Hikayelerimiz hep aynı mı?
“Yoksulluk kaderimiz değildir” demek için buluştuktan sonra kadınlar hikayelerini paylaşıyor.

Kendi kendine “Her şey çok pahalı” demek yetmiyor artık, “Geçinemiyoruz” demek yetmiyor. Biz de Narlıdere Ekmek ve Gül Kadın Dayanışması olarak Narlıdere Demokrasi Platformu’nun, zamlara ve hayat pahalılığa karşı yaptığı basın açıklamasına “yoksulluk kaderimiz değildir”, “seçeneksiz değiliz, gücümüz birliğimiz”, “insanca yaşamak istiyoruz” yazılı dövizlerimizle katıldık. Basın metnimizle, sloganlarımızla halkın her gün gelen zamlardan dolayı alım gücünün düştüğünü, ülkeyi yönetenlerin büyüme rekorlarını, şahlanan Türkiye’yi konuştuk. Bu büyümenin bir avuç sermayedar ve yandaş şirketler için doğru ama emekçiler için, halk için yalan olduğunu; işsizliğin büyüdüğünü, pahalılığın arttığını, borçların kabardığını, faturaların ödenemediğini haykırdık. İnsanca yaşamak, insanca çalışmak, parasız kamusal hizmet istiyoruz, gelirde adalet, vergide adalet istiyoruz dedik. “Hükümet istifa” sloganları attık.

Gözümüz de hep çevremizdeydi, aramıza katılanlar olur mu, “yoksulluğa karşı mücadelede ben de varım”, “ben de vergide adalet istiyorum”, “ben de insanca yaşamak istiyorum” diyerek yanımıza duran olur mu diye…

Sayımız azdı. Herkes hayatından pek mi memnundu neden gelmiyordu? Tek sebep korku muydu, sindirilmişlik mi ya da umutsuzluk mu, mücadeleye inançsızlık mıydı? Basın açıklaması sonrası kadınlarla devam eden sohbetimizde bu konuyu tartıştık. Kadın dayanışma ağımızı nasıl büyütebileceğimizi konuştuk. Korkuyu büyüten umutsuzluktan çok, örgütsüzlük olmalı diyerek her kesimden kadınla buluşmanın yollarını bulmaya karar verdik. Aramıza yeni katılan kadın arkadaşlarımızın hikayeleri de apayrıydı.

Biri yeni boşanmış; anlaşmalı boşanmış; çekişmeli olmasın demiş. Anlaşmada neymiş “nafaka istememek.” Nafaka hakkından vazgeçmek nasıl bir anlaşma olabilir?

Biri 36 yaşında ve kamu işçileri için getirilen yaş engeline takılmış; işsiz. Eşini Kovid-19 nedeniyle kaybetmiş. Neyse ki ailesinin “durumu iyiymiş.” Ya olmasaydı?

Biri de 58 yaşında, torunlarına bakmak, çocuklarının ihtiyaçlarına destek olmak için işini bırakmış.

Yoksa hikayeler hep aynı mıydı? Yoksulluk, güvencesizlik, eşitsizlik, korku, tehdit, şiddet, hak gaspları ve toplumsal baskılar kıskacında sömürülen kadınlar. “Umutsuz değiliz, yalnız değiliz, güçsüz değiliz” dediler. Çünkü güçlerinin birlik olmaktan geldiğini biliyorlardı. Yeni katılan arkadaşlarına “Neden ekmek ve gülüz biliyor musunuz?” dediler; “Yaşamak için ekmek, sevildiğimizi bilmek için gül istiyoruz.”

Kadınlar ayrılırken “bütün işler kaldı” dediler, yani eve gidip daha ütü, yemek, temizlik yapacaklardı. Basın açıklaması, kadın buluşması derken evde işler onları beklemekteydi.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Yoksulluk da şiddet de kaderimiz değil, seçeneksiz...

Krizin, şiddetin, eşitsizliğin yükünü taşımak istemiyoruz! 25 Kasım’da alanlarda birlikte mücadele e...

Tekstil işçisi kadınlar: Yoksulluk da, şiddet de k...

DERİTEKS İzmir Şubesinin çağrısıyla 25 Kasım öncesi bir araya gelen işçi kadınlar, ‘Yoksulluk da, şi...

Şiddete, eşitsizliğe, adaletsizliğe, yoksulluğa ka...

25 Kasım’a kadar her yerde, 25 Kasım’da sokaklarda buluşalım ve tek bir hakkımızdan, tek bir kız kar...