Şiddet bedenimin ayrılmaz bir parçası gibiydi
Kadro mudur beklediğim yoksa Azrail mi bilmiyorum. Ama şunu iyi anladım ki ne hükümet, ne karakol ne yargı bizi koruyor. Güvenceli işiniz, insanca yaşayacak ücretiniz yoksa mahalle bile değiştiremiyor

12 yıldır bir kamu kuruluşunda çalışıyorum. İki çocuğum var, boşanmak istiyorum. Yıllardır şiddet görüyorum, baskı altındayım, sürekli yeni krediler çektirilip borçlandırılıyorum. 42 yaşımdayım ve boşanmak için neredeyse tek başıma mücadele ederken, hayatımı nasıl koruyacağımı da düşünüyorum. Şimdi kelepçe ile duran kocam bu ceza bittikten sonra tekrar eve gelebilirmiş.

17 yıl kadar önce ablamın eşi, arkadaşının kardeşi ile evlenmemi istedi. Ablam evlendiğim adamın ağabeyinin kötü bir hayatı olduğundan “Bu da ona benziyordur” diyerek itiraz etti. O zaman ablamın evli olduğu eski eniştem “Dediğimi yapacaksınız” diyerek ablamın boğazını sıktı. Köyde babamların evinde yaşıyordum. Babam çiftçilik yapan kendi halinde bir köylüdür, bizim yaşadıklarımızı engelleyecek gücü yoktu. Ve ben “Kapıya köpek gelse ilk gelenle evleneceğim” diyordum. Çünkü 13 yaşında Ankaralı tüccar bir ailenin oğluna verilmiştim ilk olarak. “Bunlar varlıklı rahat edersin” deyip beni Ankara’ya gönderdiler. Tabii ne nikah var ne de benim olanı biteni anlayacak durumum. Bu zengin aile saçlarımı bir besleme gibi aynaya bakmaktan korkacağım biçimde kesti. O kadar temizlik yaptırıp beni çalıştırıyorlardı ki ellerim hep yara içindeydi. Ankara’ya gelişimden 8 ay sonra beni geri köye götürüp babamın evine bıraktılar. Zengin oğlanın ve ailesinin hevesini alıp malı sahibine geri iade ettiği bir eşya gibi kaldım. Daha 14 bile yoktum. Ama artık “dul” bakışı vardı köyde. Halam bile eniştemden kıskandı. O yüzden köyden, yaşadığım baskılardan kurtulmak için evlendim şimdiki kocamla.

Ve bugüne kadar annemi, babamı kardeşlerimi öldürmekle tehdit ettiği için, devletin beni koruyacağına inanmadığım için, ikinci kocadan da ayrılmanın çevre baskısı ve dedikodulara yol açacağını düşündüğümden, kadrolu bir işte, bize yetecek kadar bir ücret kazanamadığımdan bugüne geldik.

ÖLMEDİM AMA YAŞAMADIM DA

Hep odalara kilitlenerek, komşulara sığınarak, çatıya kaçarak, çocuklarımla kaç geceyi tuvalette banyoda yatarak geçirdik. Çalıştığım işe kendinin aracı olduğunu o nedenle maaşımın da kredilerin de onun hakkı olduğunu hep söyleyip “Sende az gurur olsa istifa edersin” diyordu. Hep horlandım hep kulağım kirişte yaşadım.

Yaşadığım şiddet ve aşağılama sadece evde olmuyordu. İşe gidiyordum arkamdan geliyordu. Köye gidiyordum, “Babanlara 3 mezar kaz” diye telefon açıp akrabalarıyla beraber babamın evini basıyordu. Düğüne gidiyordum oraya gelip şiddet uyguluyordu. Ben nereye şiddet oraya gibi beni takip ediyordu, bedenimin ayrılmaz bir parçası gibi. Ailemin, iş arkadaşlarımın, komşularımın, çocuklarımın gözleri önünde küçük düşürülüyor ama tüm bunlardan dolayı da sanki ben yapmışım gibi bir de utandırılıyordum.

Defalarca ablalarıma, onların kızlarına, arkadaşlarıma cinsel tacizde bulundu. Ailemden kadınlar bizde kalmak zorunda olduğunda kaldıkları odanın kapısını kilitlemek zorunda kalıyorlardı. Sonra bize hiç gelmemeye beni de kendi evlerine kabul etmemeye başladılar. 2 yıldır ablalarımla telefon dışında hiç görüşmüyoruz.

EKMEK VE GÜL’DEN DUYALIM BİRBİRİMİZİ

Altı ay önce mutfakta salata yaparken arkamdan gelip sandalye ile sırtıma vurdu. Elinden kurtulup kendimi odaya kilitledim. Telefonum yanımdaydı, KADES uygulamasına bastım. Polis geldiğinde kaçarak çatıya çıktı. Her zaman yanında taşıdığı bıçağıyla kendini defalarca kesmiş apartman kan içinde kaldı. Karakoldan sonra babamla savcılığa gittik, savcılık önce ilgilenmedi. Ben yaşadıklarımı yediremeyip tekrar savcının odasına döndüm. Ellerimle masasına vurup “Neden bu kadar kadın öldürülüyor şimdi daha iyi anlıyorum. Beni korumak zorundasınız, şikayetimin altına attığım imzayla hayatımı ortaya koyuyorum” diye bağırdım. Uzaklaştırma ve kelepçe cezası verdiler. Ama cezası bittikten sonra boşanma davamız sürmesine rağmen eve geri gelebilirmiş. Boşanma davasını 6 ay önce açtım, haziranda ilk duruşma olacak. Düşünebiliyor musunuz benim ve ailemin hayatının tehdit altında olduğu bu durumda ilk duruşma ancak 9 ay sonra görülmüş olacak. Ankara’ya tayin aldırıp gideyim diyorum ama kamu şirketinde çalıştığımdan kadro almayı beklemem gerektiğini söylüyorlar. Artık kadro mudur beklediğim yoksa Azrail mi bilmiyorum. Ama şunu iyi anladım ki ne hükümet ne karakol ne yargı bizi koruyor. Güvenceli bir işiniz, insanca yaşayacak bir ücretiniz yoksa mahalle bile değiştiremiyorsunuz. Yıllardır “Neden boşanmıyorsun?” diye suçlandım, bana bu suçlamayı yapanlar kadınların halini görmüyor mu? Şimdi bu kadar yoksulluk, zamlar altında boşanmak artık imkansız hale sokulmuyor mu? Sağ salim boşanıp kurtulursam ilk Ekmek ve Gül’e yazacağım. Devlet kör sağır dilsiz, Ekmek ve Gül’den biz duyalım birbirimizi.

AVUKAT İLKE IŞIK: 6284 İŞLETİLMELİ
Avukat İlke Işık el birliğiyle şiddete mahkûm edilen kadının yaşadıklarının ülkedeki pek çok kadının yaşadığı sorunların bir örneği olduğunu söylüyor. Peki ne yapabiliriz? Haklarımız neler? İlke Işık yanıtlıyor:
“Boşanma davaları çekişmeli diye tanımladığımız biçimde olduğunda çok uzun duruşma günleri ve yıpratıcı bir hal alıyor. Yargının son derece ağır işliyor olması en temel sorunlardan biri. Bir kadının uğradığı sistematik şiddet söz konusu iken hele boşanma davalarının seri ve hızlıca tamamlanması gündeme alınmalı. Uzaklaştırma süresi bittikten sonra ortak yaşanılan eve gelmiş olması erkeğin kadınları yaşamsal tehlikeye uğratan ciddi sonuçlar doğuruyor. Ne yazık ki boşanma davası devam ederken Medeni Kanun’da eve gelmesine engel bir yasal düzenleme yok. Bu durumu engellemenin tek yolu 6284 sayılı Yasa kapsamında tedbir talep etmek. Bu tedbir boşanma davasını gören aile mahkemesinden de istenebilir.”

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Depresyona tek çare ilaçlar mı?

Yaşadığımız sorunların sebebini kendimizde görmek ve çözümsüzmüş gibi düşünmek ağır bir yük oluşturu...

‘Bir rimel bir ev parası etmesin’ demek lüks mü?

Lüks kategorisinde sayılan hijyenik bakım ürünlerine verdiğimiz paralardan sıtkımız sıyrıldı. Hijyen...

Ayşe ve tanıdık avukat

Dergimizin geçen sayısında kadınlarla Bergen filmine giden Ayşe, film sonunda bizimkilere tanıdık av...