Şimşek programında iki yılın ardından: Kadın işçilere kalan katmerlenmiş sömürü ve güvencesizlik oldu
Mehmet Şimşek programı uygulanmaya başlayalı iki yıl geçti. Bu iki yıl kadınlar için ucuzun da ucuzuna çalıştırma, kamusal haklardan mahrum kalma, güvencesiz bir yaşam tablosunu ortaya serdi.

Yılın ilk yarısını bitiriyor, yaza doğru hızlı bir giriş yapıyoruz. Yazın nasıl geçeceği bir gündem maddesi. Ancak sadece sıcaklar açısından değil, ceplerin nasıl dolacağı da bir soru olarak önümüzde duruyor.
Aylar geçtikçe maaşların erimesi, alım gücünün düşmesi, tüketim maddelerine yapılan zamlar, artan masraflar... Hepsi kendi başına birer gündem maddesi. İktidar asgari ücrete başka bir zam yapılmayacak dese de temmuz yaklaşırken akıllardaki “Ara zam olacak mı acaba?” sorusu hiç rafa kalkmıyor. Bu işçilerin en temel taleplerinden biri olacak önümüzdeki aylarda da. İktidarın uyguladığı ekonomi politikaları bugün emekçileri bir günü atlatıp ertesi güne “Allah kerim” dediği bir yaşamın içine itti. İşte bu tablo Şimşek programının sonuçlarını gözler önüne seriyor ve bu tablodan en çok işçi ve emekçi kadınlar etkileniyor.

EN ACİL TALEP KREŞ TALEBİ

İktidar kamuda tasarruf tedbirleri ile kreşleri kapatmaya, kamusal hizmetleri kısıtlamaya çalıştı. Hatırlayalım; Ege Üniversitesi Hastanesindeki kreş önce kapatılmak istendi, sonra çalışanların tepkileri ile kapatılmadı. Ancak bir taşerona kiralandı ve ücret artışı yaşandı. Bir kamu kurumu kâr amacı güderek hareket etti. Bu ücret artışı, hali hazırda düşük ücretlerde çalışan kadınlara ya “Çocuğu kreşe yollama” ya da “Çalışma” demek anlamına geldi. Bu süreçte kadınlar ücretsiz izinler almak, çocuklarını evde yalnız bırakmak zorunda kaldı.
Çok yaygın olmayan kamu kreşlerinin kapatılmaya çalışılması veya özel şirketlere devredilmesi, MEB’e bağlı olanlar dahil kreşlerin ücretlerinin 4-5 kat arttırılması, neredeyse bütçe ayrılmayan şiddeti önleme mekanizmalarının tasarruf bahanesi ile tamamen engellenmesi, özel eğitim merkezlerinin işlevsiz hale getirilmesi gibi sayabileceğimiz pek çok şey de bu program ile kadınların hayatının orta yerine bırakıldı. Daha ortada Şimşek programı yokken çocukların beslenmesine kaynak ayırmayan iktidar bugün de bu programı bahane göstererek bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek talebini göz ardı ediyor.

İŞÇİNİN İÇTİĞİ SUDAN TASARRUF

Kamuda tasarruf tartışmalarının gündeme gelmesiyle birlikte, işçi haklarından tasarruf etmek özel işletmelerin patronlarının da gündemine girdi. İş yerlerinde işçilerin içeceği su miktarının sınırlanmasından tutalım, tuvalet kağıdı ve sabunun olmadığı fabrikalara kadar pek çok örneğe şahit olduk. Tasarruf edilen bir diğer mesele de işçilerin, emekçilerin hakkı olan servislerdi. Örneğin geçtiğimiz yaz Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü üniversitenin kuruluşundan bu yana hizmet veren personel servislerini kaldırıp personelleri toplu taşımaya yönlendirmişti. Çoğunlukla kadın işçilerin çalıştığı Esenyurt’taki Salcomp fabrikasında da işçilerin gece servisleri yine tasarruf gerekçesi ile kaldırılmıştı. Bu iki yerde de çalışanların mücadelesi ve ısrarı ile servisler geri getirildi. Ancak bu uygulamalar “kamuda tasarrufun” kim tarafından nasıl uygulanacağının somut göstergeleri oldu.

SERMAYENİN KORUYUCUSU KOLLUK

Şimşek programının bir diğer sonucu işçi kadınların daha fazla baskı altında çalışmasıydı. Tasarruf nedeni ile en temel hakları bile elinden alınmaya çalışılan kadınlar, bir de işten çıkarılma baskısı ile uzun çalışma saatleri ve ağır çalışma koşullarına mecbur bırakıldı. En ufak bir itiraz, yaşananlara ses çıkarma, ücret artışı talebi kapının önüne gönderilme tehdidi ile karşılık buldu. Pek çok kadın işten atıldı. Artan işsizlik bir taraftan da işçilerin ama özellikle de kadınların üzerinde Demokles'in kılıcı gibi duruyor. Programda ücret artışlarının enflasyona yol açtığı iddiasıyla işçilerin ücret artışı taleplerinin de önü kesiliyor. Bu durum, programın uygulanmaya başladığı günden bu yana toplu iş sözleşmesi mücadelesi sürdüren ve sürdürecek alanlardaki işçilerin mücadelelerini engellemek için bir koz olarak kullanılıyor.
İktidar her şeye rağmen direnişe geçene de tüm güçleri ile dört bir yandan saldırıyor. Bu saldırıların en somut örneklerinden birini Urfa’daki Özak Tekstil direnişinde gördük. Sadece kolluk kuvvetleri ile vazgeçiremeyeceğini anlayan iktidar müftüsüyle, valisiyle birlikte işçileri dört bir yandan kuşatmaya çalıştı. Kadın işçilerin başını çektiği bu direnişte işçiler, iktidarın şiddet politikalarına karşı geri adım atmadılar. Sadece Özak’a değil, Lezita ve Polonez işçilerine de aynı dozda saldırmaya devam etti iktidar.

UCUZUN DA UCUZUNA ÇALIŞMA: KADINLARIN YÜZDE 16'SI ESNEK ÇALIŞIYOR

Şimşek programının kadınların çalışma yaşamına müdahalesinin bir diğer ayağı da esnek çalışmanın önünün açılması. Her ne kadar bu sistem içerisinde işten atmalarda ilk vazgeçilen kadın emeği olsa da diğer yandan evden üretim ve ucuz emek gücünde kadın emeğine olan ihtiyaç sermayenin bugün önüne koyduğu meselelerden biri. Bu da kadınlar için güvencesiz, sigortasız, ucuzun da ucuzuna çalışmak demek. 2023 yılında Türkiye'de yarı zamanlı ve esnek çalışanların genel istihdam içindeki oranı yüzde 10.2 olarak gözüküyor. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde, kadınların yüzde 16.1’nin esnek çalıştığını görüyoruz. Bu oran erkeklerde yüzde 7 civarında.

BU PROGRAMI REDDEDİYORUZ!

Bugün üzerimize bırakılan koca bir kayayı tek başına kaldıramayız. O kayanın hareket edip sermayenin üzerine yuvarlanmasını sağlayacak şey de örgütlü gücümüz. Yana yana gelmenin koşullarını yaratıp evde, iş yerinde, okulda, parkta, dernekte, sendikada, bir talep platformunda güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bugün şimşek programını reddetme gücünü Özak işçisi Funda’dan, Polonez işçisi Emine’den, Lezita işçisi Şerife’den alıyoruz.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Taleplerimizi birliğimizle kazanacağız: 'Barajsız...

Sendikalı, sendikasız, tam zamanlı ya da yarı zamanlı hangi biçimlerde çalışırsa çalışsın tüm kadın...

Toros Tarım İşçilerinin grevinde dayanışma tablosu...

Mersin’de Toros Tarım fabrikalarında çalışan ve Petrol-İş Sendikası’na üye işçilerin patronun düşük...

İzmir’de belediye işçilerinin grevi: Filler tepişi...

'Çalışan ve üretenin hakkını savunalım. Ranta değil, emeğe destek verelim.'