Urfa Güncü’de çiftçilik yapan Akpınar ailesinin 13 yaşındaki kızı Merve’nin Hentbol Federasyonunun davetlisi olarak Ankara’da yaptığı açıklamaları duymuşsunuzdur. İmam Hatip Ortaokulu 9'uncu sınıf öğrencisi olan Merve, “Antrenmanlarda özel kıyafetim olamadığı için günlük elbiseler, uzun kollu elbiseler giyiyordum. Çevrede laf söz olmaması için bacak ve kollarımızı örtüyordum. İlk başladığımda sen kızsın, şort giyemezsin, erkeklerin yanında oynayamazsın diyerek beni dışladılar. Sonra ben de ‘Hayır, ben neden oynamayayım’ dedim. O zaman kendime bir söz verdim. ‘Köyümdeki kız çocuklarının kaderini değiştireceğim’ diye. Hem kendim çalışacağım, hem kendi mesleğimi yapacağım hem de spora devam edeceğim ki onların o ön yargılarını yıkayım. Ondan hep spora devam ettim, hiç bırakmayı da düşünmüyorum” sözleriyle bu ülkede kız çocuğu olmanın ne demek olduğunu dupduru bir su gibi anlatıyor.
Önüne çıkarılan toplumsal baskıların karşısında, ona destek olan anne babası ve onu teşvik eden öğretmeniyle birlikte büyük bir dirençle duran Merve, berrak bir bilinçle, bu ülke topraklarında erken büyümek zorunda kalan milyonlarca kız çocuğunun hayatına karşı da sorumluluk yüklenmiş: “Ben artık bölgemdeki kız çocuklarının sesi ve umudu olacağım. Ben sadece Merve değilim. Ben Çukurova’da pamuk toplayan Fatma'yım, ben Harranlı Şemsi'yim, ben Karadeniz’de fındık toplayan Tuğba'yım. Yani ben, kız çocuklarının umuduyum. Ben tüm Türkiye'deki kız çocuklarının sesi olmak istiyorum. Zihniyetleri değiştireceğime de inanıyorum.” 13 yaşındaki bir kız çocuğunun omzuna bindirilen yükün ağırlığına bakın! Merve’nin sözleri, hayatı hep “eksikle” yaşamak zorunda kalmanın acısının ne kadar erken yaşlarda bilince çıkarıldığının da bir göstergesi aynı zamanda.
O konuşurken bu ülkede çocukluğundan itibaren hayalleri, hevesleri, heyecanları unufak edilmiş milyonlarca kadının gözlerinin dolması, içten bir sevgi ile Merve’nin sırtını sıvazlama, “Yaparsın Merve” deme isteği duyması boşuna değil. Bu ülke, kız çocuklarının heveslerini öldürüp, heves mezarlığında biten sıska otları bile biçenlerin elinde nice kadının hayatının kupkuru bir çöle dönüştüğü bir ülke. Tam da bu yüzden tüm olanaksızlıklar, yoksulluklar, baskılar içinde bir gün Merve’nin çıkıp Fatma’ya, Şemsi’ye, Tuğba’ya ve milyonlarcasına bu ülkede bir hayat kurulmak zorunda olduğunu hatırlatması, kadınların içindeki taşları oynattı. Ama uzaktan alkışların, desteklerin, “aferin”lerin asla yeterli olmadığını, olmayacağını da gösteriyor bu hikaye.
Her yerde kadınla erkeğin “fıtratları gereği” eşit olamayacağının “ilmini” yapan imam hatipler pıtrak gibi çoğalırken… Bilimsel, nitelikli, kamusal eğitim olanakları her geçen yıl daha da daraltılırken… Okullar Ulusal Destek Programı kapsamında dini yapılara, cemaatlere, tarikatlara teslim edilirken… Kız çocuklarının okullaşma oranları her geçen yıl azalırken… Kız çocuklarının erken yaşta zorla evlendirilmelerinin yolu Milli Eğitim Bakanlığı yönetmelikleriyle açılırken… Yoksulluk derinleştikçe ilk gözden çıkarılanların kız çocukları olduğu bilindiği halde hiçbir önlem alınmazken Mervelerin azmi, dirayeti yeterli olmayacak. Zaten bunca yapısal sorun orta yerde dururken, başka kız çocuklarına “Bak, istersen sen de yaparsın” demek de büyük bir haksızlık, hiç de adil olmayan bir yükü zaten kat kat olan yüklerinin üstüne eklemek demek.
Bakanlara kadar uzanan milyonlarca dolarlık yolsuzluklar, beş maaşlı bürokratlar, kamu ihalelerinin gözde müteahhitlerinin milyarlık vergi borçlarının bir kalemde silinişi, 1000 odalı saraya eklenen 300 odalı yazlık saray, havada özel uçaklar, yerde zırhlı lüks araçlı konvoylar, mafya-devletin el ele çöktüğü kamusal varlıklar, ejder meyveli misafir ikramları, altın mutfak çeşmeleri ortada dururken halka kemer sıkmayı ve porsiyonları küçültmeyi tavsiye edenler, kamuda tasarruf tedbirleri açıklayanlar “ayrıcalıklarını” gözümüze sokarak kendilerini bu tasarruf tedbirlerinden muaf tuttular. Bu tedbirlere göre Merve’ye, Fatma’ya, Şemsi’ye, Tuğba’ya ve milyonlarca kız çocuğuna spor salonu, onları kendi ayakları üstünde durabilecek kadar güçlü yetiştirebilmek için çalışmak zorunda olan ebeveynler için kreşler açılması da artık “yasak.” Sarayın itibarından tasarruf olmaz ama kadınların, kız çocukların yaşamı her daim heba edilebilir.
Şimdi Merve’ye çeşitli şirketler spor ve eğitim bursu vermek için sıraya girdi. Güzel. Ama sesini duyuramayan, baskılar, yokluklar, yoksunluklar nedeniyle ukdesi içinde kalan milyonlarca Merve’ye eğitim ve spor olanaklarının bir “hak” olarak kamusal bir biçimde sağlanması için mücadele etmezsek milyonlarca Merve’nin yoksulluk yüzünden okuldan alındığı, toplumsal baskılar ve ataerkil kodlar nedeniyle yaşamının karabasana çevrildiği düzene karşı mücadele etmezsek daha çok heba edileceğiz.
Mervelere bir hayat borcu var egemenlerin ve o borcu ancak biz tahsil edebiliriz.
Fotoğraf: DHA
İlgili haberler
13 yaşındaki Hentbolcu Merve Akpınar: Sen kızsın ş...
Urfa’da yaşayan 13 yaşındaki Merve Akpınar, hentbola başlamak istediğinde çevresinin, ‘Sen kızsın şo...
Candan Yüceer: Kadın sporcularımıza yönelik nefret...
CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer yaptığı açıklamayla ‘Kadın Voleybol Takımımızı hedef göstere...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.