Oy hakkı mücadelesinin inatçı önderi: Alice Paul
Kadınlara oy hakkı için mücadele eden Alice Paul: ‘Kadınlar bir parçası olana kadar asla yeni bir dünya düzeni olmayacak’

“Kadınlar için özgürlük elde edersek, muhtemelen yapmamalarının daha iyi olacağını düşündüğüm birçok şey yapacaklar. Ama bence onlara özgürlükle ne yapacaklarını söylemek bizim işimiz değil. Bizim işimiz onların özgürlüğe sahip olmasını sağlamak. ”


ABD kadın hareketinin karizmatik önderi Alice Paul 11 Ocak 1885’te doğdu.

Pensinvanyalı zengin, liberal bir ailenin kızı Alice Paul, İngiliz kadın hakları savucuları Emmeline ve Christabel Pankhurst'la beraber çalıştı, onlardan öğrendi ve 20. yüzyılda ABD'deki kadınlara seçim hakkı hareketinin "tek gerçek karizmatik" militan önderi haline geldi. 1916'da kurduğu Kadın Partisi ile Paul, biraz yorulmuş olan kadın hareketine yeni bir hareketlilik kazandırdı. Tüm yaşamını kadınların davasına adamış olan cesur ve parlak stratejist, radikal yöntemleriyle "sivil itaatsizliğin" öncüsü oldu.

Alice Paul, zamanına göre alışılmadık bir eğitime sahipti: 1905'te Swarthmore Koleji'nden mezun oldu, Columbia Üniversitesi ve Birmingham Üniversitesi'nde (İngiltere) okumaya devam etti ve orada hukuk doktorasını yaptı.1928'de Amerikan Üniversitesi'nden ikinci bir doktora ile mezun oldu. Üniversite öğrenimi süresince aynı zamanda sosyal hizmet uzmanı olarak çalıştı ve önce üye, sonra yönetici olarak kadın hareketinin militan kanadında yer aldı.

İngiltere'de kadınlara yönelik oy hakkı kampanyasının sokak eylemlerine aktif olarak katıldığı için yedi kez tutuklandı ve üç kez hapsedildi. Cezaevinde de açlık grevleriyle protestosunu sürdürdü.


1910'da Amerika Birleşik Devletleri'ne dönen Paul, Ulusal Amerikan Kadınlara Seçim Hakkı Derneği'ne (NAWSA) katıldı, ancak başından beri yöneticilerle görüş farklılığına sahipti. NAWSA, tek tek eyaletlerdeki yasaları değiştirmek için ılımlı yöntemler kullanmaya çalışırken, Paul militan bir stratejiyi ve Anayasa'da değişikliği savundu. 1913'te Washington'da büyük bir eylem düzenleyerek fikirlerini hayata geçirdi. Bu, 500 bin seyircinin izlediği gösteriye on bando, beş atlı grubu, kostümlü kadın hakları savunucularının bindiği 26 araba ve yürüyerek hayatın her kesiminden 8 binden fazla kadın katıldı. Kalabalığın içindeki karşıtların saldırıları, polisin müdahale etmemesi, kadınlara seçim hakkını popüler bir konu haline getiren skandala yol açtı. Daha sonra Paul ve takipçileri her gün Beyaz Saray'ın önünde pankart ve afişlerle gösteri yaptılar ve defalarca tutuklandılar.1920'de oy hakkı nihayet kazanıldığında, Alice Paul kadın partisini, tam eşitlik hakkını (kısaca “Eşit Haklar Değişikliği”, ERA) garanti etmesi gereken Anayasa değişikliği için harekete geçirdi. Yaşamının geri kalanını bu tek amaca adadı.9 Temmuz 1977'de 92 yaşında öldü.


İlgili haberler
Kadınların oy hakkı mücadelesi

Kadınların hiçbir hakkını kazanması kolay olmadı, oy hakkını da tabii ki. Kadınlar dünyanın çeşitli...

GÜNÜN KADINI: Malala Yousafzai

Küçük yaşına rağmen büyük bir cesaret örneği Malala Yousafzai’nin yaşamı ve mücadelesi. O Pakistan’d...

GÜNÜN BELLEĞİ: Oy hakkının işçi kadınları

İşçi kadınlar, burjuva kadınların ‘küçük kızkardeşleriydi’. Oy hakkı elde edilene kadar aynı safta o...