KYK yurtlarındaki genç kadınlar neler yaşıyor?
İstanbul Cevizlibağ’daki en konforlu olarak adledilen KYK Yurdunda kadın öğrenciler, o kadar da mutlu ve konforlu yaşamıyorlar...

İstanbul’un en konforlu sayılan kadın yurdu Cevizlibağ Atatürk’te 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe doğru kadın arkadaşlarımızla bir anket çalışması gerçekleştirdik. Anket yurtta kalan kadın arkadaşlarımızın kendi haklarının farkında olup olmadığına, kadın sorununun neden kaynaklandığına ve çözümünün nasıl olmasını gerektiğine dair sorular içeriyordu.

Özellikle oturma salonlarında yaptığımız bu anketler aslında birçok kadın arkadaşımızın değil yan odasında yan yatağındaki arkadaşını bile tanıyamamasının, yurtta ve okulda yan yana gelip sorularımızı ve elbette çözüm yollarını tartışacağımız hiçbir mekanizmanın olmamasıyla doğrudan ilişkili olduğunu bize gösterdi.

Bu mekanizmaların (blok/yurt temsilcilikleri, kadın kulüpleri, kadın çalışmaları toplulukları vb.) eksikliğinin ve bununla beraber ekonomik krizin genç kadınlara yüklediği ağır yük kadınların daha fazla yurtta vakit geçirmesine, yalnızlaşmasına, cinsiyetçi, kadını eve hapseden, tecavüz ve taciz içerikli senaryolarla beslenen Türk dizileri aracılığıyla zamanını öldürmesine ve depresyona girmesine sebep olduğunu gördük.

DİNİ DANIŞMAN VAR, PSİKOLOG YOK
Anket yaptığımız genç kadınlardan biri şöyle diyor “Okulda hiç arkadaşım yok. İnsanlarla tanışabileceğim ve derdimi anlatabileceğim bir kulüp, topluluk da yok okulumuzda. Dışarı kahve içmeye çıksam en az elli liram gidecek bu yüzden yurtta vakit geçirmeyi tercih ediyorum.” Başka bir kadın arkadaşımız da bu konuyla ilgili şöyle bir ekleme yapıyor “Okuldan sonra hemen yurda geri dönüyorum. En azından çok az porsiyonlarda olsa burada yemeğin bir kısmını devlet karşılıyor. Dışarıda daha fazla para vermekten kaçınmış oluyorum. Kendimi çoğu zaman iyi hissetmiyorum ve antidepresan kullanıyorum. Her ay psikoloğa gidiyorum. Her blokta bize dini danışmanlık manevi danışmanlık yapan ablalar oluyor bu dini danışmanlıklar yerine psikologla sorunlarımızı bilimsel bir yolla çözmeye çalışsak daha iyi olmaz mıydı?”

CAN GÜVENLİĞİMİZ YOK
3500 kişinin kaldığı yurtta psikolog olmadığı için psikolojik bir destek alamadığımız gibi diğer sağlık hizmetlerinden de yararlanamadığımızı hatırlatıyoruz. Diğer blokta yaşanan bir olay o sırada hatırlanıyor. Bloğun mescidinde olan bir arkadaşımızın üzerine dolap düşünce çığlıklarını duyan diğer öğrenciler yanına gitmiş. Aralarında tıp okuyan bir öğrenci ilk müdahaleyi yapmış, güvenliği bulmaya giden diğer arkadaşlar güvenliği bulamamıştı. Her blokta 750 kişinin kaldığı 3500 kişilik yurtta bir hemşirenin bile olmayışı içerisinde bulunduğumuz ‘en konforlu’ yurdun bile can güvenliğimiz açısından ne kadar güvensiz olduğunu bize hatırlatıyor.

HAKLARIMIZI BİLMİYORUZ
Anket kapsamında kadınların bir kadın olduğu için sahip olduğu haklarını öğrenmesinde okulunun ya da yurdunun verdiği (ya da verdi mi?) eğitimin yeterleri olup olmadığıyla ilgili fikirlerini sorduğumuzda neredeyse hiç olumlu yanıt alamıyoruz. Çoğu kadın kendi haklarını kendisinin araştırıp öğrendiğini söylüyor. İstanbul Sözleşmesinin ya da 6284 sayılı kanunun bilinirliğine dair elimizde Cevizlibağ Kız Yurdundan olumlu bir yanıt neredeyse yok.

SORUNUN KAYNAĞINI VE ÇÖZÜMLERİ KONUŞTUK
Her geçen gün artan kadın cinayetlerinin gün geçtikçe çok daha vahşileşmesine dikkat çeken kadınların bu sorunun kaynağına dair yanıtları değişiyor. Kaynağı kimi arkadaşlarımız; kadının kendi haklarını bilmemesinde, kendini savunamamasında görürken, büyük çoğunluğu oluşturan kimi kadınlar için sorunun kaynağı eğitimsizlik ve eğitim sisteminin yetersizliği. Çok sık karşılaşmadığımız cevaplardan bazıları işe şöyle; caydırıcı bir hukuk sisteminin olmaması, psikolojik olarak toplumumuzun çok hasarlı olması, birbirimize karşı çok tahammülsüz olmamız...
Sorunun kaynağını konuştuktan bu sorunların nasıl çözülebileceğine dair fikirlerini sorduğumuzda umutsuzluk duvarına çarpıyoruz. Ağırlıklı olarak genç kadınlar çözümün artık bu ülkede gerçekleşemeyeceğini düşünüyor. Türkiye’de bu sorunun çözülmesinin ancak kökten bir değişimle ancak mümkün olabileceğini bunun için de birçok neslin bilinçle yetiştirilmesi gerektiğini düşünüyor. Bunun yanında yine “Türkiye’de olmaz”dan daha az, ancak diğer cevaplara oranla daha sık duyduğumuz cevapsa “Bilmiyorum” şeklinde oldu. Bu eğilimler aslında yazının başında belirttiğimiz gibi en öncelikli olarak en yakınımızdakiyle yani oda arkadaşlarımızla, kat komşularımızla çeşitli sorunlara karşı beraber birlikte değiştirmek için bir dayanışma hattı örememizden kaynaklanıyor.

Okulunda çeşitli kadın topluluklarının etkinliklerine katılan ya da sosyal medyadan örgütlenen kadınların kadın cinayeti davalarında mahkemelerin erkek adalet kararlarına nasıl geri adım attırabildiğini gören, takip eden kadınlar sorunları dayanışarak, yan yana gelerek çözüm yolu üretip akıl birliği yaparak çözüleceğinden emin.

İlgili haberler
Didim Kadın Platformu 8 Mart eylemi

Didim Kadın Platformu, krize, şiddete, savaşa karşı eşitlik ve özgürlük için 8 Mart’ta sokağa çıkıyo...

Genç kadınlarla 8 Mart’ı, haklarını ve isteklerini...

Kartal’dan genç kadınlar: Sokaklarında cesurca değil, özgürce dolaşabileceğimiz bir dünya istiyoruz.

8 Mart: Mitler ve gerçekler

‘8 Mart’ın kökenine ilişkin eskiden beri yürütülen ama 8 Mart’ın son yıllarda ‘feminist grev günü’ i...