Pandemi ile birlikte çalışma koşullarının daha da ağırlaştığı sektörlerin başında geliyor market ve mağaza sektörü. Bu dönemde ağır çalışma koşullarının yanında baskı ve mobbing de cabası. Bugün pek çok markette işçiler örgütlenme yolunda adım atarken, sendikalaşmaya karşı patron baskısı ve işten atma tehdidi de artıyor. İşçiler işten atılmasa bile market sektörünün ağır çalışma koşullarına dayanamayıp bazen tazminatını bile düşünmeden işten ayrılıyor.
4 yıldır Şok markette çalışan ve yönetici pozisyonda olan bir kadınla bir araya geldik. “Bir ay içerisinde 10 personel aldılarsa beşi gidiyor, beşi kalıyor çünkü ağır çalışma koşullarına dayanamıyorlar” diyerek durumu özetleyen Şok çalışanı, çalışma koşullarını ve derya deniz olmuş sorunlarını anlatmaya koyuluyor.
Mağazayı açtığında ilk olarak hangi işle güne başladığını anlatıyor ve bazı marketlerde müşterilerin sağlığının nasıl hiçe sayıldığına dair önemli bir iddiada bulunuyor: “Bazı marketlerde son kullanma tarihi geçmiş ürünleri ya da son kullanma tarihi o gün olan ürünleri kasanın yanına koyup müşteriye sattıklarını söylüyor bir arkadaşım. Ondan duydum bunu, zaten ürünlerin üzerindeki son kullanma tarihleri tahmini son kullanma tarihleri oluyor, yani yaklaşık bu tarihlerde bozulur demek oluyor ürünler. Bakliyat ürünlerde daha uzun ömürlü oluyor ama tavuk, peynir, süt, dondurulmuş gıda gibi ürünlerde çok daha kısa süreli oluyor. Çalıştığım kurumda da hiç görmedim değil, çalıştığım bir mağazada mesela ‘Biz yıllarca bakkallardaki yumurtaları yedik’ deyip tarihi geçmiş yumurtaların kartonundaki SKT’yi asetonla silip yeniden yazmıştı mağaza yöneticisi. Fakat bu onun sorumluluğunda olan bir şey, yakalanırsa işten atılır. Onun bunu yapma sebebi de yukarıdan gördüğü baskı. İmha çok olunca ya da o ayki ciro az olunca hesap soruluyor ‘Niye böyle’ deniyor haliyle. Müşteriler de son kullanma tarihi açısından çok dikkat etmiyorlar… Benimse sabah mağazayı açtığımda ilk yaptığım iş son kullanma tarihi geçmiş ürünleri reyonlardan temizlemek.”
‘ERKEKLER MARKETTE ÇALIŞMAYI TERCİH ETMİYOR, HAMALLIK YAPARIM DAHA İYİ DİYOR’
Geçmişte markette çalışmış bir arkadaşıyla karşılaştığını söyleyip aralarındaki sohbeti anlatıyor işçi: “Arkadaşa ‘Sen niye işi bıraktın’ diye sorduğumda ‘Markette çalışılır mı? Envanteri ayrı dert, alarmı çalar sen yetişirsin, envanteri kötü çıkar gene sen suçlu olursun, her tür işi sen yaparsın…’ Çok haklı aslında. Bizim bölgede erkek çalışan fazla da yok. Mağazada hem kasaya bakıyor hem yük taşıyor hem mal dağıtıyor hem meyve sebze temizliyor, her işe koşuyor. ‘Ben burada yapacağım hamallığı giderim başka bir yerde yaparım, sadece yük taşırım’ diyor.”
‘KAĞIT ÜSTÜNDE 8 SAAT ÇALIŞMA, YILLIK İZİN HAYAL’
Bu kadar ağır koşullar olması nedeniyle mağazaya 10 personel geliyorsa bir ay içerisinde 5 personel kalıyormuş; “Çünkü ağır çalışma koşullarına dayanamıyor. Bunu bir yöneticiye söylesem ‘Ne çalışıyorsunuz ki, 8 saat’ der. Evet kağıt üstünde 8 saat ama biz 8 saatin üstü çalışıyoruz. 8 saatin üstünün bize sözde izin olarak dönmesi gerekiyor ancak sen kafanda tutuyorsun, benim bir saat alacağım var diyorsun ama unutuluyor gidiliyor. En fazla 4 personelle çalışılıyor mağaza. Bazı mağazaların tek bir personelle çalıştığını biliyorum, yani o mağazanın müdürlüğünü yapıyor reyon da düzenliyor, sigarayı da diziyor, meyve sebzenin çürüğünü de temizliyor, mağazada gün boyu her türlü işi tek başına o personel yapıyor. Yöneticiler ‘Yeterli eleman var’ diyor.
Peki niye izne çıkamıyoruz? Yıllık izin kullandırmıyorlar! Mesela bir mağaza müdürünün 325 gün izni varmış içeride, şaka konusu olmuştu, ‘izne çıksa seneye görüşürüz” diye, gülüyoruz ama çok acı bir şey. Ben 4 yılda toplam 14 gün izin kullandım. Benim izne çıkmam demek diğer personelin daha fazla çalışması demek.”
‘BU SEKTÖRDE UZUN YILLAR ÇALIŞIP EMEKLİ OLMAK ÇOK ZOR’
İşçi sağlığı, iş güvenliği önlemlerinin de hiçe sayıldığını, ağır yük kaldırmaktan dolayı bel fıtığı boyun fıtığı gibi sağlık problemlerinin ortaya çıktığını anlatırken söyledikleri, mobbingin de ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor: “Mesela eğer ki uzun yıllar çalışmış bir müdür, bir çalışansan, evlilik yakınsa senin tazminatı vermemek için her türlü yolu deniyorlar. Tazminatsız işten çıkarmak için en ufak bir şeyde savunma yazdırabiliyorlar ve en büyük amaçları da o tazminat ödememek. Kadın işçi fıtık olmuş, hasta olmuş, bu kadar emek vermiş, canla başla çalışmış umurlarında değil. Hasta olduğumuzda ağır hastalık yaşadığımızda rapor alamıyoruz. Yanımızdaki arkadaşlarımız daha fazla çalışmasın diyoruz. Bir kişinin olmaması demek mağazada çalışan diğer arkadaşlara daha fazla iş yükü demek. Bir müdürün ayağından palet geçti, dokuda ezilme oldu, o ayakla terlik giyip gelerek çalışmaya devam etti. Ben regl ağrılarıyla 2-3 tane ağrı kesici içip ayakta durmaya çalışarak sevkiyat çektiğim günleri bilirim.”
Peki bu işte bir gelecek görüyor mu kendisi için? “Uzun çalışmak, emekli olmak gerçekten çok zor bu alanda. 4 yıllık çalışanım, bedenen de psikolojik olarak da çok yıpranmış durumdayım. Envanter kötü çıkacak diye stres yaşıyorsun, hırsızlık oluyor senin üstüne kalıyor, depo ürünü göndermiyor sana kitleniyor. Herhangi bir hırsızlık olayı olmasın, bir şey eksik kalmasın diye yemek molasına dahi çıkmıyorum.”
‘BİR ARKADAŞIMIZ SİLAHLI SOYGUNA UĞRADI, MAZAĞA SAHİP ÇIKMADI’
Market çalışanı kadınlar hem yöneticilerin hem de gelen müşterilerin tacizleriyle sık sık karşılaşılabiliyor, bunu önleyecek bir kurum politikası da yok. “Daha önce çalıştığım mağazada mağaza müdürünün de rahatsız edici hareketleri, tacize varacak hareketleri olmuştu. Ben tavrımı koydum ve çalışmamaya başladım, başka mağazaya yolladı beni. Tabii baka mağazaya geçince ‘Aa bu çalışıyormuş’ dediler. Mağaza seni müşteriye karşı da korumuyor. Müşteri şiddet uyguladığında adli bir vaka olarak sen şikayet edersin ancak, mağazanın senin arkanda durması gibi bir şey söz konusu değil. Bakın mesela bir mağaza müdürü sabah mağazayı açarken silahlı soyguna uğradı, mağaza yönetimi sahip çıkmadı. Çalınan para sigortalı olduğu için onun telafisi var, mağaza yönetimi böyle düşünüyor ve adli süreci yürütmüyor. Silahlı saldırıya maruz kalan kişi bireysel olarak şikayetçi olabilir ancak, silahlı soygunda vurulsan, ölsen tazminat ödeyip olayı kapatmaya çalışırlar. Yani hiçbir can güvenliğin yok.”
Görsel: Pixabay
PANDEMİ ÖNCESİNİ HATIRLAMIYORUM
Market çalışanı arkadaşımızla pandemi döneminin yarattığı zorlukları konuşurken çok dikkat çekici bir şey söylüyor; “Pandemi öncesini hatırlamıyorum.” “Resmen bir işkence yaşadık” diye anlattığı kapanma süreçleri, ağırlaşan çalışma koşulları ve halen devam eden sorunlar adeta önceki koşulları -ki o koşullar da fena- aratır duruma getirmiş onu. “Bazen iyi ki AVM’leri açtılar da insanlar oraya gitti diyorum, çünkü AVM’ler kapalıyken insanlar marketlere saldırıyordu. Çok berbat bir süreçti bizim için, pandemi ilk patladığı zaman insanlar o kadar çok alışveriş yapmaya başladı ki şaşırdık. İnsanlar geliyor paket paket makarna alıyor, biri bütün makarnaları toplayıp götürüyor, diğer insanlara kalmıyor. Mağazanın içi soyguna uğramış gibiydi, müşterilerle tartışmalarımız oluyordu, un, makarna kalmayınca müşteriyle biz karşı karşıya kalıyorduk, tartışma oluyordu.
Özellikle kapanma zamanları, meyve sebzeleri çifterli poşetliyorduk. Bir seferde tek başıma 1 TIR ürün indirdiğimi bilirim mesela. 200 kilo ile 1 ton arası ağırlıklar. Tek başıma onca suyu çektim. Mağazayı kapatıyordum 6’da alelacele gidiyordum eve, yemek yiyip tekrar mağazaya dönüyordum ki sevkiyatı alayım. Müşteri de sanıyor ki mağazayı kapatıyoruz 6’da, işimiz bitiyor. Sevkiyatı getiren kişi kaç mağazaya gidiyor gün içinde, mağazaların çoğunda kadın eleman çalışıyor, her birinde yardım ettiğini düşünün. Akşama kadar o da mahvoluyor. Kadın olarak biz de o kadar ağır yükü taşıyoruz, çekiyoruz, mağazayı kapatınca ortalığı düzeltiyorsun, sepetleri düzenliyor, toparlıyorsun, mağazanın büyüklüğüne göre işi bitirip çıkma saatin değişiyor. Dip köşe temizlik yaptırıyorlar, her türlü temizliği mağaza elemanı olarak sen yapıyorsun…”
PANDEMİNİN EKSTRALARI: ANGARYA ARTTI, EK İŞLER ÜST ÜSTE YÜKLENDİ
Her işi yapan, her yükü taşıyanların payına ne düşmüş peki? Ekonomik olarak koca bir hiç! Pandemide mağaza sahipleri büyük paralar kazanırken, pandemi sürecinin özgünlüğü diye getirilen işlerin kalıcı hale gelmesiyle dertler katlanmış. “Pandemiyle birlikte para çekimi para gönderimi gibi angarya işler çıkarttılar bize. IBAN’a para atma gibi. Şimdi Şok net çıkarttılar, bildiğin internet satıyoruz mağazanın içinde modemli falan. Fatura ödeme var. Bir de ‘Cepte Şok’ getirdiler, uygulama geldiği ilk zaman kişinin oturduğu ev hangi mağazaya yakınsa oraya sipariş gitmeye başladı ve biz götürüyorduk o evlere siparişleri. Ben mağazayı bırakıp bu siparişleri götürüyordum örneğin, çok ağır yükleri dolmuşa binip götürdüğüm oldu. Bir de adresi bulmak için dolan dur. Arayacağım, yardım isteyeceğim kimse de yok. O zaman o yüklerle yürüyerek teslimat yapan insanlar vardı, şimdi kuryeler var ama onlar da dertli. Kullandıkları araçlar üç tekerlekli scooter gibi bir şey, emniyet kemeri yok, malzemeleri koyduğun sepeti de dengeyi sağlamaya engel oluyor, bir arkadaş ‘Her seferinde yuvarlana yuvarlana götürüyorum’ diyor.”
Görsel: Freepik
İlgili haberler
Marketlerde risk altındayız, önlem yok
Markette çalışan üniversite öğrencisi bir okurumuz anlatıyor: Marketlerin aşırı yoğunluğundan dolayı...
Tacize uğrayan Şok market çalışanı: Tacize karşı s...
Dersim’de Şok Market müdürü Yaşar Koç’un tacizine uğrayan D. Ekmek ve Gül’e yazdı: Yaşadığı saldırıy...
‘Maaşım, çalıştığım marketten alışveriş yapmaya ye...
H.T. Ankara’nın zincir marketlerinden birinde çalışıyor. Pandemiyle birlikte çalışma koşulları ağırl...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.