Dünya Emekçi Kadınlar Günü 8 Mart’a giderken Ankara’da farklı sağlık kuruluşlarının farklı birimlerinde çalışan sağlık işçisi kadınlarla pandemi sürecini nasıl deneyimlediklerine ilişkin yaptığımız anketin sonucunda kadınların yaşadığı deneyimlerin büyük oranda benzer olduğunu söyleyebiliriz. Pandemi sürecinde temizlik işlerinde çalışan işçilerin iş yoğunluğu büyük oranda artmış, hastanelere gelen hasta sayılarında azalma olsa dahi şefleri tarafından daha fazla çalıştırılmaya zorlanmışlar. İş yoğunluğunun artmasının yanı sıra hasta olan arkadaşlarının yerine ekstra bir eleman alınmadığı için onların iş yükünü de geride kalanlar sırtlanmak zorunda kalmış. Bu süreçte sağlık işçilerinin yıllık izin kullanmasının Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan bir genelge ile yasaklanması da işçileri büyük oranda etkileyen bir durum olmuş. Neredeyse 1 yıl boyunca yıllık izinlerini kullanamayan sağlık işçileri esprili bir dille zaman zaman dinlenebilmek için Kovid-19’a yakalanmayı bir şans olarak gördüklerini söylüyor. Yemekhane biriminde çalışanların iş yoğunluğu ise kapalı alanda bir arada yemek yemenin riskli bulunması sebebiyle azalmış. Bazı kurumlarda esnek çalışma uygulandığından her gün işe gidilmezken bu konuda kamu kurumları ile özel hastaneler arasında fark oluşmuş. Özel hastanelerde çalışan işçilerin iş yoğunluğu olmasa bile mesai saatleri aynen devam etmiş. Kadın işçilerin çoğu pandemi sürecinde işyerlerindeki amirleri tarafından daha fazla denetime tabi tutulduğunu, iş yerinde bir arada bulunmalarının yasaklandığını ve iş yeri dışında geçirdikleri vakitlerinin sorgulandığını belirtiyor.
ÇOCUKLAR EVDE YALNIZ
Görüştüğümüz kadınların çoğu evde oldukları süre boyunca iş yüklerinin daha da arttığını, okulların kapanmasıyla çocuk ve yaşlı bakımının yüklenmesinin yanı sıra evde temizlik için harcadıkları vaktin daha da arttığını belirtiyor. Az sayıda kadın ise ev işlerinde eşlerinin kendilerine yardım ettiğini söyledi. Küçük yaşta ya da okul çağında çocuğu olan kadınların bir kısmı, eskiden çocukların anne-babalarına bıraktıklarını ancak pandemi ile birlikte hastanelerden virüs kapıp çocukları aracılığıyla yaşlı veya kronik rahatsızlığı bulunan aile büyüklerine bulaştırma tehlikesi sebebiyle artık evde yalnız bırakmak zorunda kaldıklarını söylüyor. Buna rağmen bir kısmı çaresizce hala aile büyüklerine emanet ettiğini, eşi işsiz kalanlar ise çocuklarına eşleri tarafından bakıldığını söyledi. Bu süreçte kadınları en çok etkileyen okulların kapanması olmuş. Çünkü hem çocuklarının online eğitim sürecinin verimsiz geçtiğini düşünüyorlar hem de çocuklarını evde bırakan kadınlar gün boyunca endişe içinde çalıştıklarını belirtiyorlar.
MUTSUZLUK, KARAMSARLIK, HAYAL KIRIKLIĞI…
Salgında kadınlar büyük oranda kaygı, mutsuzluk, karamsarlık ve hayal kırıklığı yaşadıklarını söylüyor çünkü pandemi sürecinde evlere hapsolmak, ekonomik krizin yarattığı sıkıntılar, hükümet tarafından alınan önlemlerin zayıflığı ve ev içerisindeki iş yoğunluğu kadınları psikolojik anlamda olumsuz etkilemiş. Bunu yanında hastanede çalışıyor olmanın getirdiği ayrıca bir baskı olmuş. Çevresi tarafından tamamen tehlikeli sınıfına konulan sağlık işçisi kadınlar, “Pandeminin ilk günlerinde durumumuz daha kötüydü. Hastanelerde çalıştığımız için virüs taşıyıcısı olarak görülüyorduk. En yakınlarımıza bile yaklaşamaz olduk” diyerek görüş bildirdi. Görüştüğümüz kadınlardan birkaçı ise hep her şeyin yoluna gireceğine dair “umut” besleyerek günlerini geçirdiğini söyledi.
‘EK İŞ DÜŞÜNÜYORUM AMA VAKİT KALMIYOR’
Kadınlar, son yıllarda yaşanan ekonomik kriz ve hayat pahalılığının pandemi ile birlikte daha da arttığını, pandemi sebebiyle işsiz kalma ya da ücretsiz izne çıkarılma sebebiyle evin ihtiyaçlarını karşılamakta önceki senelere göre oldukça zorlandığını söyledi. Evin geçimini sağlamak için ek iş yapmayı düşündüğünü söyleyen kadınların oranı oldukça fazla ancak görüştüğümüz kadınlardan bir kısmı eşleri izin vermediği için çalışmadığını, bir kısmı da ev işlerine ayıracak vakitlerinin kalmayacağından dolayı bu fikirden vazgeçtiklerini söylüyor. Aile bireyleri ile ilişkilerini sorduğumuz kadınların pek çoğu ilişkilerinde bir değişiklik olmadığını belirtirken çok az bir kısmı ise evde aile üyeleriyle çocuklarıyla daha fazla vakit geçirebildikleri için daha mutlu olduklarını belirtti.
İŞSİZ KALAN ERKEKLER SUÇU KADINLARA YÜKLEDİ
Pandemi döneminin kadına yönelik şiddete olan etkisini sorduğumuz kadınların tamamı bu süreçte şiddetin arttığı düşüncesinde. Görüştüğümüz kadınların büyük çoğunluğu bu şiddetin ekonomik sıkıntılardan kaynaklandığını, geçim sıkıntısının yanı sıra işlerini kaybeden erkeklerin evde sanki tüm sorumlu kadınmış gibi suçu kadınlarda gördüğünü bu sebeple de kadınlara fiziksel ve sözlü şiddette bulunduklarını ifade ediyor.
‘SENDİKALI İŞÇİLER DAHA GÜVENCELİ’
Çalıştıkları iş yerinde sendikanın olmasına dair kadınların tamamı olumlu görüş bildirdi. Gerekçe olarak da sendikalı olan işçilerin iş güvencesinin olduğunu, pandemi sürecinde işten çıkarma, ücretsiz izne gönderme gibi durumların yaşanmayacağını ve herhangi bir hak arama konusunda işçilerin daha özgüvenli olduklarını söylediler. Hepsinin ortak söylemi pandemide ortak hareket ederek elde ettikleri bir kazanımlarının olmaması. Bunun nedenini çoğu “Çalıştığım iş yerinin koşulları diğer iş yerlerine göre daha iyi, zaten bu süreçte herhangi bir hak kaybına uğramadık” diye açıklıyor. Oysa aynı çoğunluk “İş yerinde yaşanan bir hak arama eylemi olsa katılır mısınız” sorusuna “Evet” diyor. Haksızlığa karşı öncülük etmekten korktuklarını söyleseler de çoğu “Kendi hakkım için mücadele ederdim, çoğunluk olursa katılırdım” görüşünde. Eyleme katılmayacağını bildiren kadınların kaygısı işten atılma ya da iş yerinde baskı görme korkusu.
‘ZOR YAŞAM KOŞULLARININ SORUMLULUĞU HÜKÜMETTE’
Görüşme sonunda “İşçilerin pandemi koşullarında yaşadıkları zorlukların sorumlusu kim” sorumuza farklı cevaplar aldık. Kadınların büyük çoğunluğu bu sorumluluğun hükümette olduğunu, iş yerinde alınması gereken önlemler ve işçilerin iş güvencelerini hükümetin politikaları sebebiyle sağlanamadığını söylerken, bir kısmı da bu süreçteki sorumluların işverenlerde olduğunu belirtti. Bir kadın işçinin cevabı ise şöyle: “İçinde bulunduğumuz bu durumun sorumlusu herkestir; işçilerin hakkını korumaya yönelik yasa çıkarmayan hükümet, işçiye hakkını vermeyen işveren, işçinin hakkını savunmayan sendikalar ve muhalefet partileri ve hakkını aramayıp birlik olmayan işçilerdir.”
Çizim: Unsplash
İlgili haberler
Sağlık işçisi Çiğdem: Kadro sözde, geçim derdi ger...
12 yıldır Sağlık Bakanlığı bünyesindeki bir hastanede çalışan sağlık işçisi Çiğdem taşerondan kadroy...
SAĞLIK İŞÇİSİ KADINLAR: İş yoğun, ücret düşük, hak...
Ankara’nın çeşitli hastanelerinde farklı statülerde ve alanlarda çalışan kadın işçilerle çalışma koş...
8 Mart: Hesabımızı yaptık, hesabını soracağız!
Bu 8 Mart’ta ortak taleplerimizle bulunduğumuz her yerde haklarımız ve hayatımız için buluşuyoruz.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.