Gençler için her gün yeni bir kurum, dernek, banka ortaya çıkarken bu kurumların ne kadar destekleyici olduğu akıllarda soru işaretleri yaratıyor. Bu paket gerçekten bir “yardım” paketi mi?
Elbette ki ekonomik krizle birlikte eve çıkmak, eşya almak ve evlilik ritüelinin parçası olan bütün o adımları karşılamak gittikçe zor hale geliyor. Bunun karşısında koyulan çözüm ise enflasyonun önüne geçmeyip vergilerle halkın sırtına binmek ve krediler yoluyla bir borçlular ordusu yaratmak.
Örneğin Cumhurbaşkanı “3 çocuk yapın” diye tekrarlıyor ama bu çocuklara nasıl bakılacağı konusunda ağzı dili bağlanıyor. Bugün her 3 çocuktan 1’i okula aç gidiyor. Öğrencilere yemekhane, yurt bursu vermeyen, onları okurken birkaç işte birden çalışmak zorunda bırakan tek adam rejimi; Avrupa’da ortalama evlilik yaşının 30’lara çıktığı bir dönemde bu yaşı 20’lerde tutmak için elinden geleni yapıyor. Çünkü onlar için önemli olan sistemin devamlılığını sağlayacak piyasaya “genç işçiler” sürmek. Okumayan, düşünmeyen, uyumayan, sohbet etmeyen sadece çalışan insanlar lazım ve ne kadar çoksa bu insanlar o kadar iyi diyorlar yani bizlere!
Bu tablonun karşısında biz genç kadınlar olarak ne diyoruz ve ne talep ediyoruz? Birçok genç kadın bütün zorluklara rağmen kendi ayakları üzerinde durmanın, okuyup kendini geçindirebilecek bir iş bulup kimseye muhtaç olmamanın mücadelesini veriyor. Aile baskısından, toplum baskısından bir şekilde kendini sıyırabilenlerimiz yoksulluk girdabına takılıyor. Enflasyonun yükselmesi, reel ücretlerin giderek düşmesi yani alım gücümüzün erimesi en çok da biz kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan genç kadınlar için yaşamı iki kat çekilmez kılıyor. Bir sinemaya, tiyatroya gitmenin lüks sayıldığını düşünürsek artık durumumuz okulda ikinci bir kahveyi içemez, arkadaşına bir çay ısmarlayamaz hale gelmiş durumda. Barınacak yer bulamıyor, ayın sonuna aylık akbilimiz bitmesin diye çabalıyoruz. En ucuz yemeği yüzde 150’yi aşan zamlara rağmen yine de okullarımızın yemekhanelerinde yiyebilmek için vaktimizi bitmek bilmeyen sıralarda bekliyoruz. Yurtlarda kalanlarımız ise odalardaki yatak sayısını 6-8’e çıkarmakla barınma sorununa çözüm bulduğunu düşünenler yüzünden hijyensiz, özel alanın olmadığı koşullarda yaşamaya çalışıyorlar. Asansörün bir cinayet aleti haline geldiği bu günlerde, kendi yurdumuzda da asansöre binmenin yarattığı endişe sürüyorken biz kuru vaatler, aylar sonra boynumuza bağlanacak borç bağları değil gerçek çözümler istiyoruz.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Evlilik kredisi bizi devlete borçlandırmaktan başk...
'Ben 30 yaşıma kadar bir dikiş tutturmaya çalışarak uğraştım, durdum. Şimdi birini hayatıma alayım d...
Aile ve Gençlik Bankası'nın evlilik kredisi vaadi:...
AKP’nin seçim sürecinden beri dilinden düşürmediği Aile ve Gençlik Bankası ve bunun aracılığıyla ver...
OVP'nin kadın yüzü: Güvencesiz çalışma, derinleşen...
Türkiye'nin önümüzdeki üç yıla dair ekonomik hedeflerinin yer aldığı Orta Vadeli Programın kadınlara...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.