örgütleriyle ilişkilerine baktık. Bütün bunlara baktığımızda da ortaya çıkan tablo çok parlak değildi.
Bir tür bol keseden ve içi boşaltılmış bir demokrasi söylemi var. O söylemin içersinde kadınlar için bir şey yapmayı, kadın meselesini alt başlık olarak koymayı meseliyi telafi edici bir şey olarak görüyorlar. Bunun en açık anlamı hayatın, kadınların sahibi olmak; eşitliği ve eşit ilişkiyi kurma çabası değil. Dolayısıyla sayının kendisi de bunun göstergelerinden sadece birisi oluyor.
Tüm bunlarla birlikte seçim bir demokrasi aracıdır ve demokratik koşullar gerektirir. Demokratik koşullar ise birden fazla unsuru gerektirir. Bunlardan bir tanesi olağan demokratik bir zeminde seçimlerin yapılması; bir diğeri bu ülkenin yaşayanlarının bu sürecin içinde olması. Oysa şu anki siyasetin genel dinamiği kadınları sadece siyasetin dışına atmıyor, hayatın da dışına atıyor. Dolayısıyla partiler OHAL koşullarıyla kadınların hayatlarındaki koşulların bağlantılarını kurmuyor, kurmak istemiyor. Büyük siyasi laflarla konuşurken, kadınların bunların neresinde olacağına dair akıl geliştirmiyor. Sadece seçmen üzerinden kadınları dahil eden bir siyasi söz var. Bu nedenle hem seçim oluş koşulları hem yansıdığı sonuçlar itibarıyla aynı şarkının tekrarlandığı bir pozisyon görüyoruz.
UMUT VERİCİ OLAN KADINLARIN SÖZLERİNİ SÖYLEMEYE DEVAM ETMELERİ
Muhalefet açısından bir değerlendirme yaptığımızda ise muhalefetin mevcut koşullardan rahatsızlığını dile getirirken bu koşulları ortadan kaldırmanın aslında kendi içerisinde kurduğu alternetifi yaşatmakla mümkün olduğunu göstermesi gerekiyordu. Partiler ne yazak ki bunu yapmadı.
Tüm bunlara rağmen umut verici olan şey; kadınların, kadın örgütlerinin sözlerini söylemeye devam etmeleri, kendi gündemlerini oluşturmaları, kendi hayatlarına sahip çıkacaklarını, tüm bu gündemi ülke gündemi yapmaya çalışarak ortaya koymuş olmaları. Umut olacak bu mücadeleyi siyasi partiler de keşke görse. Böylece ülkede “herkes için” istenen şeyin “herkesi” içerecek biçimde sağlanacak olmasının adımları atılır. Yangında ilk gözden çıkarılanlar kadınlar. Ancak artık kadınlar olmadan sönmez hiçbir yangın, öğrensinler; kadınlar varlar, buradalar.

‘DEMOKRASİ CİDDİ YARALAR ALDI, RÜZGAR SERTLEŞEBİLİR AMA DEĞİŞTİREBİLİRİZ!’ 
Selin TOP: “Kadınların Oyu Eşit ve Özgür Hayata! Değiştirecek Gücümüz Var!” kampanyası
Kampanyaya başladığımızda AKP iktidarının 16 yıllık cinsiyetçi politikalarını teşhir etmekti amacımız. Seçimle beraber kampanyamızı da bitirdik, pek tabii mucadeleye farklı alanlarda devam...
2002 yılından bu yana patriyarkayı güçlendiren, kadının emeğinin ücretli-ücretsiz sömürüsünü artırabilmek için aile-iş yaşamını uyumlulaştıran, erkek yargı ile kadına yönelik şiddet/istismarı adeta aklayan, söylemleri ile toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren parti seçim vaatlerinde de “16 yıldır yapamadığınızı mı vaat ediyorsunuz?” diye sordurttu kuşkusuz. Ki yalnızca kadına yönelik şiddet ve istihdam konularını gündemine bir iki cümle ile alan partiden bahsediyoruz.

24 Haziran seçimlerini değerlendirdiğimizde, seçimin biçimi, adayların ve partilerin eşitsiz koşulları, seçim süreci ve sonucunda yaratılan güvensiz ortam ayrıca tartışılması gereken başlıklar olarak kalmakla beraber kadın milletvekilleri açısından meclisin yine çok da parlak olmadığını görüyoruz. 600 milletvekilinin olduğu mecliste toplam 103 kadın vekil var.
Burada önemli başka bir parametre de salt kadın oranı değil, ilgili partilerin toplumsal cinsiyet eşitliğine yaklaşımı ve bunu gerek parti programına dahil etme gerekse de pratiğinde uygulamasıdır. Yüzde 17.6 oranı ile AKP'nin geçtiğimiz seçime göre kadın vekillerinde 5 kişilik bir artış gözlense de içerisinde bulunduğumuz şiddet ortamının, güçlenen patriyarkanın müsebibi ve parti programında birkaç satırla geçiştirmiş olan partide bunu heyecanla karşılayamıyoruz kuşkusuz. Ancak kadınların farklı farklı siyasetlerde daha fazla dahil olmak için mücadele verdiğini de görmek gerekli.
Seçimde kadınlarla ilgili programini kadın bildirgesi ile duyuran HDP’den feminist yol arkadaşlarımız Filiz Kerestecioğlu'nun yeniden seçilmiş olması, Züleyha Gülüm'ün meclise girmesi bizlerin sesinin sozumuzun meclise taşınması anlamında sevindirici.

Feministlerin mücadelesi, kadınların mücadelesi partiler ve seçimler üstü. Bu seçim kuşkusuz tüm iktidarın, yasama-yürütme-yargının tek bir adamın iki dudağı arasında olmaması için önemli bir seçimdi ve kadınlar özveriyle çalıştı. Hem AKP iktidarının 16 yılını teşhir etti hem de seçim günü sandıklarda görev alarak, “seçim yetmez” deyip sokakları doldurarak.
Umutsuz değiliz. Kuşkusuz ki demokrasi açısından ciddi yaralar almış Türkiye’yi rüzgarın daha da sertleştiği bir hava bekliyor. İktidarın tek bir adamda toplandığı, barışa karşı savaş politikasının prim yaptığı, şiddetin normalleştirilmeye çalışıldığı, erkek egemen söylemin güçlendiği bir dönemin habercisi maalesef bu durum. Ama zulme karşı kadınların sokakları doldurduğu, itirazını yükselttiği dünyanın bir çok yerinden yükselen sesle, tarihteki örneklerle bir gerçek.
Kadınlar kırıntılarını değil hayatı istiyor, mücadelesi de talepleri de sandığa sığmayacak boyutta. Ne mi yapacağız, ne mi yapıyoruz; soluk alıp verdik ve mücadeleye devam diyoruz. Savaşa, OHAL'e, kapitalizme, patriyarkaya karşı direnişe, direnişin türlü biçimleriyle devam. Evlerde, fabrikalarda, okullarda, ofislerde, sokaklarda biz durursak dünya durur demeye; iktidar olduğu açıklanan tek adama da adam siyasetine de direnmeye; mutsuz umutsuz kadınlar görmek isteyenlere inatla kahkahamızla ister saz ister sözümüzle isyanı büyütmeye devam. Kısacası var olmaya devam edeceğiz. Değiştirecek gücümüz var.


‘KADINLAR 84 YIL BEKLEMEK İSTEMİYOR’
Nuray KARAOĞLU: Kadın Adaylar Destekleme Derneği (KADER) Genel Başkanı
Oldukça önemli bir seçimdi herkes için. Türkiye’de yeni bir döneme giriyoruz ancak kadınlar için çok da değişen bir şey olmadığını yeniden görüyoruz. Mecliste kadın temsiliyet oranı artmış gibi görünse de bir önceki meclis sayısını 500, şimdiyi 600 olarak düşündüğümüzde, aslında artmadığı ortaya çıkıyor.Meclisteki kadın milletvekillerinin düşünceleri farklı olsa da temsiliyetlerinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Kadını sadece aile ve annelik noktasında değerlendiren zihniyetin dönüşmesini ve adı kadın olan bir bakanlığın kurulmasının zamanının çoktan geçtiğini belirtelim. Süreç içerisinde yeni sistemin kadın hareketi ile işbirliği içinde hareket etmesini umuyoruz. KADER olarak üzerimize düşen görevi yapacağız. Siyasi partilerin kadın temsiliyetine yer vermelerini incelediğimizde tüzüğünde cinsiyet kotası olan bir parti ile kota olmayan bir parti arasında anlamlı bir fark olmadığını gördük. Parti tüzüğünde böyle bir kota varken seçimlerin sonunda “yok sayıda” kadın temsiliyetine yer vermesi bizim için tekrar bir hayal kırıklığı oldu. Bu da bize siyasi parti yasasının neden bir an evvel değişmesi gerektiği gösteriyor. Ancak bu seçimden olumlu çıkardığımız sonuçlardan biri; bir önceki dönem 45 ilde kadın temsiliyeti yokken bugün bu 33’e indi, bu bize biraz sevindirici geldi. Umut ediyoruz ki tüm Türkiye’den kadın temsilinin görünmesi için bir 84 yıl daha beklemek zorunda kalmayız.

‘KADINLARIN MÜCADELE EDEREK SİYASİ TEMSİLİYETTE TAM EŞİT OLACAĞI GÜNLER DE GELECEK’
Gülsüm KAV (Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi):

Muhalefet açısından iyi sayacağımız durumlar HDP’nin barajı aşmış olması; CHP açısından da Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce’nin oylarını artırmış olmasını başarı olarak görüyorum. Hiçbir biçimde umutsuzluğa yer yok. Bir anda düzeltemeyecektik, canlı bir mücadele de yeni başladı ve bunu kararlılıkla sürdürmek gerekir. Kadınlara olumlu bakan, kadın temsiliyetini yaratmış olan, programında Kadın Bakanlığını dile getiren siyasetler olduğu için onların kazanımları önemli bizim için. Bunun dışında iktidarı da dahil etmek üzere Mecliste kadın temsiliyetinin artmış olması çok önemli. Bir önceki dönemde yüzde 15 iken şimdi yüzde 17’ye yükselmiş durumda. Ama azar azar ama daha çok, ama yavaş ama hızlı kadınlar bütün seçimlerde hayal kırıklıklarına ve erkeklerin direnişine rağmen yer aldılar. Ancak kadınların mücadele ederek siyasi temsiliyette tam eşit olacağı günler de gelecek. Eşit olana kadar mücadele devam diyoruz. Biz muhalefette kalmış olsak da bu yeni sistem neler getiriyor olsa da kadın vekiller ellerinden geleni yapacaklar. Kadınların yararını savundukları sürece sadece muhalefetin değil, Meclisteki tüm kadın vekillerin Platform olarak yanlarında olacağız.

‘AYNI NAKARATLARI DİNLEDİK, DAHA ZOR BİR DÖNEME GİRİYORUZ’
CANAN GÜLLÜ (Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı):

“Genel anlamda etkin ve baskın seçim olarak gidilen bir seçimdi. Daha çok şey yapılması gereken, çok yürünmesi gereken bir yolda en azından süreç olarak TBMM’de ne kadar işlevsel olacağı bilinmez ama 5 partinin temsiliyetinin olması umut vericidir.

Yeni bir sisteme giriyoruz. Yine bir seçim döneminde sadece ve sadece milletin ihtiyacı olan ekonomik veriler üzerine giden bir seçim dönemi yaşadık. Kadınların gerçek sorunlarına temas eden gerçek çözümlere ilişkin çok az şey duyduk. Ben en azından bunları beklerdim. Aynı nakaratları dinledik, aynı erkek egemen zihniyetin söylemleriydi ve bugün geldiğimiz noktada resmi olmayan sonuçlardan önce bir Cumhurbaşkanlığı ilanı ile karşılaştık. Bu seçim sürecinin tamamı ve ülke tablosu bize kadın temsilinin zorlaşacağını gösteriyordu zaten. HDP’nin bu anlamda kadın temsilini artıran payını önemsiyorum. Sonuç olarak yaşayarak göreceğimiz zorlu bir süreç olacağını biliyoruz, ama biz her koşulda kadın politikaları açısından mücadelemize devam edeceğiz.”

‘SERMAYE MEMNUN, ACI REÇETELER KAPIDA, EN AĞIR YÜK VE GÖREV KADINLARDA’
ŞÜKRAN DOĞAN (Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı):

Cumhur ittifakının kadına yönelik bakışını 16 yıldır deneyimliyoruz ve yaşadıklarımızdan bildiğimiz için söyleyebiliriz ki kadınlar için kolay bir dönem başlamıyor. Demokrasi, hak ve özgürlükler açısından daha fazla mücadele içinde olmamız gereken, karşımızdaki blokun tüm halka dayatacağı acı reçetelere karşı daha fazla birlikte hareket etmemiz gereken bir dönem olması gereği açık.

Halka dayatılacak olan acı reçeteden en ağır sonuçlarını kadınların yaşayacağını da tahmin etmek güç değil. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere tüm iktidar sözcülerinden cesaret alarak kadın düşmanlığı yapan kesimlerin ortaya çıkan bu tabloda bu düşmanlığı da boyutlandıracağını biliyoruz. Bize düşen de önümüzdeki dönem daha örgütlü daha yan yana daha mücadele içinde olmamız. Umutsuzluğa kapılmamak gerektiğini düşünüyorum, sonuçta yüzde 52 ile kazanmış olabilir ama AKP’nin oylarında yüzde 42’ye kadar bir gerileme var.

Görüyoruz ki sertliği artan önlemler, baskıcı uygulamalar ve olağanlaşan, dozu artan olağanüstü hal olmadan sürdürülemeyecek bir “yönetim” ile karşı karşıyayız. Ayrıca, TÜSİAD’ın 25 Haziran sabahı yaptığı açıklamayla gördük ki, sermaye de beklentileri artmış bir biçimde bu yeni durumdan memnun. Sertliği artan baskıcı uygulamaların demokratik hak ve özgürlüklerimizi hedefe koyarken aynı zamanda memleketi uçuruma sürükleyecek neoliberal yıkım politikalarını “tavizsizce” uygulamaya koymak için alan açma çabası olacağını biliyoruz. Bu programın 16 yıldır halka yıkım, kadınlara ise iki kat yıkım ve yoksulluk olarak döndüğünü biliyoruz. Bu yıkım ve yoksulluğun yarattığı bağımlılık ve bağlılık politikasını, bu yıkımın artık sürdürülemez olduğu gerçeğinden hareketle çözebileceğimize inanmalıyız, bunun için birlikte hareket etme olanaklarımızı genişletmeliyiz.

Meclis içinde ve dışında, bu yıkım politikasını teşhir edecek ve kadınların mücadelesini zenginleştirecek olanaklarımız olduğunu biliyoruz. Umutsuzluk duygusunun bu olanaklar karşısında yerinin olmadığını düşünüyoruz. Şunu biliyoruz ki kadınlar her koşulda mücadeleyi sürdürdü. Bu mücadeleyi sadece mecliste sürdürmedik, bugüne dek alanlarda sokaklarda, fabrikalarda, işyerlerinde kadınların var olduğu her yerde sürdürdük ve sürdürmeye devam edeceğiz.

‘MECLİSTE DE BİRLİKTE HAREKET EDEBİLME SORUMLULUĞUMUZ VAR’
DİLAN DİRAYET TAŞDEMİR (HDP Kadın Meclisi Sözcüsü)

Öncelikle şunu söylemek gerekir; erken seçim kararı alındığı günden itibaren Türkiye’de eşit şartlarda bir seçim ortamı olmadı. Zaten adil bir seçim de olmadı. En azından biz HDP olarak 3 yıla yakın zamandır çok ağır baskı politikalarıyla karşı karşıya kaldık. 10 bine yakın arkadaşımız şu an cezaevinde, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, eşbaşkanlarımız, tutuklu. Bugüne gelirken de aslında HDP’yi siyaset dışı, denklem dışı bırakma çabaları açık biçimde görüldü. Seçim dönemi boyunca OHAL’in, tek sesli medyanın, baskı politikalarının, tehditlerin etkisi devam etti ve dolayısıyla seçimin demokratik, adil ve meşru koşullarda yapıldığını söylemek asla mümkün değil. Ama tüm bu koşullara rağmen HDP barajı aşarak bu planları boşa çıkardı. Sonuç olarak tabii ki bu bir demokrasi mücadelesidir, karanlığa karşı bir mücadeledir. Sonuçlar daha uzun soluklu bir mücadeleye ihtiyaç olduğunu gösteriyor.

600 milletvekili içinde kadın oranı yüzde 13. Bazı illerde hiç kadın vekil yok. Parti olarak en yüksek oranda kadın temsiliyetine sahip olduğumuz için mutluyuz, daha da fazla kadının mecliste yer alması için çalıştık ama hem baskı hem de demokratik olmayan ittifak politikaları nedeniyle bir çok yerde seçilebilecek arkadaşlarımız seçilemedi. Öyle görünüyor ki; erkek egemenliğin, cinsiyetçiliğin hüküm sürdüğü bir meclis tablosuyla karşı karşıya kalacağız ve bu tablo kadınlara karşı şiddeti, ayrımcılığı, cinsiyetçiliği besleyen bir dil ve politik söylem olarak dönebilir.

Biz kadın mücadelesini mecliste de yükseltmeye devam edeceğiz ve ben inanıyorum ki burada da ırkçı, cinsiyetçi, kadın düşmanı yaklaşımlara karşı çetin bir mücadele olacak.

Diğer siyasi partilerde yer alan kadın vekillerle de tabi ki bağ kurmak isteriz, birlikte gündem oluşturmak isteriz. Nüfusun yarısını oluşturan kadınlar bu ülkenin cefasını de yükünü de omuzluyor, kadınlar şiddet görüyor, istismara uğruyor ama maalesef bu erkek dünyasında çok da kıymet görmüyor bu sorun. Dolayısıyla biz de kadın mücadelesinin sesi olmak durumundayız. Biz farklı siyasetlerde yer alıyor, farklı politik ortamlarda siyaset yapıyor olabiliriz ama kadın kimliği üzerinde bir arada durabilmek, birlikte duruş sergileyebilmek, kadın bakış açısıyla birlikte hareket edebilmek gibi bir sorumluluğumuz var.

Kadınların gündemleri, sorunları nasıl tartışılıyor, kadına yönelik her türlü eşitsizliğe karşı nasıl bir tutum alınıyor kadınlar bunu hem takip etmeli hem de kendi gündemlerini meclise yansıtmalı. Bunun için de daha fazla bir araya gelebilmeliyiz. Yeni dönemde hem siyasetin demokratikleşmesi hem kadın görünürlüğü için kadınların ve kadın örgütlerinin kadın vekilleri desteklemesi ve zorlaması gerekir.

İlgili haberler
HDP’den kadın bildirgesi: ‘Kadınlarla değişir’

Bildirgeden notlar: Geleceğimizi tek adama teslim etmeyeceğiz, kazanımlarımızdan vazgeçmeyeceğiz, ci...

Partilerin kadın aday karnesi: Otur, sıfır!

Seçime girecek yedi partinin 4 bin 200 adayından 939'u, yani yüzde 22.3’ü kadınlardan oluştu. Sadece...

Meclisin yüzde 83’ü erkek!

24 Haziran seçim sonuçları yine kadınların adının, sözünün, yerinin olmadığı bir meclis aritmetiği o...