Yurtta kalanlara bir dokun, bin ah işit
Memleketinden dönen arkadaşlarımızı arayıp, ‘Nasılsınız?’ diye sorduk ‘Ah’ işittik. Hem hasret giderdik hem de yurtlarına dair dertlerini size yazalım dedik. Gelin onların dertlerine kulak verelim.

“Akademik takvimde dönemin 11 Eylül’de başlayacağını görünce haliyle kimimiz yakınlardan kimimiz uzaklardan yükümüzü sırtlayıp okula dönmek için yola düştük de düşmez olsaydık. Kampüs içindeki Samiha Ayverdi Yurdunda kalıyorum, yurtta tadilat olduğunu bildiğim için öncesinde tedbiri elden bırakmayayım dedim.” diye başlıyor arkadaşımız. Yurt öğrenci işlerinden yerleşebileceği söylenince çıkıp gelmiş ama geldiğinde yurttaki tadilatın bitmediğini, başka bir blokta kalacağını öğrenmiş. Yükleri yetmezmiş gibi bir de o odadan bu odaya buradan başka odaya koşuşturmaya başlayan yurt sakinleri heder olmuş desek yanlış söylemeyiz. “Dönem başladı, ilk haftayı tamamlamak üzereyiz ve hâlâ odalarımıza yerleşemedik.” diyerek devam ediyor. Memleketi ülkenin öbür ucunda olan arkadaşımız “Sorunlar bununla da bitmiyor yaz tatilinde evlerimize giderken ücret ödediğimiz halde eşyalarımızı yurtta bırakamayıp oradan oraya taşımamız da diğer sorunlardan.” diyerek yaşadığı mağduriyeti anlatıyor. Yaklaşık 3 bin kişilik yurdun tadilatını hangi mantık ve rahatlıkla bu denli aksattıklarını soran arkadaşımız, “Bu işin mağdurları olan biz öğrenciler gerçekten çok merak ediyoruz ve artık bizi sakinleştirmelerini değil, çözüm bulmalarını istiyoruz.” diyerek sözlerine son veriyor.

YURTTA TADİLAT VAR, GÖÇ BAŞLASIN
O sırada aynı yurtta kalan başka bir arkadaşımız herhalde söylenenlerle yetinemeyecek kadar dolu ki atlıyor söze: “Geçen sene bu zamanlar büyük bir hevesle kendimi çok şanslı hissederek yerleştiğim yurdum ilk günden beri beni, bizleri hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyor.” dedikten sonra bir bardak suyu tek seferde içti. Görünen o ki yurdun ana girişinden itibaren sıkıntılar kendini göstermeye başlamış. “Girişte bulunan güvenlik görevlilerinin saygısız tavırları, içeri girerken mecbur bırakıldığımız ve şahsi eşya olduğu düşünülmeden, kadın-erkek gözetilmeden yapılan aramalar...” derin bir nefes aldı ve devam etti. “Hadi bu aşamayı geçtiniz bir şekilde, bloğunuza geldiğiniz dakikada büyük bir karmaşanın içinde buluyorsunuz kendinizi. Bir yandan parmak izi peşinde koşturanlar bir yandan kantine girip çıkanlar (sadece tek bir kantinimiz var ve biz burada 816 kişiyiz), bir yandan da asansör mağdurları.” Bu arada arkadaşların yurdunda İki tane asansörü bulunuyor bulunmasına ama genellikle çalışmıyorlarmış. Bu durum çoğu zaman çileye sebebiyet veriyormuş. “Normal zamanlarda kısmen katlanılabilir olsa da bloktaki öğrencilerin çoğunun aslında burada kalmadıklarını ve sürekli ellerinde bavullarla göçebe bir hayat sürdürdüklerini göz önünde bulundurursak müthiş bir karmaşa çıkıyor ortaya.” diyor. Neden diye sorduğumuzda bunun sebebinin geçen sene dönem sonunda başlayıp dört aydan fazla bir süre geçmesine rağmen hala bitmemiş olan tadilat olduğunu söylüyor.

ÇİN SEDDİ GİBİ YURT MERDİVENLERİ
“Derslerin başlayış tarihinin belli olmasına rağmen bu durum kimsenin umurunda olmamış ki şu an neredeyse kimse kendi odasında kalamıyor. Onca öğrenci ellerinde bavullarla seferi bir yaşam sürüyor. Alt bloklarda kalan öğrenciler için durum bir hayli zor. Yurdun içinde bulunan merdiven bana göre Çin Seddi’nden sonra en uzun ve zorlu yapı seçilebilecek potansiyelde. Ve bizler yemek yiyebilmek için de bunu aşmak zorundayız. Çünkü yemek yiyebilmek için ne başka bir yemekhanemiz var ne de yemekhaneden başka şansımız.” dedikten sonra canını sıkan diğer noktanın ise yapılan zamlar olduğunu söylüyor. “Yurt ücretine gelen zam yetmezmişçesine yediğimiz içtiğimiz her şeyin fiyatı epey artırılmış. Öyle ki artık tüm kahvaltı hakkınızı kullanarak bir tost almaya kalktığınızda üzerine para ödemeniz gerekiyor. Devletin size tanımış olduğu kahvaltı hakkıyla bir tost dahi alamıyorsunuz. Kahvaltı fişi 3 lira, bir tost 3.25 tutuyor zaten.” diyerek durumu açıklıyor arkadaşımız.

‘ÖZEL HAYAT YOK’
“Bütün bu sorunlar sadece sizin yurtta yok.” diyerek Şerife Gelin Yurdundan bir arkadaşımız sözü aldı. “Yurdun en büyük sıkıntısı özel hayat diye bir şeyin kalmaması. Bunun en büyük örneği yurda girişte çantaların aranması.” diyor. Durumu şöyle açıklıyor: “Yeri geliyor ellerini daldırıp çantamızdakileri sorgusuz sualsiz tek tek çıkartıyorlar. Aramaya izin vermezsek müdürün odasını boyluyoruz. Yemekhanedeki yemeklere gelirsek kimi zaman çeşit yok, kimi zaman çok pahalı kimi zaman da hijyenik değil.” Odaların denetlenmesinden tutun kahve makinesine izin verilmemesine kadar birçok derdi var bu yurtta kalanların. Hepsinin üstüne bir de erkek yurt çalışanları tahrik olmasın diye pijamayla dolaşmanın yasaklanması arkadaşımızı isyan ettiriyor.

Kaynak: Genç Hayat

İlgili haberler
Eril dilinizden de, cinsiyetçi söylemlerinizden de...

Kocaeli Üniversitesinden kadınlar kalıplaşmış eril dile ve cinsiyetçi söylemlere karşı "Ekmek ve Gül...

Kocaeli Üniversitesi Ekmek ve Gül Kadın Çalışmalar...

Üniversiteli kadınlar topluluk çalışmalarını, üniversitelerde yaşananları ve gündemi canlı yayında k...

Kocaeli Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneğinin ku...

Kocaeli Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneği, yeni dönem gerçekleşecek kurslaraına start verdi derne...