‘Müvekkilimi cinler tahrik etti’
Eylem Ümit Atılgan tarafından hazırlanan, İletişim Yayınlarından çıkan “Haksız Tahrik – Bir Erkeklik Hakkı” kitabında mahkemelerde verilen “haksız tahrik” kararlarına dikkat çekiliyor.

“Cinsel ilişki sırasında isteksiz davranmak”, “erkeğin istediğinden daha çok sevişmek istemek”, “cilveli saat sormak”, “beyaz tayt giymek”, “sık banyo yapmak”, “eşinden izinsiz alışverişe gitmek”, “barışma isteğini kabul etmemek”, “doğum kontrol hapı kullanmak”, “eşin ikram ettiği portakal suyunu içmemek” ve yüzlercesi… Bu yazılanlar kadın cinayetlerinde erkeklere verilen “haksız tahrik” indirimlerinin gerekçelerinden sadece bir kısmı. Buna benzer binlerce karar bulunuyor. Üstelik sadece kadın cinayetleri ile ilgili değil bu kararlar. Translar ve eş cinsellerin “cinsel ilişki teklif etmek”, “fantezi şeklinde yaklaşmak”, “kırmızı tanga giymek” gibi sebeplerle öldürüldükten sonra mahkemeler bunları da “haksız tahrik” için bahane saymış durumda.

Eylem Ümit Atılgan tarafından hazırlanan ve İletişim Yayınları’ndan çıkan “Haksız Tahrik – Bir Erkeklik Hakkı” kitabı kararların nasıl uygulandığını gözler önüne seriyor. 1978’den günümüze verilmiş yüzlerce kararı tarayan Atılgan, kitabın girişinde sorularıyla baş başa bırakıyor okuyucuyu: “Hakimlerin hukuk düzeninden başka bir düzene başvurarak fiili, haksız diye nitelemelerini nasıl açıklarız? Hukuk metodolojisi açısından hakimlerin hukuk düzeninden başka bir düzene yani cinsiyet rejimine referansla karar vermesi büyük bir soru(n)dur. Peki hukuk metodolojisi açısından kabul edilemez bir hata olmasına rağmen hakimlerin hukuk düzeninden başka bir düzene başvurarak fiilleri haksız nitelemelerini nasıl açıklarız? Haksız tahrik indirimi maddesi uygulamada ‘erkeklik indirimi’ adını hak edecek bir adaletsizlik yaratıyor mu? Neden ‘erkek indirimi’ değil de ‘erkeklik indirimi’ deniyor; sadece erkeklere uygulanıyor olduğu iddiasından daha mı fazlası yatıyor bu eleştirinin altında? Erkeklik sokaktaki insan için neyi, hakimler ve savcılar için neyi ifade ediyor?”

Kitapta hem hukuk metodolojisi hem de hukuk kültürü üzerinden pek çok atıfla bu soruların cevaplarını bulmak mümkün. Araştırma 3 ana kavram üzerine kuruluyor. Bunlar hukuk kültürü, eril tahakküm ve haksız tahrik.

Hukuk Kültürü “hukuk sisteminde kültürel olanı kavramsallaştırmak” bölümünde açıklanırken, eril tahakküm “Erkekliğin yazısız kanunu: Hegemonik erkeklik ve eril tahakküm” başlığında anlatılıyor. Eylem Ümit Atılgan “Haksız tahrik” temasını ise “Bir cin hikayesi” olarak tanımlıyor. Bu bölüm ismini, Temmuz 2015’te bir cinayet sanığının avukatının “Müvekkilimi cinler tahrik etti” savunmasından alıyor.

‘ERKEKLİĞİME DOKUNDU’DAN ‘SEN NE BİÇİM ERKEKSİN?’E

Yüzlerce yargı kararını tarayan Atılgan’ın kitabının ikinci bölümü ise “Yargı Kararlarında Erkekliğin Halleri” başlığını taşıyor. Eylem Ümit Atılgan “Erkeklik” savunmasının, kadın cinayetlerinde mahkemelerin uyguladığı ceza indirimlerine yaklaşma çabasıyla yapılan bir kurgu olduğunu bu bölümde örnekleriyle anlatıyor. İkinci bölümde yargı kararlarındaki “erkeklik”, hem sosyolojik hem de hukuksal olarak tartışılıyor ve “erkeklik halleri”ne dair örnekler başlık başlık veriliyor.

Örneğin “Erkekliğime dokundu” sözünü “kırılgan erkeklik” olarak tanımlayan Atılgan,, savunmaların toplumsal cinsiyetle ilgili olduğunun çok açık olduğuna dikkat çekerek şu soruyu soruyor: “‘Kadınlığıma dokundu’nun da yargılamada bir karşılığı var mı?”

“Sen ne biçim erkeksin?” sorusu ise “Erkekliğin bitmeyen ispat yükümlülüğü” bölümünde yer alıyor. Bu sözün haksız tahrik sayıldığı her kararda aynı olgunun farklı yüzlerinin göründüğünü söyleyen Eylem Ümit Atılgan şöyle devam ediyor: “Bitmeyen bir ispat yükü olması erkekliğin ancak ispatlanarak dolayısıyla başkalarının onayıyla kurulmasından kaynaklanıyor.” Atılgan’ın bu bölümdeki sorusu ise şöyle: “‘Kadınlığıma dokundu sözleri’ savunmasına haksız tahrik yargılamasında rastlanabilir mi?”

“Erkekliğin azaldı – Kaygan zeminde erkeklik” kısmında özellikle cinsel ilişki ve erkeklik üzerindeki ilişki ele alınıyor. Atılgan bazı kararlarda aktif-pasif rollere ilişkin kabuller benimsendiğini ve hukuki söylemin cinsel ilişkinin erkek tarafından başarılması gereken bir iş olduğu kabulü etrafında kurulduğunu söylüyor.

GİZLENEMEYECEK KADAR ERİL BİR HAL

Atılgan’ın kitabının sonuç bölümünde ise bizi yeni sorular karşılıyor. “Yanıtlardan önce ilk gördüğüm şey sürecin sorularımı değiştirdiği, yerine yeni soruları gündemime taşıdığı” diyen Atılgan haksız tahrikin eril karakterli bir hukuk müessesesi olduğunu düşünüyor. Bunun sebebini ise şöyle açıklıyor: “Genelde erkeklere uygulanıyor olması değil. Eril normları yani ataerkilliğin erkeklere yönelik olması gereken davranış kalıplarını barındırıyor olması.”

Haksız tahrik yargılamasında adeta bir kaosa dönen namus-töre-sadakat yükümlülüğü ihlali karmaşasını çözmeye yasa değişikliğinin de yetmediğini, aksine içtihatlarda istikrar kazanan noktaların da tartışmalı hale geldiğini söyleyen Eylem Ümit Atılgan esas sorunu da şu sözlerle açıklıyor: “Mevzuatın hukuk kültürü ile etkileşimi, yani toplumsal normların mevzuat hükümlerinin yorumlanmasına ve nihai kararlara etkisi.”

Türkiye için kanunun değişmesiyle sorunun çözülebileceğine yönelik endişeleri olduğunu da dile getirerek “Haksız tahrikin gizlenemeyecek kadar eril bir hali karşımızda. Kanunun değişmesiyle bu eğilim bir anda sihirli değnek değmişçesine yok olur mu, yoksa hakimin alt sınır- üst sınır arasındaki takdir yetkisinin arkasına gizlenerek devam mı eder, bunu tartışmalıyız. Enerjimizi kanunları değiştirmeye mi, kaldırmaya mı, yoksa uygulamayı dönüştürmeye mi harcamalıyız tartışmasının bence tek yanıtı yok. Adaletsiz olduğu düşünülen bir durumu, değiştirmek için verilen mücadele, her zaman birden çok koldan yürütülebilir.”

LİBİDO DOMİNANDİ VE BEDENSEL XEXİS
Kitapta dikkat çeken bir diğer bölüm ise “Sözümü dinlemedi – Libido dominandi ve bozulan pazarlık”. “Libido dominandi” hükmetme arzusu olarak tercüme edilebileceği gibi “tahakküm şehveti” olarak da kullanılabiliyor. Bu bölümde Atılgan şöyle diyor: “Kadının erkeğin denetimi ve yönetimi altında olması gerekliliği Türkiye’deki saha çalışmalarında erkekler tarafından sıkça dile getiriliyor. Bu kontrolün sınırları kimi zaman kız arkadaşa, evlenilen eşin annesine, yengeye, mahalledeki parkta oturan ‘genç kız’a kadar uzanabiliyor. Makyaj yapmaya, gezmeye, giyim kuşama, oturup kalkmaya varana kadar derinleşen bu kısıtlamayı, erkekler yine diğer erkeklerle aralarındaki ilişkiselliğe referansla meşrulaştırıyor.”
Haksız tahrik indirimi verilen savunmalardan bir diğeri ise “Beyaz tayt giydi” oluyor. “Bedensel xexis, uysal bedenler yahut utanç” bölümünde kadınların giyim kuşamlarının tahrik indirimlerine konu olduğu aktarılırken “beyaz tayt” kavramının örtmeyip de gözler önüne serdiğinin ne olduğunu soruyor Atılgan. Cevabı ise şöyle: “Kadının beyaz tayt giyerek tekin olmayan sulara yelken açtığı düşünülüyordu belli ki, yoksa beyaz tayt giyen kadın bu kadar affedilemez ve utanç verici bulunmazdı. Kadın bedenine ilişkin toplumun algının özetiydi beyaz tayt.”
KARARSIZLIK: TÖRE Mİ NAMUS MU?

Mahkemelerin kararlarında verdikleri kararlarda bir “daraltma” ile de karşılaşıyoruz. “Saflığı korumak kadına düşen bir yükümlülüktür - Namus ya da töre” karışıklığı mahkemelerde fazlasıyla yer buluyor. Kadın bedeninin cinsellik üzerinden denetimine ilişkin eril şiddetin, hukuki nitelemesinin töre mi, namus mu olacağını tartışan çok sayıda karar olduğunu belirten Atılgan şu açıklamayı yapıyor: “‘Töre’ kelimesinin seçilmesiyle namus cinayetleri için indirimin devam etmesi sağlanırken, diğer taraftan sorun sadece belli bir bölge ve etnik grupta, genellikle Kürtlerle bağlantılandırdığı için de amaçlanan daraltmayla karşılaşıyoruz. Böyle bir düzenlemeyle sadece töre cinayetlerinde ve haksız tahrik olmayan vakalarda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının verilmesi, töre saikinin ispat edilmediği her durumda indirimin uygulanması sağlanıyor.” 

Fotoğraf: Canva pro kolaj, kitap kapağı

İlgili haberler
Haksız Tahrik: Bir Erkeklik Hakkı | Eylem Ümit Atı...

1978'den bugüne haksız tahrike dair verilmiş yargı kararlarını, dava dosyalarını inceleyen Eylem Ümi...

Katledilen Sevilay Karlı'nın davasında ilk duruşma...

Kendisini tehdit ettiğine dair başvurduğu mahkemenin takipsizlik kararı verdiği eski eşi tarafından...

Esenler cinayet davasında ‘Erkekliğime laf etti’ d...

İstanbul Esenler'de Neriman Kıvrak'ı evinde 22 yerinden bıçaklayarak öldüren sanık “Erkekliğime laf...