Peri Tekstil işçisi kadınlar anlatıyor: Hayat zordu, mecbur katlandık
'Yıllarca sustuk, çünkü başka seçeneğimiz yoktu. Ama artık sabrımız kalmadı' diyen Peri Tekstil işçi yaşadıkları kötü çalışma koşullarını anlattı.

Sabahın erken saatleriyle birlikte BİRTEK-SEN’in servisine doluşuyor direnişteki Peri Tekstil işçisi kadınlar. Hepsi Pertek’te oturuyor, ilçeden Tunceli Organize Sanayi Bölgesi’ne gelmek için bir, bir buçuk saat evvelinden yola koyulmak zorundalar. “İhtiyacı olmayan Pertek’ten Tunceli’ye gelip gider mi, kim çeker bu kahrı?​” diye soruyor işçilerden biri. Dersim’in ilk ve tek tekstil fabrikası olan Peri Tekstil’de kölelik koşullarına, baskıya, mobbinge tepki gösterdikleri için iki aya yakındır direnişte işçi kadınlar. Anlattıkları, emeğiyle geçinen kadınların verdiği yaşam mücadelesinin çarpıcı bir özeti.

Eski Tunceli valisi/kayyımı Adana’da tekstil atölyeleri olan ve Tunceli’deki fabrikayı teşvikle kuran Selçuk Bozkurt’u zamanın birinde “Sağ olsun şu an 225 vatandaşımıza iş verdi ve burada kapasiteyi 500’e çıkaracak. İşte ilk etapta burada çalışan ve çoğunluğunu hanım kardeşlerimizin oluşturduğu Peri Tekstil fabrikasından ilk ihracat yapılıyor. Yılda 85 milyon avro sadece bu fabrikadan ihracat yapılacak. Tuncelili kadınlarımızın yapmış oldukları ürünler şu an Avrupa’nın 8 ülkesinde satışa sunulacak” sözleriyle överken, patron Bozkurt’un işçileri izinsiz, kuralsız, güvencesiz çalıştırdığını umursamıyor bile. İşçilerin insanca koşullarda çalışması ve yaşaması derdi değil çünkü. Bir kadın işçi de “Üniversite öğrencilerini getirip çalıştırıyor, suyun yarı parasını ödemiyor, pul parası vermiyor teşvik alıyor, işçiyi halk eğitime yazdırıp sertifika aldırıp oradan kazanıyor, her işçi bunu biliyor ama konuşmuyor. Burası kapanacak deyip bize destek vermiyor” diye anlatıyor.

Direniş çadırı ev düzeninde

Kadınların çadıra gelir gelmez yaptıkları ilk şey çadırı düzenlemek. İçlerinden biri “Evimize geldik işte, bura bizim evimiz” diyor. Gerçekten de evleri gibi özeniyorlar çadırlarına; derli toplu, düzenli, temiz... Hemen iş bölümüne girişiyorlar, ateşi yakıp çay koyuluyor, evden getirilen kahvaltılıklar çıkarılıyor, közde biberler pişiriliyor, kahvaltı hazırlanıyor.

'Direnen işçileri şimdi daha iyi anlıyorum'

Beş yıldır aynı iş yerinde çalışan bir kadın işçi, “Bu direniş benim için bir ilk. Daha önce böylesi direnişleri sadece televizyondan izlerken, şimdi nedenini çok daha iyi anlıyorum. İnsan anlıyor, onlar da bizim gibi mağdur olmuşlar” diyor.

İşçilerin en temel şikayetlerinden biri, yıllardır kullandırılmayan senelik izin hakları. Ne izin kullanmalarına müsaade ediliyor ne de karşılığında bir ücret ödeniyor. Bayram gibi resmi tatillerde çalıştıklarında ise çift yevmiye yerine tek yevmiye alıyorlar. Patronun tavrı ise net: “Beğenmiyorsan bırak git.”

Patron çaresizliğimizi kullanıyor

Daha önce İstanbul’da çalışmış olan bir başka işçi kadın, iki şehir arasındaki farkı şu sözlerle anlatıyor: “İstanbul’da iş olanağı daha fazla, hakkını arayabiliyorsun. Bir işten çıksan diğerini bulursun. Ama burada işsizlik o kadar fazla ki, patron bu çaresizliğimizi sonuna kadar kullanıyor. Bize dayattığı ücreti ve koşulları kabul etmek zorunda kalıyoruz. Usta ile yeni başlayan işçi arasında hiçbir fark gözetmeden herkese asgari ücret veriyorlar. Yıllarca bu düzene sustuk, çünkü düzenli bir işimiz vardı ve başka seçeneğimiz yoktu. Artık sabrımız kalmadı.”

Geçim derdi bitmiyor

Direnişin en temel nedenlerinden biri de her geçen gün ağırlaşan hayat şartları. İşçilerden birinin üniversite mezunu kızı, İzmir’de kendi alanıyla ilgili bir işe girmiş olmasına rağmen geçinemiyor. Arkadaşıyla birlikte yaşadığı eve 30 bin lira kira öderken, ev sahibi şimdi kirayı 45 bin liraya çıkarmakla ya da evden çıkmalarıyla tehdit ediyor. Anne, “Kızım kendini kurtaramıyor, üniversite mezunu olmasına rağmen ona para göndermek zorunda kalıyorum. Aldığı maaş kiraya bile yetmiyor” diyerek içinde bulundukları çıkmazı özetliyor.

Sadece ücret ve izin mücadelesi değil insanca yaşam mücadelesi

Her gün sabahın altısında yola çıkıp uzun bir yolculuk sonrası işe vardıklarını belirten kadınlar, özellikle kış aylarında bu durumun çileye dönüştüğünü ifade ediyor. Kimi bekar bir anne, kiminin eşi çalışmıyor… Tüm bu zorluklara çocuklarının geleceği ve ailenin geçimi için yıllarca katlandıklarını dile getiriyorlar.

Bu direniş, onlar için sadece ücret veya izin hakkı mücadelesi değil; aynı zamanda sömürülen emeklerini, gasbedilen onurlarını geri alma, insanca yaşama mücadelesi. Yılların birikmiş yorgunluğu ve öfkesiyle artık susmayacaklarını belirtiyorlar.

Birlikleri zorluklarla başa çıkmalarını sağlıyor

Patrona karşı birlikte hareket etmenin önemini vurguluyorlar ara ara. Fabrika içindeki ilişkileri zamanla güçlenmiş. Eskiden daha bireysel veya küçük gruplar halinde hareket ederken şimdi birlik olmanın ve birbirlerinin arkasında durmanın gururunu yaşıyorlar. Tüm zorluklara rağmen, birbirlerine destek olmanın ve birlikte hareket etmek, bu şartlarda ayakta kalmalarını sağlıyor. Aralarındaki bu dayanışma zorluklarla başa çıkmalarında önemli bir rol.

'Bizi birbirimize düşürerek birliğimize engel oluyorlar'
Fabrikadan çıkan bir işçiye seslenip, çadıra davet ediyorlar. Büyük bir tedirginlikle yaklaşıyor kadın işçi direniş çadırına, ara ara dönüp fabrikadan gören var mı diye bakıyor. Direnişteki işçiler, çalışan işçilerin kendilerine destek olmadığına dair sitemde bulunuyor. Bir kadın işçi “İşçilerin birleşmesini engellemeye çalışıyorlar. ‘Fabrika kapanır, işsiz kalırsınız’ diyerek bizi korkutuyorlar. Oysa kapanma konusu tamamen söylenti. Zaten her iş yerinde denetim olur, burada da olmalı. Denetimden korkulacak bir şey yok” diyor. Bir başka işçi de şöyle devam ediyor: “Arkadaşlarımızı yanımızda istiyoruz. Dayanışma için makineleri on, on beş dakika durdurmak bile yeter. Ama gerçekte çoğu kişi arkamızda değil. Hatta patronun yanında duranlar var. Yıllık izinlerimizi, haklarımızı sormuyor kimse. Yıllardır bu haklar verilmedi. Patron ‘Zarar ediyorum’ diyerek bizi oyalıyor. Ama hiçbir iş yeri hayır için çalışmaz, bunu İstanbul’daki deneyimlerimizden de biliyoruz. Biz işçiyiz, hakkımızı arıyoruz. Sendikadan ayrılmamızı isteyenler var ama biz birlik olursak kazanırız. Yıllık izinlerimizi, sigortamızı, maaşlarımızı talep etmek en doğal hakkımız. Ama işçileri birbirine düşürerek bunların önüne geçmeye çalışıyorlar.”

Fotoğraf: Elif Ekin Saltık/ Evrensel

İlgili haberler
Peri Tekstil işçisi Gökçen’den patrona: ‘Zulmünün...

‘İlk defa Pertek ilçesinde yaşayan kadınlar grev yapıyor. Bu bizlerin başarısı.’

Hakları için direnen Peri Tekstil işçisi kadınları...

Peri Tekstil’de 1 aydır direnen işçi kadınlar yaşadıklarını Ekmek ve Gül'e anlattı. Kadınlar cuma gü...

Peri Tekstil’den çıkarılan kadın işçiler direnişte...

Peri Tekstil’de çoğu kadın 17 işçi, sendikalaştıkları için işten atıldı. Patronun sendikayı tanımama...