Kadınlar İstanbul Sözleşmesi için 4. kez Danıştay'da | 'Kadınlar şiddete karşı koyacak bir yaşam, iş, güvence istiyor'
'İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz' demek için kadınlar, dördüncü kez İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının iptali için açılan davaların görüleceği Danıştay'da.

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının iptali talebiyle açılan davaların duruşmaları için Türkiye’nin birçok yerinden kadınlar yeniden Danıştay’da buluştu. Açılan 18 dava bugün Danıştay 10. Daire’de görüldü. Duruşma sonunda Danıştay Savcısı, İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi kararının hukuka uygun olmadığı yönünde mütalaa verdi; Sözleşme'nin feshi kararının iptal edilmesini talep etti. Danıştay heyeti kararını yazılı olarak adli tatil -20 Temmuz- öncesi bir tarihte bildirecek. Duruşma bitiminde duruşmaya katılan kadınlar yaptıkları basın açıklaması ile 'İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz' dedi.

Siyasi partiler, barolar, kadın örgütlerinin katılımıyla duruşma öncesi Danıştay önünde bir araya gelirken, bu kez Danıştay bahçesinde yapılan basın açıklaması polis tarafından engellendi.

Kadın örgütleri polisin gösterdiği alan dışında açıklama yapmak isteyince basın mensupları alınmadı. "Basın buraya" sloganı atan kadınlar, daha sonra gazetecilerin bulunduğu alanda açıklama yaptı.

Basın açıklamasının ardından duruşmalar için duruşma salonuna geçildi.

ŞİDDET, KADINLARIN YAŞAMININ AYRILMAZ BİR PARÇASI HALİNE GETİRİLİYOR

Kayseri Barosu adına konuşan Eylem Sarıoğlu işsizliği yaratan politikalar ile kadınları şiddete mahkum eden Sözleşme’den çekilme kararının iç içeliğini şu sözlerle ifade etti: “Bu sözleşme hayatlarımızla, haklarımızla ilintili. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinin temel nedeni, kadın erkek eşitliğine inanmamaktır. Kadınlara 'başınızın çaresine bakın, gördüğünüz şiddetle baş başasınız' deniyor. Şiddetin her gün ve her gün yeniden üretilmesine göz yumulmaktadır. Kadınlar hala gördüğü şiddetle baş başa bırakılmaktadır. Özellikle yoksulluğun ve yoksunluğun bu kadar arttığı dönemde kadınların gördüğü şiddet artmakta buna rağmen kadınların şiddetten kurtulabileceği adımlar zorlaşmaktadır. Çünkü yoksulluk ile şiddetin devamı arasında karşılıklı ve güçlü bir bağ bulunmaktadır. İstanbul'da Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği'nin hazırladığı raporda, şiddet gören kadınların boşanmaktan korktuğunu ve can güvenliğinden endişe ettiğini görüyoruz. Kadınlar boşanamadıklarını 'çünkü gidecek yerim yok, işsizim, eşim beni sürekli takip ediyor, korkuyorum, sığınma evine gitmek istiyorum ama orada da yer yok' diye açıklıyor. Kayseri'de oturulabilecek bir evin kirası en az 1500 lira, faturalarını ve bu kadının işsiz olduğunu düşündüğümüzde, nasıl hayatını kuracak?" 

Konuşmasında şiddete uğrayan kamu işçisi bir kadının Ekmek ve Gül'e yazdığı bir mektuba yer veren Sarıoğlu, işsizlik, yoksulluk, kadınların kendi hayatlarını sıfırdan kuracak imkanlardan yoksun olması koşullarında; şiddetin kadınların bedeninin ayrılmaz bir parçası haline getirildiğini belirtti ve şöyle devam etti: "Kadınlar iş istiyor, istihdam istiyor ve şiddete karşı koyacak bir yaşam istiyor. Kayseri'de boşanan emekçi kadınlar, işyerine giderken parmaklarına hâlâ yüzük takıyor. Bir erkeğin şiddetinden kurtulduysa başka bir şiddetten kurtulmak için, olmayan bir erkeğin gölgesine sığınıyor." İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmanın tartışıldığı dönemde Cumhurbaşkanı'nın "halka sorarız, halk çıkmak istiyorsa çıkarız" dediğini hatırlatan Sarıoğlu, "Ancak halka sormamış bir gece tek başına aldığı kararla Sözleşmeden çekilmiştir. Eğer her gece korkarak yaşayan kadına, istismara uğramış çocuğa, işsiz kalmamak için işyerindeki ayrımcılığa, şiddete sessiz kalmak zorunda olan kadına sormuş olsaydı cevabını çok net bir biçimde alırdı. Biz bu cevabı verelim kendilerine çünkü halk bu salondadır, halkın vekilleri bu salondadır, kadın örgütleri temsilcileri bu salondadır çünkü biz halkız ve Sözleşme'den asla vazgeçmeyeceğiz" diye konuştu.

Sarıoğlu konuşmasını, "Kayseri’de kırk yıllık evliliğinde şiddet gördüğü için 60 yaşındaki Fatma teyzenin ‘Devlet artık bana sahip çıkar, değil mi?’ sorusuna 'Evet, sen şiddet görmek zorunda değilsin, bu devlet seni korur, sana sahip çıkar' demek istiyoruz biz. Biz karşımızdaki kadınlara, müvekkillerimize bunun teminatını vermek istiyoruz. Gerçekten korunduğunu hissettirmek istiyoruz" diye sonlandırdı.


AVUKAT ŞİDDET MAĞDURU OLARAK SORDU: SİZ ‘ÇOCUK NEDEN AĞLIYOR’ DİYE TOKAT YEDİNİZ Mİ?
Kocaeli Barosu adına savunma yapan şiddete uğramış Avukat Nuriye Yılmaz, "Kadın hakları merkezinde çalışıyorum. Bugün sadece bir avukat olarak değil şiddet mağduru bir kadın olarak karşınızdayım. Siz, 'Çocuk niye ağlıyor' denilerek tokat yediniz mi? Yumruk sonucunda çeneniz kırıldı mı? Çocuklarım duymasın, uyanmasın diye yumruk ve tekme yerken içime ağladım. Ben bu şiddeti yaşamış, çaresizlikten, güvencesizlikten yargıya başvuramamış bir kadın olarak da karşınızdayım. Bana şiddet uygulayan ve doktor eşim hayatını kaybetti. Yaşasaydı şu an hayatta olmayabilirdim, burada olmayabilirdim. İsmim anıt sayaçta olabilirdi" diyerek sözlerine başladı. Yılmaz, "Yaşadıklarımdan biliyorum ki İstanbul Sözleşmesi kadınlar açısından vazgeçilmezdir. Bu salon da vazgeçmeyecek insanlarla dolu" dedi.


‘DAVAYI TARİHİN YARGILAMASINA TERK ETMEYİN’

Kocaeli Baro Başkanı Bahar Gültekin Candemir de sözleşmeden neden çıkıldığının gerekçelendirilmediğini ifade etti ve ekledi: “Halit Çelenk hocamızın bir sözünü söylemek istiyorum, ‘Uluslararası hukuk çiğnendiğinde bir gün mutlaka tarih önünde vicdanlarından yargılanacaktır.’ Davayı tarihin yargılamasına terk etmemenizi talep ediyorum.”

SAMSUN’DA 12 MAHKEMEDE BİR YILDA 713 ERKEK ŞİDDETİ DAVASI GÖRÜLDÜ

Samsun Barosu Başkanı Pınar Gürsel Yıldırım, “Şehrimde 12 tane asliye ceza mahkemesi var. Sadece bir yılda erkek şiddetinden dolayı 713 duruşma görüldü. Şehrimde bir kadın, koruma kanunu bittiği gün boşandığı erkek tarafından öldürüldü. Gülbahar şu an hayatta olabilirdi. Bu cinayetler önlenebildi. Karşı taraf, ‘Sözleşmeden çıkılsa da 6284 sayılı kanun var, bu yeterli’ diyorlar. Soruyorum 6284 sayılı Kanun yeterli mi? Bu kanun önleyebildi mi Gülbahar'ın öldürülmesini? 6284 sayılı Kanun’da temelinin İstanbul Sözleşmesi olduğu yazıyor. Temeli çekerseniz ne olur?" diye konuştu.

‘ÇEKİLME KARARINDA KAMU YARARI NEREDE?’

Antalya Barosu’ndan Aylin Onursev, “Antalya'da Pınar Gültekin'i yakarak katleden Cemal Metin Avcı'ya haksız tahrik indirimi uygulandı. Aynı indirimin kendisine tecavüz eden erkeği öldüren Nevin Yıldırım'a uygulanmadığını hatırlatmak isterim. Sözleşme’den çıkma kararıyla devletin yetkili organları rehavete kapılmıştır. Pınar Gültekin'in katili Cemal Metin Avcı'nın yargılandığı sırada, 'İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesi iyi oldu' sözlerini size hatırlatırım. İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı, bu kadar canavarca hisle hareket eden katile bu kadar az ceza verilemeyeceği açıktır. Sözleşmeden çekilme kararının kamu yararı nerede?" diye sordu.

‘KIZIM BÜYÜDÜĞÜNDE BU CANİLER DIŞARIDA OLMAMALI’

Yalova Barosundan Dilan Çetin, “Çapulcu olmadığımızı, sürtük olmadığımızı ispat etmek zorunda bırakıldık. Şimdi de Sözleşme’den çekilmenin hukuksuzluğunu ispat etmek zorundayız. İspat etmek zorunda bırakan tek kişi; biz, milyonlarız. Milyonları temsilen tam karşınızda buradayız. Şu an 4 yaşındaki kızımın 26 yaşına geldiğinde bu caniyle aynı ortamda olmasını istemiyorum” dedi.

PINAR'IN KATİLİNE İNDİRİM, FOTOĞRAFINA ENGEL

İstanbul Barosu adına konuşan Av. Hülya Gülbahar, Pınar Gültekin davası kararını eleştirdiği sırada salonda bulunan kadınlar Pınar'ın fotografı olan, 'Hani iç hukuk yeterliydi?' yazan dövizleri kaldırdı. Güvenlik dövizleri indirmeleri için kadınları uyardı.

İstanbul Barosu'ndan Avukat Hülya Gülbahar da Pınar Gültekin’in katili tasarlayarak öldürmesine rağmen nasıl 'haksız tahrik' indirimi aldığını sorarak şöyle devam etti: “Kadının elimizde külü kaldı. Hani iç hukukumuz yeterliydi? 'Ders kitaplarında erkeğe itaat ibadettir' diyor. Bu nasıl bir anlayış? Bu anlayışa sahip çıkanlar, İstanbul Sözleşmesi'ne karşı çıkıyor. Türkiye’de milyonlarca kadın can güvenliği sorunu yaşıyor. Biz Sözleşme’den çıktığımızda meclisin şiddetle ilgili denetim görevi de gasp edilmiş olacak. Dolayısıyla ülkede şiddetle mücadele politikasız ve araçsız bırakılmış olacak. Yeni yasayla yaralama cezalarını, dört aydan altı aya çıkarıp iki ay zam yaptılar. Zaten yatarı yok ki! Bu nasıl açıklanır? İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması, diğer uluslararası sözleşmeleri de olumsuz etkiler."

‘HEYETİN ALACAĞI KARAR KADIN MÜCADELESİNE GÖLGE DÜŞÜRMEMELİ’

TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Ayşegül Oruçkaplan, “Kadına yönelik şiddetin bitmesi için birincil talebimiz eşitliktir. Eşitliği sağlamayan ama şiddeti önlemeyi amaçladığı söylenen politikalar samimi değildir. Kapitalist krizin kadınlar üzerindeki tek etkisi işsizlik ve yoksulluk değildir. Yoksulluk, işsizlik şiddeti de arttırmıştır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bitmesi için tek başına yasal değişikliklerin yeterli olmadığını ortada. Kadınlara ve LGBTİ’lere karşı düşmanca karalamalarla sözleşme tek tarafla feshedildi. Sözleşme'nin içeriğini manipüle edenler bu cinayetlerin suç ortağıdır. Bizim bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok. Sayın heyetin alacağı tarihi karar tüm kadınların yaşam hakkını savunduğu mücadeleyi gölge düşürmemelidir" dedi.

‘KADINA YÖNELİK ŞİDDET HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR’

Türk Tabipleri Birliği (TTB) adına konuşan Verda Ersoy, şiddetin travmatik etkilerine değinerek sözlerine başladı. Ersoy, “Şiddet sona erse de etkileri devam ediyor. TTB, kadına yönelik şiddeti bir halk sağlığı sorunu olarak görüyor. Dünya Sağlık Örgütü de aynı savunmayı yapıyor. Halk sağlığı sorunlarının ortak özelliği vardır, çözümünü bulmak için samimi bir politik bakış gerekir. İstanbul Sözleşmesi ilk defa şiddetin tanımını genişleten ve bütünsel polikayı ortaya koyan metindir" dedi.

KARAR 20 TEMMUZ ÖNCESİNDE VERİLECEK

Duruşma sonunda Danıştay Savcısı, İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi kararının hukuka uygun olmadığı yönünde mütalaa verdi; Sözleşme'nin feshi kararının iptal edilmesini talep etti. Danıştay heyeti kararını yazılı olarak adli tatil -20 Temmuz- öncesi bir tarihte bildirecek. Duruşma bitiminde duruşmaya katılan kadınlar yaptıkları basın açıklaması ile 'İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz' dedi.

DURUŞMA SONUNDA KADINLARDAN BASIN AÇIKLAMASI


Duruşma bitiminde basın açıklamasında konuşan Hülya Gülbahar, "Anayasaya aykırılık iddiamızı tekrar ettik bugün.Cumhurbaşkanlığı işleminin yok hükmünde olduğu için iptal edilmesi gerektiğini söyleidk. Eğer heyet bu görüşte değilseAnayasa Mahkemesi'ne gönderilmesine talep ettik. Heyet kendisi iptal etmeyecekse o zaman bunu mutlaka Anayasa Mahkemesi'ne göndermesi gerekiyor. Bugün söz alan herkes bu talebi tekrar tekrar gündeme getirdi." dedi.

Gülbahar, mahkeme heyetinden iki kişinin değiştiğinin bilgisini verirken kararı değişim sonrası oluşmuş olan yeni heyetin vereceği bilgisini verdi.

Basın açıklamasında konuşan Selin Nakıpoğlu ise, "Bu Sözleşme'den bir kişinin kararı ile çıkılmasına 'hayır' diyoruz. Biz hak ve özgürlükler diyoruz, bu konuda Cumhurbaşkanı'nın fesih yetkisi yok diyoruz karşılığında bambaşka bir hukuk düzeninden bahsediliyor. Şunu çok iyi biliyoruz: Bu karanlıkla aydınlığın kavgası, kavgamız sürecek" dedi.

DURUŞMA ÖNCESİ KADINLAR 'ÇEKİLME KARARI İPTAL EDİLSİN' ÇAĞRISI YAPTI

Barolar, kadın örgütleri ve siyasi parti temsilcileri Danıştay önünde bir araya gelirken bu kez Danıştay bahçesinde yapılan basın açıklaması polis tarafından engellendi. Kadın örgütleri polisin gösterdiği alan dışında açıklama yapmak isteyince basın mensupları alınmadı. "Basın buraya" sloganı atan kadınlar, daha sonra gazetecilerin bulunduğu alanda açıklama yaptı. Duruşmalar öncesi yapılan basın açıklamasında pek çok siyasi parti, meslek örgütü ve kadın örgütü söz aldı.


'HUKUKSUZ ÇEKİLME KARARI İPTAL EDİLSİN'

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) adına basın açıklamasını yapan Tülin Eraslan, hala kendilerine duruşma tarihi tebliğ edilmemiş kadın örgütleri olduğuna, görüşülmeyi bekleyen onlarca dosya olduğuna dkkat çekti, EŞİK Platformu olarak mahkeme başkanından bu konuda açıklama beklediklerini belirtti. Eraslan, "Hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşama geçtiğini gösteren bir karar bekliyoruz. Cumhurbaşkanı kararı kadınların yaşamına, eşitlik bilincine, demokrasiye, adalete ve eril şiddetle mücadeleye ağır bir darbe indirdi. Hukuksuz kararın yargı erki üzerindeki olumsuz baskısını Pınar Gültekin kararında gördük. Faile yine erkeklik indirimi verildi. Suça yardım ve yataklık edenler kayırıldı. İstanbul Sözleşmesi hükümlerince ortadan kaldırılması gereken yanlış alışkanlıkların, davanın sürecine egemen olduğu görüldü; sonuç da şiddetle mücadele ilkelerine ve İstanbul Sözleşmesi’ne muhalif, toplum vicdanını yaralayan adaleti öldüren bir karar oldu ne yazık ki!" dedi.


Eraslan, hukuksuz çekilme kararının iptali istemiyle açılan davaların esastan görüşüldüğü duruşmalar sürecine rastlayan Pınar Gültekin kararının aynı zamanda şiddetle mücadele şovu için yapılan yeni göstermelik TCK değişiklikleri sonrası verilen ilk kararlardan birisi olma özelliğine sahip olduğunu vurguladı ve şöyle devam etti: "Eril şiddetle mücadele şiddetin önlenmesi ancak mağdurun korunması, failin etkin kovuşturulması ve şiddeti durdurmak için bütüncül politikalar geliştirilmesiyle mümkün. Sanık Cemal Metin Avcıya verilen ödül gibi cezanın ve delil karartan, yardım ve yataklık eden aile üyelerine verilen beraat kararının üst mahkeme süreçlerinde bozularak adaletin sağlanması için tüm kadınların sonuna kadar mücadele edeceğini bir de buradan duyuruyoruz. Eril şiddetle mücadele için bütüncül politikalar geliştirilmesini gerektiren İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyor Danıştay tarafından hukuksuz çekilme kararının iptal edilmesini istiyoruz!"

'SÖZLEŞME'NİN UYGULANMASI İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ'

Türk Tabipler Birliği adına konuşan Şebnem Korur Fincancı, "Halk sağlığı için en önemli tehditlerden biri olan cinsiyetçi şiddete karşı, mücadele etmek hepimizin boynunun borcudur" dedi. Pınar Gültekin'i vahşice katleden Cemal Metin Avcı'ya haksız tahrik indirimi uygulandığını hatırlatan Fincancı, "Biz o nedenle bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu Sözleşme'nin yalnızca varlığı değil, Sözleşme'nin tüm basamaklarının hayata geçirilmesi için tüm kızkardeşlerimizle birlikte mücadele edeceğiz. O nedenle susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz diyoruz!" diye konuştu.

'GÜCÜMÜZ VE DAYANIŞMAMIZ DAHA DA ARTIYOR'

Ankara Diş Hekimleri Odası adına konuşan Gamze Burcu Gül, "Bir şeyin farkında olmayabilirler, bu kadar saldırı ve baskı bizim gücümüzü ve dayanışmamızı daha da artırıyor. İstanbul Sözleşmesi'nden, yaşamlarımızdan, haklarımızdan elbette vazgeçmeyeceğiz. Biz, çoğumuz kadın çalışanlardan oluşan sağlık alanında çalışıyoruz. Hastalarımızın sağlığını korumak için onları daha iyi ve uzun yaşatmak için yemin ederek mesleğe başlıyoruz. Mesleğimizi icra ederken kendi can güvenliğimizden endişe ederek çalışıyoruz. İstanbul Sözleşmesi'ni savunmak üzere biz yine bir aradayız!" dedi.


Fotoğraf: Ekmek ve Gül