Şiddete, sömürüye, eşitsizliğe karşı kadınlar alanlarda
Kadına yönelik şiddet artıyor, eşitsizlik derinleşiyor... Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar ‘Susmaya niyetimiz yok’ diyerek alanlara çıkıyor

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nü Türkiyeli kadınlar ekonomik krizin etkisi altında, hakları tırpanlanarak, şiddetle uzlaştırılmaya çalışılarak yani çok daha zorlu koşullarda karşılıyor. Krizin daha da artırdığı yoksulluk kadınlara şiddet hatta ölüm olarak dönüyor. Kadınlar erkeğe daha bağımlı hale getirilirken, özellikle genç kadınlar ev içi yükleri, çocuk, hasta, yaşlı bakımı nedeniyle çalışma yaşamından çıkıyor. “Kadın ailenin lokomotifidir” diyen zihniyet, kadınları “aileyi ayakta tutan” bir parça olarak görüyor ve kadının tüm taleplerini, yaşamını “aile bütünlüğünün” gerisinde görünmez kılıyor.

Sadece Türkiyeli kadınlar değil, dünyanın tüm kadınları için ortak olan bu sorunlara karşı, kadınların ortak mücadelesi ise sürüyor. İşte bu koşullarda kadınlar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla çeşitli eylem ve kampanyalarla taleplerini dile getiriyor. Bugün Türkiye’nin pek çok yerinde alanlarda olacak kadınlar; eylemler ve etkinlikler yapacak, sözünü birbiriyle birleştirecek. Çeşitli illerden kadın platformlarıyla taleplerini, dikkat çektikleri noktaları konuştuk.

SUSMAYA, HAKLARIMIZDAN VAZGEÇMEYE NİYETİMİZ YOK
Şenay KUMUZ (İstanbul 25 Kasım Kadın Platformu):

Bugün kadınların yaşamına dair pek çok saldırı var. Tek adam rejimiyle geri plana itilen kadınlar, kadın kimliğiyle kendini var edebileceği fiziki koşulun ortadan kalktığı bir dönemi yaşıyor. Kadına yönelik şiddetin, tacizin, tecavüzün arttığı bu dönemde kadınlar bir de ekonomik krizle karşı karşıya.
Biz 25 Kasım’a giderken daha az kadının şiddete maruz kaldığını ya da nerdeyse hiç şiddete maruz kalmadığını konuşmak isterdik. Ne bu 25 Kasım’da ne de gelecek 25 Kasım’larda hükümetin kadına bakışının çok değişeceğini düşünmüyoruz. Ancak biz kadınların mücadelesi, birlikteliği, gücü, direngenliği hangi koşullarda olursak olalım bizi taleplerimizden ve mücadelemizden vazgeçirmeyecek.
İşte tam da bu dönemde kadınlar 6284 sayılı Yasa’dan da, nafaka hakkından da vazgeçmeyecek. Kadınlar istismara maruz kalmanın engellenmesi, cinsel saldırıların önüne geçilmesi, çocuk evlilikleri ya da pek çok kadın üzerindeki yaşlı, çocuk, hasta bakımı gibi iş yüklerinin kaldırıldığı, bunun devlet güvencesi altında daha sağlıklı ortamlarda sağlandığı koşulların yaratılmasını istiyor ve bu taleplerle sokaklara çıkıyor. Yine LGBTİ+ bireylerin üzerindeki şiddet, cinayet, nefret suçlarının bir an önce ortadan kalkması ve bununla ilgili yaptırım olan yasaların hayata geçirilmesi bir başka talebimiz. Krizin kadınların üzerindeki yükünün ortadan kaldırılması, yerel seçimler öncesi kadın temsiliyetinin artırılması, sığınmaevlerinin sayısının ve niteliklerinin artırılması talepleri ve “Erkek şiddetine bahane çok; susmaya, haklarımızdan vazgeçmeye niyetimiz yok!” sözüyle tüm kadınları bir arada olmaya çağırıyoruz.

HAKLARIMIZ VE HAYATLARIMIZ İÇİN BİR ARADA OLACAĞIZ
Latife KAHYAOĞLU (Ankara Kadın Platformu)

Ekonomik koşulların toplumun geniş kesimleri için giderek daha ağırlaştığı, milliyetçilik ve muhafazakarlığın yükseltilerek baskının daha da artırıldığı bir süreç yaşıyoruz. Tüm bu politikalar sonucu biz kadınlara yönelik şiddet de giderek artıyor. Kadın cinayetleri, taciz, tecavüz, iktidarın kadın bedeni üzerinden yürüttüğü saldırgan politikalar ve söylemlerle katmerleniyor. Ekonomik kriz en çok biz kadınları vuruyor. Kadınlar sosyal güvenlik ağlarının dışına çıkarılarak aileye, kocaya, babaya mahkum ediliyor. İlk işten atılanlar ya da düşük ücretle kölece çalıştırılanlar, esnek, kuralsız, kayıt dışı çalışmak zorunda bırakılanlar yine biz kadınlar oluyoruz.
Tüm bu koşullara karşın biz kadınlar, yaşamımızdaki erkek-devlet şiddetini daha yüksek sesle dile getirmeye, mücadele etmeye devam ettiğimiz günlerden geçiyoruz. Biz kadınlar OHAL’e rağmen izin vermedik. Tüm baskılara rağmen mücadelemizi sürdürdük, sürdürmeye devam edeceğiz. Kadınlar olarak evde, işte, sokakta, Mecliste okulda bulunduğumuz her alanda direndik, direneceğiz. Kadınların birlikteliğinden aldığımız güçle direnmeye dayanışmamızı daha güçlü örmeye devam edeceğiz. Ankara Kadın Platformu olarak kadın cinayetlerine, tacize, tecavüze, yoksulluğa, işsizliğe, savaşa ve emeğimizin sömürülmesine karşı haklarımız ve hayatlarımız için bir arada olacağız, sesimizi daha çok yükselteceğiz.


ŞİDDETİN OLDUĞU YERDE DİRENİŞİMİZ DE VAR
Gülistan ATASOY (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu):

Ataerkil kapitalist sistemin yarattığı eşitsizlik ve ayrımcılık günden güne derinleşirken, dünyanın dört bir yanında yükselişe geçen sağcı iktidarlar uyguladıkları cinsiyetçi, gerici ve militarist politikalarla biz kadınları her türlü şiddete ve güvencesizliğe mecbur kılmak istiyor.
Ülkemizde ise tek adam rejimine geçişle birlikte kazanılmış haklarımıza dönük saldırılar artarak devam ediyorken bir yandan da etkisini gün geçtikçe artıran ekonomik krizle birlikte yoksulluk ve şiddet yaşamımızın bir parçası haline getiriliyor. KESK’li kadınlar olarak; Her türlü baskı ve sindirme çabasına rağmen “Şiddetin olduğu her yerde direniş de vardır” diyerek; esnek, parçalı istihdamın vazgeçilmez unsuru haline getirerek güvencesizleştiren emeğimize, neoliberal politikalara, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, ataerkil toplumsal şiddete, aile içi şiddete, gericiliğe, savaşa, militarizme, ırkçılığa ve faşizme karşı alanlardayız.
Bu yıl özellikle krizin kadınlar üzerinde yarattığı ekonomik şiddeti öne çıkararak, “Yoksulluğa, güvencesizliğe, şiddete karşı kadınlar mücadelede buluşuyor” şiarıyla; kalıcılaştırılmış OHAL rejiminin tüm uygulamalarıyla son bulması; hukuksuz bir biçimde ihraç edilen tüm emekçilerin işlerine geri dönmesi; esnek, güvencesiz, kayıt dışı çalışmanın yasaklanması; kadına yönelik şiddeti artıran cezasızlık politikasının son bulması, caydırıcı önlemlerin alınması ve İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere imzalanan uluslararası sözleşmelerin gereğinin yerine getirilmesi; çalışma yaşamında kadınlara uygulanan ayrımcılık, mobbing ve tacize karşı etkin önlemlerin alınması; içeride ve dışarıda sürdürülen savaş politikalarına son verilmesi; bir arada, eşit ve barış içinde, laik demokratik bir yaşamın inşası için gerekli koşulların oluşturulması talepleriyle 25 Kasım’da meydanlarda kadın dayanışmasını büyütüyoruz.

ÖLMEDİĞİMİZ, SÖMÜRÜLMEDİĞİMİZ BİR DÜNYA İÇİN...
Hatice ÇORUK (İzmir Kadın Platformu)

Olağanüstü halin olağanlaştığı bir dönemdeyiz ve bu rejim temelini emek ve kadın düşmanlığı üzerinden yükseltiyor. Krizle birlikte artan yoksulluk kadınlara daha fazla şiddet olarak dönüyor, işten ilk atılanlar kadınlar oluyor. Kadınlar çocukların eğitim ihtiyaçlarını karşılayabilmek için daha fazla emek-zaman harcıyor, patronuyla tartışan erkek hıncını “tek mülkü olarak gördüğü” kadından çıkarıyor. Ekonomik, psikolojik, fiziksel şiddet artıyor. Kadınlar yoksulluk, işsizlik, açlık, göç ve insan ticaretiyle karşı karşıya kalıyor. Şiddet; iş güvencesiz ve esnek çalıştırmayla, ağırlaşan yaşam koşullarıyla, ücret eşitsizliğiyle, sosyal haklarda artan kısıtlamalarla, işten atmalarla katlanarak artıyor. Çocuk istismarı artıyor, eğitim sisteminde yapılan değişiklikler ve müfredat içeriğiyle taciz normalleştiliyor. Çocuklarımız, ucuz işçiliğe ve her türlü istismara hapsediliyor. Biz İzmir Kadın Platformu olarak, tüm saldırılara karşı bir arada olmanın önemli olduğunu, ancak birlikte mücadele edersek saldırıları geri püskürtebileceğimizi düşünüyoruz. 25 Kasım’da İzmir Kadın Platformu olarak kadına yönelik her türlü şiddete, kazanılmış haklarımızın gasbına, tacize, tecavüze, çocuk istismarına, nefret cinayetlerine, güvencesizliğe, kadını aile içine sıkıştırmak isteyen eril zihniyete, yoksullaştırmaya, faturanın büyüğü kadına kesilen sermayenin krizine karşı “Kadınlar birlikte güçlü” demek yürüyeceğiz. İzmirli tüm kadınlara çağrımızdır: “Ölmediğimiz, dövülmediğimiz, sömürülmediğimiz, hor görülmediğimiz bir dünya için gelin birbirimize güç verelim.”


BASKIYA VE ŞİDDETE KARŞI BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ
Sevil ARACI (Adana Kadın Platformu)

Biz kadınlar her gün ağırlaşan koşullar altında şiddeti, yoksulluğu, ücret eşitsizliğini, işten atmaları yaşıyoruz. Kazanılmış haklarımız elimizden alınmaya çalışılırken nafaka hakkı gasbedilmek isteniyor, boşanmalar zorlaştırılmaya çalışılıyor, şiddet meşrulaştırılıyor. Adana nüfusunda önemli bir yer tutan tarım işçisi kadınlar, fabrikalarda çalışanlardan bile daha zor koşullar altında. Yine Adana’da önemli bir nüfusa ulaşmış olan mülteci kadınların sorunları günden güne büyüyor. Katlanılmaz bir hal alan yoksulluk en çok mülteci kadınları vuruyor.
Bizler tüm bu olumsuzluklar karşısında mücadelemize güç verecek olanın dayanışma olduğunu düşünüyoruz. Bu yıl “Her türden baskıya ve şiddete karşı kadınlar birlikte güçlü” şiarıyla sokağa çıkıyoruz.

FEDAKARLIK ETMİYORUZ, ŞİDDETE SESSİZ KALMIYORUZ
Gözde MEYDAN (Kocaeli Ekmek ve gül Kadın Dayanışma Derneği)

Her 25 Kasımda olduğu gibi biz de bugün Kocaeli Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneği olarak sokakta olacağız.
Bu yıl 25 Kasım vesilesiyle dikkat çekmek istediğimiz noktalar ise şunlar: Kadınlar sadece fiziksel şiddete uğramıyor. Ekonomik kriz ilk önce kadınları vuruyor; artan işsizlik, işten atmalar, derinleşen ücret adaletsizliği, yapılan zamlar en çok ve ilk önce kadınları etkiliyor. ‘Fedakarlığın’ büyüğü kadınlardan bekleniyor. Hakları törpülenmeye çalışılan işçi kadınların, krizi ev geçiminde hisseden ev kadınlarının, çaresizliğe mahkum edilmeye çalışılan bütün kadınların bizi yönetenlere söyleyecek sözü var elbet: Fedakarlık etmiyoruz, şiddetinize de sessiz kalmıyoruz.


ŞİDDETİ TETİKLEYEN SAVAŞ ATMOSFERİ SON BULSUN
Çağla YOLAŞAN (Dicle Amed Kadın Platformu)

Dicle Amed Kadın Platformu (DAKP) olarak bu yıl bir haftalık etkinlik dizisinin ardından 25 Kasım’a gidiyoruz. Bu yıl yürüyüşümüzü “Şiddete ve kadın kırımına karşı, haklarımız ve hayatlarımız için bir aradayız direniyoruz” şiarıyla gerçekleştiriyoruz. En öne çıkan taleplerimiz ise; kadınların şiddete karşı güvencede olabilmelerini sağlayan yasalara dönük saldırılara karşı kazanılmış haklarımızı korunması, nafaka hakkına yönelik sanal mağduriyetlerle kadınları güvencesiz bırakma girişimlerine karşı nafaka hakkının korunması, bölgede kapatılan kadın kurumlarının tekrar faal hale getirilmesi ve bu birikime sahip çıkabilmek, şiddeti tetikleyen savaş atmosferinin son bulması olarak ifade edilebilir.

İlgili haberler
GÜNÜN ÇAĞRISI: Haydi 25 Kasım’a...

İstanbul’dan İzmir’e, Kocaeli’den Adana’ya, Ankara’dan Dersim’e, Denizli’den Diyarbakır’a kadınlar s...

GÜNÜN ÇAĞRISI: Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Mer...

Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezine bağlı kadın avukatlar 25 Kasım için video hazırladı. Psiko...

GÜNÜN ÇAĞRISI: Ekmek ve Gül’den kadınlara mektup v...

Biz kadınlar ellerini birleştirsin, kaynaşsın, gün yüzü görsün istiyoruz. Sen de var mısın bizimle?...