Sanayi Devrimiyle birlikte kapitalizmin yaygın olarak başvurduğu kadın emeği, hem burjuva hem de emekçi kadın hareketinde olduğu gibi işçi hareketinde de önemli tartışmaların konusu oldu. Kadının evin sınırlarının dışına çıkıp üretimdeki yerinin yaygınlaşması elbette onun örgütlenmesi sorununu da beraberinde getirmişti. Oysa ne yasalar ne mevcut kamusal alan ne de toplumsal ve siyasal yapılar kadının örgütlenmesine izin veriyordu. Emeğini satarak en yoğun sömürüye maruz kalan kadının, hak mücadelesine girmesi kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Sendikalara, derneklere, partilere üye olmasına izin verilmeyen işçi ve emekçi kadınlar kendi dayanışma derneklerini, kulüplerini ve hatta sendikalarını kurdu.
19. yüzyılın ikinci yarısında hızla gelişen işçi hareketinin, kadınları kendi bağrında örgütlemek için atacağı ileri adımlar da, yine bu hareketin saflarındaki kadınların öncülüğünde gerçekleşti. Alman komünisti Clara Zetkin’in 1889 Temmuz’unda Paris’te düzenlenen Uluslararası İşçi Kongresi’nde (2. Enternasyonal) yaptığı ve kadın işçilerin işçi hareketinde etkin olarak örgütlenmesini talep ettiği konuşması, o dönem buna pratikte henüz hiç alışkın olmayan işçi hareketi içerisinde büyük yankı uyandırdı. Konuşmasında kadınların örgütlemesinde, başta sendikalarda olmak üzere, cinsiyetçi eğitim, geleneksel modeller ve kadının üçlü ezilmişliğinden kaynaklanan güçlüklere eğilen Clara Zetkin, kadınlar arasında politik çalışma için özel biçimler önerdi.
Bu sorunda kayda değer ilerlemeler 1900 yılından itibaren bazı ülkelerdeki sosyal demokrat partilerin kendi içlerinde düzenledikleri kadın konferansları sayesinde mümkün oldu.
Bu konferanslarda yapılan deneyim alışverişleri ve çalışma biçimine ilişkin alınan ortak kararlar, emekçi kadın hareketinin giderek güçlenmesinde ifade buldu.
1906’da Almanya sosyal demokrat partinin kadın konferansından, 1907’de Stuttgart’ta düzenlenecek Uluslararası İşçi Kongresi kapsamında uluslararası bir kadın konferansının gerçekleştirilmesi önerisi geldi. Bu öneri zemin buldu ve 1. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı, Ağustos ayında 15 ülkeden 58 delegenin katılımıyla gerçekleştirildi.
Konferans, ortak çalışmayı koordine edecek bir sekretarya oluşturmayı kararlaştırdı ve merkezi yayın organı olarak Clara Zetkin’in yönetiminde çıkmakta olan Gleichheit (Eşitlik) dergisi belirlendi. Eşitlik dergisi, daha sonraki yıllar içerisinde uluslararası sosyalist kadın hareketinin en önemli materyallerini sağlayan yayınların başında geldi.
Konferans ayrıca, kadının genel ve sınırsız oy hakkının talep edilmesini kararlaştırdı. Bu talep konferansın ardından toplanan Uluslararası İşçi Kongresi’nin de kararı olarak benimsendi.
Bu, mutlak bir ileri adımı oluşturuyordu. Çünkü daha aynı yıl içinde Avusturya işçi hareketi yalnızca erkekler için geçerli olan bir seçim hakkını savunan bir karar benimsemişti.
İlk Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı, emekçi kadın hareketinin ideolojik ve örgütsel birliğini oluşturması bakımından büyük önem taşıdı.
Hem burjuva hem de emekçi kadın hareketi açısından önemli tartışmalara yol açan merkezi bir sorundu kadının oy hakkı. 26-28 Ağustos 1910’da Danimarka’nın Kopenhag kentinde yapılan İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı, 17 ülkeden 100 delegenin katılımıyla toplandı. Burjuva kadın hareketinin bir bölümünün savunduğu gibi kadına sınırlı oy hakkı talebini benimseyen İngiliz partisiyle yaşanan şiddetli bir tartışmanın ardından Konferans, kadınlar için genel, sınırsız oy hakkını savunan bir karar aldı. (Konferansta tartışma yaratan ve karar altına alınan diğer bir konu da kadınların gece çalıştırılmasının yasaklanmasıydı. Ve tam 100 yıl önce 8 Mart’ı yaratan o tarihi karar da yine bu konferansta alındı)
Araya Birinci Dünya Savaşı’nın girmesiyle kesintiye uğrasa da kadınların oy hakkı mücadelesi sona ermedi. Özellikle devrimin hemen ertesinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan Sosyalist Sovyetler Birliği Cumhuriyeti’nin kurulmasından ardından birçok ülkede kadınlara oy hakkı tanınmaya başlandı.
1893- Yeni Zellanda’daki Liberal işçi partisi koalisyonu hükümeti, kadınların oy hakkını tanıdı.
1907- Finlandiya’da kadınlar oy hakkını kazandı.
1915- Danimarka ve İzlanda'da kadınlara oy hakkını kazandı.
1917- Rusya’da kadınlar oy hakkını elde etti.
1920- ABD’de kadınlar oy hakkını kazandı.
1922- Kanada’nın İngilizce konuşulan tüm eyaletlerinde kadınlara oy hakkı verildi.
1923- Avusturya, Macaristan, Çekoslovakya, Polonya, Estonya kadınlar oy hakkını elde etti.
1928- İngiltere’de 21 yaşına gelmiş kadınlara oy hakkı verildi.
1934- Brezilya’da kadınlar oy hakkını kazandı.
1934- Türkiye’de Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
1937- Filipinler’de kadınlar oy hakkını kazandı.
1944- Fransa’da yapılan yasa değişikliğiyle kadınlar seçme ve seçilme hakkını elde etti.
1946- İtalyan kadınları ilk genel seçimlere katıldı.
1947- Çin ve Liberya’da kadınlar oy hakkını elde etti.
1958- Uganda’da kadınlar oy hakkını kazandı.
1960- Nijerya’da kadınlar oy hakkına sahip oldu.
1971- İsviçre’de kadınlar seçme ve seçilme hakkını elde etti.
*Bu yazı Ekmek ve Gül dergisinin Ağustos 2010 sayısında da yayınlandı.
“Oy hakkı size ne ifade ediyor bayan Watts” diye soran mahkeme heyetine, çamaşırhane işçisi Maud Watts “Bu hayatı yaşamanın başka bir yolu olmalı” diye yanıt verir. Süfrajetler arasında işçi kadınların varlığı oy hakkı mücadelesine çok önemli katkılar sağlamıştı. Süfrajet filmini izlemediyseniz kesinlikle tavsiye ediyoruz...
İlgili haberler
Özgürlük ekmeği
Tarihe damgasını vuran ayaklanmaların sebepleri neler olmamış ki! Ekmek mesela... Uğruna saraylar de...
GÜNÜN BELLEĞİ: Barışın inşacısı kadınlar savaşın y...
Barış en çok kadınların dilindedir. Bu topraklarda da sınırların ardında da... Sırbistan, Kosova, Sr...
GÜNÜN İLKİ: Fransa'da kadınlar ilk kez oy kullandı
Fransa’da kadınlar oy hakkını ilk kez 1945 yılında bugün, 29 Nisan’da belediye seçimlerine katılarak...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.