Koronavirüs salgınıyla birlikte istisna olan çalışma biçimleri, yaygınlaşan bir çalışma biçimine dönüşüyor. Salgın sonrası “yeni normal” ile üretim alanlarında ve başka sektörlerde işyerlerinden çalışmaya geçilirken, plaza ve finans çalışanları açısından evden çalışma devam ediyor. 4857 sayılı İş Yasası’nda uzaktan çalışma olarak geçen evden ya da evde çalışma 14. madde ile yasal bir zemine bağlanmış durumda. Ancak işverenlerin bu yasaya dayanarak çalışanla sözleşme yapıp yapmaması büyük bir tartışma. İşte burada “ama”lar da başlıyor.
Türkiye’de de plaza ve ofis çalışanları açısından evden çalışmanın kısmi olarak kalıcılaştırılması görüştüğümüz kadınların vurguladığı bir durum. Evden çalışma emekçiler için daha fazla iş yükü getirirken, patronlar ise azalan yol, yemek masraflarından, ofis giderlerinde kâr ediyor.
Yapılan araştırmalar da gösteriyor ki evden çalışmanın olumsuzluklarını kadın çalışanlar daha derinden yaşıyor ve kalıcılaşması öngörülen bu esnek çalışma biçimiyle ilgili daha fazla kaygı duyuyor. Tüm bu kaygıları ve sorunları sigorta, enerji, finans sektöründe çalışan ve pandeminin başından beri evden çalışan kadınlarla konuştuk. Evden çalışmanın işe gitmek için hazırlanmak, yol gidip gelmemek gibi avantajlarının olduğunu söyleyen kadınlar, evden çalışmanın kendileri açısından dezavantajlarını da şöyle sıralıyor: Evlerin birer ofise dönüşmesi, hiç bitmeyen iş, her tür masrafın, evdeki iş yükünün artması, sosyal hayatın bitmesi, psikolojik sıkıntılar...
‘EVE BAKTIĞIMDA EV DEĞİL OFİS GÖRÜYORUM’
İşlerinden olma kaygısıyla gerçek isimlerini kullanmadığımız kadınlardan biri evli 2’si bekar. Bekar kadınlardan biri ailesiyle yaşarken diğeri yalnız yaşıyor. İzmir’de sigorta şirketinden Ayşe’nin eşi de evden çalışıyor. İlk başta yolu çekmedikleri için evden çalışmanın iyi geldiğini söyleyen Ayşe, zamanla özel hayatı ile iş hayatını ayıramaz olmuş. “Bugün iş bitti, evime gideceğim” hissinin artık olmadığını söyleyen Ayşe devam ediyor: “Eve baktığımda hep ofis görüyorum artık. Eşimin de evden çalışmasının etkisi var bunda. Yemek yediğim yer, oturduğum yer, çalıştığım yer aynı. İster istemez otomatikleşiyorsun. Bilgisayar hep bir açık, beyninin bir yerinde bir şey seni uyarıyor, hep bilgisayara bakmak zorunda hissediyormuşsun gibi. O nedenle evden çalışma psikolojik olarak yıpratmaya başladı.”
Evden çalışmayla birlikte masraflarının arttığını dile getiren Ayşe, “İş yerimiz ara ara anketler yapıyor. Bu anketlerde artan masraflarımıza dair destek talep etmiştik. Çünkü faturalar gerçekten fark etti. Benim evimde klima yoktu çünkü öyle bir ihtiyaç hissetmiyordum ofisteyken. Evden çalışma ile birlikte klima aldım çünkü sıcakta konsantre olamıyordum. Belki lüks gelebilir ama benim için bir ihtiyaçtı. Ev bütçesi açısından da çok masraflı oldu. Bu dönemde faturalarımızı arttı, mutfak masrafları iki katına çıktı” diyor.
‘ÇOCUKLU OLANLAR PSİKOLOJİK DESTEK ALACAK DURUMA GELDİ’
Ev içi iş yükü açısından da yine bir kadın olarak kendisinin daha fazla etkilendiğini aktarıyor: “Sürekli yemek pişirme derdi oluyor evde olduğun için. Dağınıklık, kirlilik gözüne batıyor. Eşimle her ne kadar paylaşıyor olsak da bu yükün yüzde 40’ını o yapıyorsa yüzde 60’ını yine ben yapıyorum. Arkadaşlarla aramızda bunu çok konuşuyoruz ve kadın arkadaşlarımız çok fazla yük bindiğini söylüyorlar. Kaldı ki çocuğu olan arkadaşlarımız bu süreçten çok daha kötü etkilendi. Çocuklar evde, eşleri yok... Psikolojik destek alacak duruma geldiler. ‘Önceden işteydim eve geliyordum onunla vakit geçiriyordum ona yetememezlik hissi oluşmuyordu, şimdi ikimiz de evdeyiz çocuk ilgilenmem için bana bakıyor ama bir yandan da işlerimi yapmak zorundayım’ diyorlar. Daha çok vicdani ağırlığını yaşıyor arkadaşlarımız.”
MASRAFLAR ÇALIŞANLARIN SIRTINA YÜKLENDİ ŞİRKET KÂRDA
Evden çalışmadan şirketlerin inanılmaz bir kâr sağladığına da dikkat çeken Ayşe, pek çok şirketin çalışanların yemek paralarını kestiğini dile getiriyor: “Biz hâlâ yemek paralarımızı alıyoruz ama eşimin şirketi yemek parasını kesti. Şirketler elektrik vs. açısından kâr ettiler bu süreçte.”
Şirketinin pandemi bittikten sonra çalışma biçiminin nasıl devam etmesi gerektiğiyle ilgili anket yaptığını dile getiren Ayşe, “Bizim bölüm için 3 gün evde 2 gün şirkette çalışma fikri ortaya çıktı. Bölümlere göre değişiklik gösterecek bu durum.” diyor.
Görsel: Freepik
EVDE HER GÜN FAZLA MESAİ
Eskişehir’de kurumsal bir firmanın finans bölümünde çalışan Fidan ise grup olarak iş yaptıkları için eve geçinde başta çok zorlanmış. Zamanla evden çalışmaya alıştığını söyleyen Fidan sürekli denetleniyormuş gibi hissettiğini ifade ediyor: “Ani aramalar olduğunda o aramalara hemen cevap vermemiz gerekiyor, mail geldiğinde o maile hemen dönüş yapmamız gerekiyormuş gibi bir baskı hissediyoruz üzerimizde çünkü evdeysen yatıyorsun algısı olmasın istiyoruz. Daha önce hiç evden çalışma deneyimimiz de olmamıştı. ‘Pandemi bitmeyecek’ dedik ve kendimizi evdeyiz çalışmıyoruz psikolojisinden çıkartmaya çalıştık. Psikolojik olarak bu şekilde kendimizi rahatlatmaya çalıştık ancak tabii arada yöneticilerimiz arayıp ulaşamadıklarında neden ulaşamadıkları üzerine sorgulamalar oldu. ‘Madem aradım ulaşamıyorum, sizi tekrar ofise gönderirim’ söylemleri oldu yöneticilerimizin. Mesai kavramı ortadan kalktı. Ofiste 8-6 çalışırken evde 6’dan sonra da çalışmaya devam ediyoruz. Ofiste mesai bitimi çalışmaya devam edersek mesai parası alıyorduk, şu an fazla çalışınca herhangi bir mesai ödemesi almıyoruz. 22.00’de toplantı yaptığımız oluyor...”
“Her şey acil her şey önemli” baskısı yaşadıklarını söyleyen Fidan, iş yoğunluğunun arttığını, yöneticilerinin de kendilerinden daha fazla beklentisi olduğunu belirtiyor: “Artık yetiştiremiyoruz. Bazen hafta sonunda bile telefon çalıyor. Normalde hafta sonu çalışması yok. Hafta sonu herkes evde olduğu için evdeyken çalışabilirsin düşüncesiyle bakıyorlar. Yine hafta sonu çalıştığımızda da mesai alıyorduk. Şimdi o da yok. ‘Evdesin bakıver’ gibi bir yaklaşım oluyor. İş hayatı ile özel hayat tamamen birbirine girdi” diye konuşuyor.
İşi bitirip bilgisayarı kapatmak istediğinde takım arkadaşlarından biri online ise çalıştığı algısı olduğu, bu durumun da üzerlerinde bir baskı oluşturduğunu ifade eden Fidan, “Çevrimdışı olduğumda sanki herkes çevrimiçi. Ben de çevrimiçi olmalıyım gibi hissediyorum” diyor.
‘ÇALIŞMA MASAMIZI, SANDALYEMİZİ BİLE KENDİMİZ ALDIK’
Fidan, evde masraflarının arttığı ve herhangi bir destek almadıklarını dile getiriyor ve bu konuya dair de şunları söylüyor: “Arkadaşlarla aramızda faturaları konuşuyoruz. Özellikle kış olması dolayısıyla doğal gaz faturası arttı. Muftak masrafı arttı. Bütün bunların giderleri tamamen bize ait. Şu ana kadar herhangi bir destek de almadık. Çalışma masası, çalışma sandalyesi gibi ihtiyaçlarımız oldu bunları kendimiz karşıladık. Destek olacaklarını söylediler ama gelişme olmadı.
Çalıştığı bölümde erkeklerle çalıştığını, hepsinin evli ve çocuklu olduğunu söyleyen Fidan, çocuk bakımına dair şahit olduklarını da şöyle aktarıyor: “Genelde kendilerini bir odaya kapatıp çalışıyor erkekler. Evin bir odasını çalışma odası yapmış durumdalar. Ama mesela toplantı sırasında küçük çocukların toplantıya müdahalesi olabiliyor ya da kapının ardında ağlayan çocuklar olabiliyor, ebeveynlerinden ilgi bekliyorlar. Bir arkadaşımızın kızı ilk başlarda bizimle birlikte toplantılara katılıyordu babasının yanında. Arkadaşlarımın ‘Ofiste olsak rahat çalışırız’ dedikleri oluyor çünkü evde olan çocuklarıyla ilgilenememek vicdan azabı duymalarına da sebep oluyor.”
Evden çalışmanın kalıcı hale getirilmesi durumunda şirketin şirketin ek ödemeler yapmayı da planlamaları gerektiğini söylüyor Fidan. “Ben yalnız yaşadığım için belki evden çalışmayı olumlu değerlendirebilirim ama evli, çocukları olan arkadaşlarımın çok daha fazla sorumluluğu, iş yükü artacağı için onlar olumlu değerlendirmeyebilir. Ücretimize zam yapılırken artan masraflarımız göz önünde bulundurulmalı. Dile getiriyoruz biz bunu, bu konuda gelişmeler bekliyoruz” diyor.
Görsel: Pixabay
AİLEMLE KALMAMIN AVANTAJLARINI YAŞIYORUM
Denizli’de bir enerji firmasının çağrı merkezinde çalışan Naz ise ailesiyle yaşıyor. Evden çalışmanın avantajı da dezavantajı da olduğunu düşünen Naz, “Belirli bir süre evde belirli bir süre ofiste gibi bir sistem olsa iyi bir sistem olabilir. Evden çalışmanın daha fazla uyuma, işe gitmek için hazırlanmama, yol gitmeme gibi avantajları var. Bu benim konumumla da alakalı tabii. Çağrı merkezinde arama yapıyorum, arama karşılayamıyorum ama çağrı alan arkadaşlarım var. Bir yerden elektrik gittiğinde direkt olarak mesaiye kalıyorlar mesaisi bitmiş olsa bile. Ya da 2 saat sonra hatta patlama olunca ‘Tekrar gireceksin’ diyorlar” şeklinde anlatıyor kendisi açısından evden çalışma sürecini. Naz evden çalışmaya geçince artan masraflarından da bahsediyor: “Evle ilgili masraflarımızda artışlar yaşandı tabii ki. Ben ailemle yaşadığım için bunun yine avantajını yaşıyorum. Ama arkadaşlarımdan örnek verecek olursam, evden çalışmaya geçince evinde internet bağlantısı olmayan ve internet bağlatmak durumunda kalan arkadaşımız oldu. Ona herhangi bir internet yardımı yapılmadı. Bazı şirketlerin çalışanların internet ücreti ödediğini duyuyoruz. Evden çalıştığın zaman sosyal hayatın hiçbir şekilde olmuyor ya da işle ilgili birine ulaşmak istediğinde kolaylıkla ulaşamayabiliyorsun. Ofisten çalışırken de çok bölünüyordum. O nedenle tam olarak karar veremiyorum evden çalışma mı ofisten devam etme mi? Ama biraz evden biraz ofisten çalışma sistemi getirilebilir diye düşünüyorum” diyor.
Fotoğraf: Ebru Işıklı
EVDEN ÇALIŞMA ÖDÜL GİBİ SUNULUYOR AMA ÖYLE Mİ?
Dr. Ebru IŞIKLI
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Pandemi öncesinde çalışma düzeninde çalışmanın “doğallaştırılması” bir yönetim stratejisiydi. Bu sadece eve taşınan laptop ya da akıllı telefonla çalışana sürekli ulaşmakla yapılmadı. İdeolojisi de kuruldu. Yapısal koşullar yokmuş gibi kişilerin sadece kendi seçimleriyle kariyerini belirlediği bir söylemden, çalışma ilişkilerinin denkleminden patronu çıkartan ve işsizlikten ya da çalışma şartlarından çalışanları sorumlu tutan bir yaklaşımdan söz edebiliriz. Hayatın iş gibi yani iş mantığıyla (verimlilik odaklı, yavaşlamaya izin vermeyen, süreç değil sonuç odaklı) yönetilmesini bekleyen bir yaklaşımdı bu. Birileri istediği için değil, geçim için değil, kendiliğinden, hayatın parçası olarak yapılan bir iş, hesap verilebilir ilişkiler isteyeceğiniz, örgütleneceğiniz bir yer olamaz. Yabancılaşmanın en üst derecesi; hiç yabancılaşmamış gibi yapmanızın da bir performans kriteri olarak değerlendirilmesi olsa gerek. Bu durumu kadın-erkek bütün çalışanların kadınlık durumuna çağrıldığı şeklinde açıklamıştım.*
İŞ, HAYAT İŞLERİ ACİLİYETİNE YÜKSELDİ
Evdeyken çalıştığınıza ikna etmeniz, iş arasında yaptığınız bakım işleri için suçluluk duymanız, daha fazla çalışmayı yemek yapmak gibi kendiliğinden gerçekleşen hayat akışı olarak yaşamanız bekleniyor. İş, hayat işleri aciliyeti düzeyine yükseltildi. İşi aynı spontanlıkla, aynı hesabını tutmazlıkla ve aynı pratiklikle, hemencik yapmanız bekleniyor. İş hayatında sıkça kullanılır: “Şu işi hızlıca yapalım.” “Hızlıca yapalım” ofis işlerinin “Hadi hadi”sidir. Kadınlar yaşatma işi için harcadıkları emeği görünür kılmaya çalışırken bir de geçim için yaptıkları işi de görünmez kılmaları isteniyor. Bağlantısızlık hakkı, yasal düzenlemesi için mücadele etmek artık daha önemli. Diğer yandan evden çalışma ile tüm çalışanların taşeronlaştırılabileceği ve proje bazlı çalışma formunun bir büyük dalga olacağı da yapılan spekülatif yorumlar arasında.
EVDEN ÇALIŞMA: YOĞUN ÇALIŞMA, İLETİŞİM BASKISI
Birçok firma hibrit bir modele dönmeyi düşünüyor. Ofis maliyetleri düşmüş durumda, yemek kartı olan yerlerde yemek ödenmiyor ki özellikle düşük ücret alanlar bu kartlarla market alışverişi yapıyordu. Pandeminin ilk günlerinde evden çalışanları kontrol eden yazılım ve araçların kullanımının artacağı söyleniyordu. Bazı sektörlerdeki araştırmalar** bunun çok da artmadığını gösteriyor, neden? Çünkü iletişim baskısı, her saat arama, rastgele iş verme ile yaratılan yoğun bir kontrol var. Üstüne üstlük evden çalışma çalışana ödül gibi sunuluyor.
Çalışanların da tercihlerinin hibrit model olmasının nedenleri tabii ayrı. Bunun kaynağının işyerlerinin katı idari düzenleri ve yoldan kazanç olduğunu görüyoruz. Bir banka ya da doktor işi için bir sürü yerden izin almak, belge doldurmak, maaş kesintisine uğramak, hesap sorulmak gibi nedenleri de var.
Peki işyerinde nasıl bir imkan için zorlayabiliriz? Çatışmadan verimlilik sağlayan, ceza aracı olarak kullanılan performans sistemleri işyerlerinde çalışma huzurunu bozan bir etkiye sahipti. Bu etkiden biraz uzak kalan, işteyken gözetim dışı iletişim imkanı olan işçiler kontrolsüz noktalarda buluşacaklardır. Diğer yandan sadece işyeri meselesi olarak düşündüğümüz meselelerin toplumsal meseleler olduğu daha açık. Yaşamsal işlerin önem kazandığı bir dönemde yaşatma, bakım, yeniden üretim işlerinin değerini kazanması için mücadele erkekleri de içine katacak.
Ana görsel: Pixabay
İlgili haberler
Pandemide evden çalışma: Denetimli serbestlik!
‘Evden çalışma, nefes alırken bile haber verme psikolojisini üzerinde hissetmek, esnek mesai saatler...
Hamile işçi analık izninde çalıştırılamaz, evden ç...
Analık iznine çıkan hamile işçinin çalıştırılması yasaktır. Kovid-19 nedeniyle evden çalışma yapılıy...
Sağlıkçılar uzaktan ebeveyn oldu
İzmir’den SES üyesi bir hemşire yazdı: Tüm sağlık emekçileri için kreş haktır. Artık sesimizi duyun...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.