Koca dünyada Yusuf’a, Servan’a, Alper’e eğitim çok mu?
Otizmli öğrencilerin yeni eğitim dönemi de kabus! Fethiye ve Figen çocuklarının yaşadığı mağduriyetlere öfkeli! Devletten Otizmli çocuklar için eğitimde fırsat istiyorlar…

Özel eğitime ihtiyacı olan çocuklar ve aileleri için okul her yıl çileye dönüşüyor. Otizmli çocukların okullara kaydında bile türlü engeller çıkıyor ailelerin karşısına. Eğitim saatlerinin yetersizliği, kaynaştırma öğrencilerinin yaşadığı ayrımcılık, ailelerin mücadelesi ve eğitim hakkı arayışı bitmezken, pandemide 1.5 yıl boyunca özel eğitimli çocuklar için tek bir adımın bile atılmadığı görülüyor. Tuzla’da yaşayan Fethiye Akçiçek 37 yaşında, 3 çocuğu var, 8 yaşındaki ikizleri otizmli. Kağıthane’de yaşayan Figen Aygül’ün de çocuğu otizmli. İki kadının çocukları da bu yıl ilkokula başladı. Ancak yeni eğitim öğretim yılı İstanbul’un iki ucundaki iki kadın için de kabus oldu.

‘PİYASANIN, TİCARETİN ELİNE BIRAKILMIŞ DURUMDAYIZ’

Tuzla Aydınlı’daki evine konuk olduğumuz Fethiye, büyük bir telaş içinde kapıyı açıp, gülümseyerek “Hoşgeldiniz” derken bir yandan da otizmli oğlunu tutuyor kaçmasın diye. Oğlu Servan merak içinde çantalarımıza yöneliyor. Yusuf da televizyona kilitlenmiş durumda. Normalde TV izletmediğini ancak biz geldik diye çocuklar çok rahatsız etmesinler düşüncesiyle çocuklara TV açtığını açıklıyor. Önceki gün okulda yine bir sorunla karşılaşmış, öfkeyle anlatmaya başlıyor; “Yoruldum” artık diyor.

5 yıl öncesine kadar Bingöl’de yaşayan Fethiye ve eşi, ikiz çocukları 3 yaşındayken bir farklılık olduğunu seziyor, önce Elazığ’a gidiyor, hayatlarında hiç duymadıkları “otizmi” ilk orada duyuyorlar. Sonrasında Malatya’da gittikleri dil terapisti, tek başına dil terapisinin yetmeyeceğini, çocukların özel eğitim alması gerektiğini söylüyor. Fethiye ve eşi 2-3 aylık bir eğitim sürecinden sonra çocuklar iyileşecek sanıyorlar. “İstanbul, İzmir ya da Ankara’da bu eğitimi alabilirler” denilince geçici bir süre olduğunu düşünerek yakınlarının olduğu İstanbul’a geliyorlar. Karşılaştıkları gerçeği Fethiye anlatıyor: “Anladık bu 3-5 aylık bir mesele değil, ömürlük. Evi taşıdık. 5 yıldır eğitim neredeyse biz orada olduk. 4 yıldır eğitim alıyoruz ama çok zorlukla karşı karşıya geldik. Yusuf kakasını yapınca duvara sürerdi. Tiksindiğimden değil ama üzülürdüm bu duruma, ağlaya ağlaya temizlerdim. Bu hayat benim için kapılardan, camlardan ibaretti. Çünkü sokağa çıkamıyorduk. Otizmli çocukların ilerleyebilmesi, o kapalı kapılar ardına çıkması için eğitim şart... Ama eğitim demek para demek. 2 çocuk var, seans başı 250 lira en az, her gün seansı olmalı. Sadece eşim çalışıyor, fırın işçisi. 4 yıllık eğitimin 2 senesinde sponsor bulduk. O eğitimi alamasaydık çok daha zorlu olurdu. Artık markete, sokağa çıkabiliyoruz, tuvalete gidebiliyoruz. Her seferinde birileriyle kavga etmek zorunda kalsam da kapının arkasında bırakmadım onları. Çok mücadele ettim. Özellikle bu yaş dönemi bizim için çok önemli. Ciddi paralara ihtiyaç var ama, eğitimler çok pahalı ve sürekli alması gerekiyor. Piyasanın, ticaretin eline bırakılmış durumdayız.”

DEVLETİN REHABİLİTASYON EĞİTİMİ AYDA SADECE 8 SAAT!

Bunları anlatırken dakika başı gidip çocuklara bakıyor Fethiye, endişeli, neşeli, kaygılı, dertli, hüzünlü ve dirençli… Her duyguyu taşıyor bünyesinde. Devletin rehabilitasyon eğitimleri olduğunu anlatıyor, ama her gün eğitim alması gereken çocuklara devletin verdiği ücretsiz eğitim ayda sadece 8 saat! Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi RAM, birbirini etkilemesinler diye çocukların ayrı okullara gitmesini önermiş ancak RAM’ın kararına rağmen okul müdürleri “Bizim sınıfımızda hafif otizmliler var, sizinkiler ağırsa alamayız” demişler. Kayıt için de kavga etmek zorunda kalmış Fethiye.

Çocuklar okuldayken kapıda beklemesini istemiş okul. Gece 3’ten sabah 10’a kadar çalışan baba çocuğu okula götürüp, bekleyip, eve getirdikten sonra yeniden işe dönüyor. Fethiye de diğer okulun kapısında... Şimdi güneşin alnında o bekleyiş, sonra yağmurda, karda, kışta devam edecek…

Eğitimdeki zorlukları anlatıyor: “Birinci sınıfa değil, birinci sınıf ‘alt’ sınıfına gidiyor çocuklar. 5-6 öğrenci var sınıflarında. İki de öğretmen. Ancak ücretli öğretmenler. Öğretmen çocukların davranış problemleri var diye bana ‘Çocukların ilacını benim gözümün önünde verin’ dedi. ‘İlaçların saatleri var, saatinde veriyorum’ deyince, ilaçların işe yaramadığını, değiştirmemiz gerektiğini söyledi… Buna bir öğretmen karar veremez. Biz doktorların verdiği ilacı veriyoruz. Okulda bize bilgi vermeden ‘Yusuf davranış problemi gösteriyor’ diye direkt aramışlar rehabilitasyon merkezini, tek kişilik bir ‘zihinsel engelli’ sınıfında eğitim görsün dediler, başlarından atmak istediler. Hem de okula başlayalı daha bir hafta bile olmadan, toplasan 10 saat ders görmüşken! 10 saatte çocuğun hayatını çizemezsiniz, eğitim hakkına engel olamazsınız. Bu çocuğu müdür dışlarsa, öğretmen dışlarsa anne bu çocuğu içeri tıkmak zorunda kalacak. Her çocuk gibi benim çocuklarımın da eğitim almaya okumaya hakkı var.”

BU ÇOCUKLAR CAMLARIN, KAPILARIN ARDINDA KALMASIN…

Tüm bu zorluklar yormuş Fethiye’yi; “İnsanın bedeninin ruhunun dinlenmeye ihtiyacı var. Benim öyle bir lüksüm yok, hiçbir sosyal hayatımız da olmuyor. Ama çocuklarımdan utanmıyorum, onları her haliyle seviyorum” diyor. “Üst katta oturduğumuz için camları açamıyoruz. Çocuklarla yazın o kadar bunaldık ki sıcakta. Yazın bir arkadaşımız taksitle bize klima verdi. Kullandım 300 lira fatura geldi. Ben bunu ödeyemiyorum, o yüzden klimayı satacağım. Halımı, masamı gerekirse her şeyi satacağım, çocuklarım eğitim alsın diye. Devletin verdiği aylık 8 saatlik eğitim yetersiz. Rehabilitasyon merkezleri de market gibi oldu. İşi ticarete döktüler, çok ciddi paralar dönüyor.”

Diğer özel gereksinimli çocukların velilerinin de aynı durumda olduğunu anlatıyor: “Evlilikleri bitmek üzere olan veliler var. Çocuk öfke nöbetinde, uyumadığı için baba uykusuz kalıyor. Anne sürekli çocuğu susturmak durumunda kalıyor. Ergenliğe giren kardeşler, otizmli kardeşlerini kabullenemeyebiliyor. Çocuğunu kabullenmeyen baba var. Sırf otizmli diye çocuklarını bırakıp giden babalar var. Annenin duyguları, ihtiyaçları hiçe sayılıyor! En son hastanede, 3 çocuğu eteğine yapışmış, rapor çıkarmaya çalışan bir kadın gördüm. Çocuk feryat figan ağlıyor. ‘Eşin nerede’ diye sordum. ‘Beni bırakıp gitti’ dedi, ‘kızım otizmli diye’. O kadın o kadar çaresizdi ki.”

ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLARA TEK PENCERELİ, BODRUM KAT BİR ODA…

RAM’ın Servan’ı ilk göndermek istediği okula gittiklerinde karşılaştıkları korkunç manzarayı da anlatıyor Fethiye: “Özel gereksinimli çocuklar çok zor şartlarda okuyorlar. Servan’a ilk çıkan okula gittiğimde o kadar üzüldüm ki. Okulun bodrum katında küçücük tek bir camı olan bir oda. RAM’a gittim ‘Siz oraya nasıl öğrenci yönlendiriyorsunuz, bir tane masa, çırılçıplak bir oda, tek bir pencere, karanlık bodrum katı’ dedim, bana ‘Prosedür, sistem bu’ dediler.” İç çeken Fethiye “Bu hayatta savunulacak tek bir şey var o da çocuklar, özellikle özel gereksinimli çocuklara sahip çıkılmalı” diyor. Tüm özel gereksinimli çocuklar için konuşuyor.

‘BEN DEVLETTEN BAKIM MAAŞI DEĞİL, TAM ZAMANLI OKUL İSTİYORUM’

İlkokul mezunu Fethiye, çocukları için İSMEK’in ‘Duygu ve davranış’ kursuna, çocuk gelişimine dair ücretsiz eğitimlere gittiğini söylüyor, tek amacının bu dünyaya iyi çocuklar bırakmak olduğunun altını çiziyor, fırsat verilirse… “Bazen camlara bakıyorum, yanan ışıklara, her cam arkasında bir hayat var, bazı hayatlar gerçekten inanılmaz zor. Ben şu an bakım maaşı alıyorum bu çocuklar için, ama ben o maaşı istemiyorum devletten, bana verdiği maaşı alsın tam zamanlı okul yapsın. Özel eğitimcileri başına koysun, ben güvenli bir şekilde çocuklarımı oraya bırakayım, her akşam gelip çocuklarımı alayım. Güveneyim. Bizi elin özel sektörün eline bıraktılar resmen!”


KAYNAŞTIRMA ÖĞRENCİSİ ALPER’E AYRIMCILIK!
‘Hiç yokmuşuz gibi davrandılar’

Figen Aygül’ün oğlu Alper de bu yıl kaynaştırma öğrencisi olarak ilkokula başladı. “İlkokula başladığımız andan itibaren her şey değişti” diye anlatıyor Figen: “Alper daha önce 3 yıl, gölge ablasıyla birlikte kreşe gitti, hiç sorun yaşamamıştık ilerlemesinde. İlkokul 1’e başladığımız gün çok zordu. Okul büyük, sınıflar kalabalıktı. Alper çok ajite oldu. Ağlamaya başladı. Yanına öğretmeni gelip de bir kere ‘Niye ağlıyorsun’ demedi. İletişim kurmadı. Biz tanıştığımız gün ve kayıt günü Alper’in özel bir çocuk olduğunu söyledik. ‘Ama çok sevecendir, arkadaşlarını sever, oynamak ister, ama nasıl oynayacağını bilmez, elinden tutarsanız gösterirseniz kaynaşır’ dedik. Hiç dememişiz gibi öğretmen, müdür, görmezlikten geldi bizi. Alper’in yaşıtlarına anlatmaya çalışmadılar durumu. Ben hepsine anlatmaya çalıştım, şöyle çocuk diye. Bize 1.5 hafta sonunda sadece bir tane temizlik görevlisi geldi sordu. ‘Ben sizi bir haftadır takip ediyorum, ben Alper’in durumunu anladım. Ben ne yapabilirim sizin için’ diye sordu. Onca eğitmen, müdür, müdür yardımcısı arasında o bizim yanımıza geldi.”

‘MÜDÜRE KOCA ODA, ALPER’E KONTEYNER’
“Okula kayıt yapılırken de ‘Bizim okulumuzda özel eğitim sınıfımız yok, biz çocuğu kaynaştırma olarak alacağız’ dediler. Biz gölge abla tutabiliriz dedik, ‘Gerek yok’ dediler. ‘Siz kapıdan çocuğu bırakacaksınız, bağıracak ağlayacak ama alışacak’ dediler. Alper sınıfta durmadı. Alper normalde pür dikkat dinler, etkileşime girmeye çalışır, özel çocukları kendilerine bıraktığınız anda kendi dünyalarını kurar, kendi kurallarını koyarlar, onları hep irdelemek, yönlendirmek zorundasınız. Olmadı, alışamadı oturmadı sınıfta. Gölge ablaya ısrar ettik hayır dediler. İkinci haftayı doldurduk, müdürle görüşmeye gittik. ‘Yanında yönlendiren biri yok, Alper daha kötüye gidecek, özel eğitim sınıfına verelim’ dedik. Konuşurken yüzümüze bile bakmayan müdür sert bir ifadeyle ‘Bizim okulumuzda yer yok’ dedi. Koca okul, dört tane müdür, müdür yardımcısı odası var sınıf büyüklüğünde. Bir tek Alper’e mi oda yok bu koca okulda? ‘Başka sınıf yok, başka okula gidin’ dediler. ‘Hayır’ dedim, benim evime en yakın yer bu okul. Bu çocuklarla uzak bir noktaya gitmek çok zor, sanıyorlar ki elinden tutup yürüyoruz. Bize özel eğitim sınıfı açmayacaklarını söylediler. Ben de dilekçe yazdım, il milli eğitime sundum. Bu dilekçeden sonra müdür ‘Benim projelerim arasında zaten bu tarz özel eğitim sınıfı açmak vardı’ dedi. Okulun dışına koyacağı bir konteyneri özel eğitim sınıfı yapacakmış. Daha çirkin bir şey olamaz! Gerçekten empati yoksunluğu bu. ‘Keşke o konteyneri müdür odası yapsaydınız da bu büyük müdür odasını özel eğitim sınıfı yapsaydınız.’ Çok direndim. Ama okulun girişinde pimapenden yapma okul aile birliği odasını özel eğitim sınıfı yapacaklarını söyledi. Bizi bu kadar yormanın, bu kadar rencide etmenin gereği yok. Eğitimciler kesinlikle özel eğitimle ilgili eğitim almalı, bu iş tek başına vicdanla çözülemez. Alper üç gündür okula gitmiyor, öğretmeni dahil kimse arayıp sormuyor ‘hayırdır’ diye. Alper evde, Alper okula gitmek istemiyor... O kadar çok söylenecek şey var ki. Yaşadıklarımız boğazımda düğümleniyor.”

DR. KILIÇ: ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLAR İÇİN DAHA FAZLA KONTENJAN!

Özel gereksinimli çocukların ve ailelerin okul yaşamındaki sorunlarına Özel Eğitim Uzmanı Dr. Fidan Güneş Güngör Kılıç da şöyle dikkat çekiyor:

“-Okula gidiş değişiklik anlamına gelir ve bu da çocukta ve ailede strese, huzursuzluğa yol açabilir. Bunun giderilmesi için birey ve aileler için yaşamlarının tüm kritik dönemindeki geçişleri planlamak gerekir. Pandemi sürecinde okul yaşamına geçiş ile geçiş süreçlerinin planlanması daha da önem kazandı. Bu planlama süreci hem çocuklar hem de aileleri için olmalı. Ülkemizde ise bu planlamanın yapılması, sürdürülmesi ve değerlendirilmesi ile ilgili herhangi bir mekanizma ya da yapı yok.

- Bazı okullarda özel gereksinimli çocuğu okula/sınıfa kabul etmeme, aileyi çocuklarının kaydını farklı bir okula alması için ikna etme çabaları gibi durumlar pandemi öncesinde de vardı, şimdi de yaşanıyor. Pandemi süreci ile tüm çocuklar gibi özel gereksinimli çocuklar da akranları ile kısıtlı vakit geçirebildi, okuldaki kaynaştırma eğitimi ile beraber akademik olarak edinecekleri bilgilerin yanı sıra akranları ile birlikte geçirecekleri zamana daha çok ihtiyaç duyuyorlar.

-Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının denetiminde olan kreşlerde 0-3 yaş arası özel gereksinimli çocuklar için daha fazla kontenjan ayrılması gerekiyor.

- Rehabilitasyon merkezlerinde verilen eğitim saatinin yetersizliği, okullardaki özel eğitim materyallerinin nitelik ve nicelik sorunları, özel eğitim alan mezunu öğretmenlerin yerine kurs almış başka alan mezunu öğretmenlerin sınıflarda görev alması ve servis bulma konusunda özel gereksinimli çocukların ve ailelerin sorun yaşadığını görebiliyoruz, bu sorunlar için önlem alınmalı.”

Fotoğraflar: Freepik

İlgili haberler
Otizmli çocukları olan anneler pandemide çaresiz b...

Pandemi sürecinde otizmli çocukların ve ailelerinin yaşadığı sorunlar büyüdü. Eğitimden mahrum kalan...

Otizm Anneleri: Çocuklarımız için eşitlik istiyoru...

Otizmli çocukların maruz kaldığı ayrımcılık, şiddet ve hak ihlallerine tepki gösteren Türkiye Otizm...

Grunya Efimovna Sukhareva: Otizmin tarihçesinde yo...

Sukhareva, doktorlar Kanner ve Asperger'den yıllar önce otizmi karakterize etti. Otizmin tarihçesi a...