Cehennemin ortasında, cehennem olmayan ne var, bulup çıkaralım…
Daha çok zenginler yaratan kapitalizm, dünyanın talan edilmesine, dolayısıyla milyonlarca emekçinin ölümüne neden olmuş, üstelik yarattığı eşitsizlikle emekçileri de ölüme mahkum etmiştir.

Corona virüsü dünyadaki bütün dengeleri alt üst etti. Başka bir gündem kalmadı dünyanın neredeyse tamamında. Küresel salgın her dakika daha da yayılırken, nasıl korunacağımız üzerine konuşup duruyoruz.

“Evden çıkmayın, hastalanmayın, başkalarına bulaştırmayın, risk grubunda olanları ve yaşlıları düşünün” çağrıları dört bir yanımızda. Ünlülerin ağzından yapılıyor çağrılar şimdilerde. Evden çıkmama şansı olan, yalılarında, lüks ve güvenli evlerinde, her türlü sağlık olanağına hemen ulaşabilecek maddi güçte olanlar, asgari ücretle çalışmak zorunda kalan milyonlarca emekçiye “Evden çıkmayın” diyor.

İşyerleri tatil edilmiyor, fabrikalar kapatılmıyor, kamu kurumları bir şekilde çalışıyor ve insanlara “evden çıkmayın” deniyor. Neredeyse evden çıkanlar suçlu ilan edilecek!
Oysa günlerdir sendikalar, emek örgütleri yapılması gerekenleri sayıyor; emekçiler ücretli izinli sayılsın, ücretleri devlet tarafından ödensin, kimse işten atılmasın. Bunlar sağlandığında insanlar neden dışarı çıksınlar ki, korku içinde toplu taşıma araçlarına binip, sıkış tıkış işyerlerinde, yemekhanelerde neden bulunsunlar?

O sebeple evden çıkılmamasını sağlamak durumunda olan devletin görevini yapması gerek. Herkes hem sağlığı hem de geleceği için endişeli. Zaten berbat olan ekonomi, bu salgın ile birlikte şimdiden kaosa sürüklenmiş durumda. Şimdiden kapanan, kapanmak durumunda kalan hizmet sektörüne ilişkin işyerlerinde insanlar işsiz kaldılar bile.

YA KAFALARDAKİ ‘NASIL GEÇİNECEĞİZ?’ SORUSU!
Hepimizin aklında “Nasıl geçineceğiz biz şimdi?” sorusu var. Bu durum daha ne kadar sürecek ve bu süreçte ne yiyip, ne içeceğiz? Kiramızı, faturalarımızı, banka kredilerimizi nasıl ödeyeceğiz? Ne kira, ne fatura, ne krediler… hiçbiri ertelenmedi ya da ortadan kaldırılmadı biliyorsunuz, hatta bankalar krizi fırsata çevirip, “Kredileri erteleriz ama üzerine şu kadar faiz koyarız” diye, hepimizin içinde bulunduğu zor durumdan faydalanmaya çalışıyor.
Sosyal devlet ne demekmiş gördük değil mi hepimiz? Ne kadar lazımmış, ücretsiz sağlık ne kadar hayatiymiş, ücretsiz eğitim ne kadar zorunluymuş! Kamu hizmetlerinin, elektrik, su, doğal gaz, ulaşım bunların hepsinin devlet tarafından karşılanması gerekiyormuş meğer. Devlet “Yarınım ne olacak” diye düşünen vatandaşın yanında olması gereken bir mekanizmaymış, “Korkma ne işten atılırsın, ne evsiz, aç açıkta kalırsın, devlet var arkanda, sen sağlığını düşün gerisini biz hallediyoruz” demesi gereken bir şeymiş işte.

Bunu demediği için biz bu ülkede bugün sadece sağlığımızı düşünemiyoruz, başka dertlerimiz var çünkü. Bu virüs tehdidi geçip gittikten sonra ne yapacağımızı düşünmek durumundayız çünkü.
İşte yaldızlı kapitalizmin pulları böyle bir bir dökülüyor gözümüzün önünde. Dünyanın süper gücü, özgürlükler ülkesi ABD’de nasıl bir yoksulluk olduğu, ülkedeki berbat bir sağlık sistemi, çalışmanın güvencesizlikten ibaret olduğu bu kadar çarpıcı görülemezdi herhalde. Bütün Avrupa için de durum aynı keza.

DÜŞÜNMEK İÇİN İYİ BİR FIRSAT BU GÜNLER
Zenginler, zenginler, daha çok zenginler yaratan kapitalizm, dünyanın talan edilmesine, doğanın yok edilmesine, dolayısıyla milyonlarca emekçinin ölümüne neden olmuş, üstelik yarattığı eşitsizlikle emekçileri de ölüme mahkum etmiştir. Yaşadığımız tam olarak budur.

Yoksa devlete, alacağı önlemlere, sağlık sistemine güvenebiliyor olsak, şu an çok daha huzurlu, sakin bir süreç geçiriyor olurduk muhtemelen. Korona ve koronadan sonra böyle önemli toplumsal sonuçlar çıkacağı görülüyor sanki, eskisi gibi gitmeyecek muhtemelen hiçbir şey.

O yüzden bize “Evde kalın” diyenler, evde kalıyoruz diye sıkılıyoruz muhabbetleri yapanlar, sıkılmamamız için öğütler veren, ikna etmeye çalışanlar bir susun gerçekten. Sosyalleşmek epeydir sınıfsal bir mesele bu topraklarda. Siz dışarıda yemek yemenin, bir kafede oturmanın, sinemaya, tiyatroya gitmenin bir emekçi evi için mümkün olduğunu mu düşünüyorsunuz? Sosyal yaşam bu ülkenin emekçileri için komşuya gidip, gelmek, akraba, aile büyüklerini ziyaret etmekten ibaret zaten bu lanet düzen yüzünden.

Evde kaldığı için sıkılanlar, sosyal hayatı bittiği için üzülenler çok değil ne yazık ki. Evde kalamıyor insanlar. Hayat; “Yarın ne olacak halimiz” sorusu ile devam ediyor, akşama ne yiyeceğiz diye düşünüp, elinde kaç para kaldığını ya da kredi kartının limitini kontrol ediyor sürekli emekçiler.

Hem içinde yaşadığımız, yaşamak durumunda bırakıldığımız cehennemi hem de kişisel hayatlarımızı düşünmek için iyi bir fırsat bugünler. Artık kimse kapitalizme iyi bir şey diyemez, ne olduğunu bundan daha iyi göremezdik.

Sadece siyasal, ekonomik sonuçları yok bu sürecin, kişisel hayatlara dair de sonuçları olacak mutlaka, ki Çin’de karantinadan sonra boşanma başvurularının arttığına ilişkin haberler var mesela. Bunları konuşacağız ilerleyen günlerde. Evlerde bir şekilde daha çok geçirilen zaman, yan yana olduğumuz insanlarla hayatın sürdürebilir olup olmadığını gösterecek bir şekilde.

Görüşemediklerimiz de önemli elbet, kimlerin yokluğu belirleyici, konuşup, görüp sohbet edemediğimiz için boşluk yaratanlar kimler, onlar da çıkacak ortaya. Bazen dibimizde olanlardan çok, çok uzaklarda olanlar daha yakın gibi olurlar. Mesafelerin çok da önemli olmadığını görmek için iyi fırsat belki.

O halde şu alıntı durumu özetliyor galiba, kitabı da alıp okumak iyi gelebilir;

“Biz canlıların cehennemi gelecekte var olacak bir şey değil, eğer bir cehennem varsa, burada, çoktan, aramızda, her gün içinde yaşadığımız, birlikte yan yana durarak yarattığımız cehennem. İki yolu var acı çekmenin: birincisi pek çok kişiye kolay gelir; cehennemi kabullenmek ve onu görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol riskli; sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek.”*

*İtalo Calvino /Görünmez Kentler.

İlgili haberler
Koronanın kaldırdığı örtüler

Sağlıksız koşullara terk edilen emek gücünün ayakta kalma sorunu ortadayken yalnızca sermayenin ihti...

Koronanın faturasını da biz emekçiler ödemek istem...

2 hafta ücretsiz izni mi seçersin, tazminat haklarının yok sayılıp işsizlik maaşını almayı mı, yoksa...

Salgını fırsat bilip, cinsel suç faillerini aklama...

3. Yargı Paketinde “infaz indirimi” dedikleri bir düzenleme ile 100 bin civarı mahpusun dışarı çıkma...