Halis Yılmaz 28 yaşında | ‘Ölülerin doğum günü kutlanmaz!’
Hendek patlamasında hayatını kaybeden Halis Yılmaz’ın ailesi: ‘O ölmedi, öldürüldü. Katilleri serbest. Bundan sonra başka hayatlar solmasın diye bu cinayet düzenini değiştirelim, bize ses olun.’

Öğleden sonra izin almak için konuşmuştu iş yeriyle Halis. İşten bulduğu her fırsatta ekstra işlere gidiyordu. O gün de o nedenle izin almıştı iş yerinden. Ev borcu, kız kardeşlerinin ve evin sorumluluğu, kısacası koşullar; aynı anda birden fazla işte çalışmasını zorunlu kılıyordu. “Eğer o patlama olmasaydı, yaşamasına izin verselerdi şimdi 28 yaşında olacaktı oğlum” diyor annesi gözleri parlayarak.

3 Temmuz 2020’de saat 11.15’te Coşkunlar havai fişek fabrikasında yaşanan patlamada hayatını kaybeden 7 işçiden biri Halis Yılmaz. Patlama yaşandığında 26 yaşında genç bir işçiydi, bugün onun doğum günü; yaşasaydı eğer 28 olacaktı.

Yılmaz ailesinin evindeyiz. Dışarda kar aralıksız yağıyor. Odaya girdiğimizde yanan sobanın etrafına oturtuyor bizi anne Şerife Yılmaz. Evdeki yas havası ilk günden bu yana hiç dağılmamış sanki. “Her gün bekliyorum. Saat 4 oldu mu ararım oğlumu. Bir görseydim keşke, bir gün gelecek herhalde diyorum. Parmakla gösterilecek bir çocuktu benim oğlum. İşten çıkar başka işlere çalışmaya giderdi. Geceleri benimle konuşurdu: ‘Anne nasıl çıkacağım işin içinden, anne nasıl düzelecek?’ Hep başkalarının eski kıyafetlerini giyerdi. Ne yedirebildim ne giydirebildim oğlumu. Benim oğlum 18 parça biliyor musun, 18 parça. O mu değil mi hâlâ bilmiyorum. Babası demiş ki kefen yapayım normal cenaze gibi gömeyim. Bize bir torbayla teslim ettiler oğlumu, arkadaşıyla karışmış dediler. Yavrumun yarısı o fabrikada kaldı. Hâlâ burnumda o acı koku” diye anlatıyor hissettiklerini.

‘ÖNCE KADER DEDİM AMA...’

Fabrikanın önündeki, hastanedeki bekleyişlerini anlatıyor. Anlatırken tekrar o anları yaşıyor sanki ama çok açık ki hatırlamak değil onu bu kadar yoran; hiç unutmamış ve unutamayacak olmak: “Kolumu kanadımı umudumu aldılar benden. Çok öfkeliyim, önce dedim ki kader böyleymiş. Sonra o mahkemelerdeki konuşmaları duydukça çıldırdım. Babasını kız kardeşini yalnız bırakmak istemedim, duruşmalarda kavga gürültü kopuyor, yanlarında olmak zorundayım. Pandemi döneminde yığmışlar malzemeleri. İhmalleri var, suçları büyük. İhmalin bedelini ödemesini istiyorum herkesin. Ben parada pulda değilim. Sırf para hırsı yüzünden herkesin hayatı, canı paramparça oldu. Ne demek ya 18 parça? Bir daha kimsenin ciğeri böyle yanmasın istiyorum.”

Odada bir rafın üzerinde duran üzerinde ‘Halis’ yazan kumbarayı soruyorum: “Haftada 3 gün merdiven silmeye gidiyorum. Oradan biriktirdiğim parayla yetim kalmış bir erkek çocuğuna harçlık gönderiyorum. Halis çocukları çok severdi, iyi anlaşırdı çocuklarla. Onun için yapıyorum” diyor.

‘YASIMIZI YAŞAYAMADIK’

Halis’in kız kardeşi Merve, içerden ağabeyinin fotoğraflarını getiriyor. Evin her odasında, dolapların içinde bile onun fotoğrafları var. Baktıkları her yerde ondan bir hatıra. “Biz duyduğumuz öfkeden dolayı henüz yasımızı yaşayamadık. Kar yağdı mezarına, üşümüş müdür? Yağmur yağıyor çiçekleri öldü mü? Her an her dakika abimi konuşuyoruz. Yaşıyoruz ama canlı cenaze gibiyiz. Sadece abim mi? Ölen kimse geri gelmeyecek. Biz iki güne yakın bekledik belki çıkar gelir o enkazdan diye. Kabullenme süreci çok zor. Bir de böyle görüp ikna olabileceğimiz bir ceset görmedik biz. Hâlâ şu kapıdan içeri girecekmiş gibi geliyor. Canlı cenaze diyorum çünkü bizim halimizi ifade edecek başka bir şey yok” diyor Merve.

‘PATRONLARI SORGULAMAK GEREKİYOR’

Merve’nin anlattıklarından dava sürecinin onları çok yıprattığını anlıyoruz: “Bir ceza davasında yargılamanın ilk günlerinde bu kadar ihmal varken paradan bahsetmek vicdansızlıktır. Tabii ki bunu isteyen kabul edebilir, ceza davasına katılmayabilir, ona lafımız yok ama kalkıp da sanıklar ve avukatları, bu kadar ihmal varken bu şekilde tutum sergileyemezler. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Bir de işçinin işten kaçınma hakkı diye bir şeye değiniyorlar sürekli. Benim abim işten kaçınsaydı, o 7 işçi işten kaçınsaydı onların yerinde başka birileri olacaktı. Bu ölüm yine gerçekleşecekti. Benim abim olmayacaktı, adı farklı olacaktı. Bu fabrika bir kere patlamış, iki kere patlamış, üç kere beş kere defalarca kez insan ölmüş burada. İki kuruş için, ekmek parası için çalışan işçileri sorgulamak değil onun üzerinden milyonlarca lira kazanıp da onlarla ilgili hiçbir önlem almayan sermaye sahiplerini sorgulamak gerekiyor. İşçinin işten kaçınma hakkı varsa, İSG mevzuatı da var. Uyulması gereken kanunlar da var. Bunların hiçbirine uymayanları sorgulamamız gerekiyor. Onları denetlemeyenleri sorgulamamız gerekiyor. Ölüm sayısı çok olursa üç beş gün manşet olacak; ama yedi sekiz olursa bir şekilde üstü örtülecek. Resmen bunun hesabını yapmışlar. Açık açık da dillendirmekten çekinmiyorlar. Tepki gösterdiğimizde şovmen diye karşılık alıyoruz. Düşünün ki bu kadar çiğlik. O kadar güveniyorlar ki kendilerine; orada mahçup olan boynu bükülen biz oluyoruz.”

‘BAŞKA HAYATLAR SOLMASIN DİYE’

Şerife Yılmaz araya giriyor: “Halis, iki üç ayda bir erken gelirdi işyerinde denetim oluyor diye. Bazen de eve göndermiyorlardı. Patlayacağı biliniyormuş, hani bir ustabaşı demiş ya ‘Burada patlarsa 80 kişi ölür aşağı tarafa koy orada az kişi var.’ Onlar can değil mi onlar evlat değil mi?”

Merve, sanıkların sabotaj iddiasının ilk başlarda onları çok düşündürdüğünü ifade etse de süreç içinde ihmalleri öğrendikçe öfkelerinin arttığını belirtiyor: “Gerçekten ilk başlarda korktuk, ya ölenlerden birine atarlarsa suçu diye. Halis yüzünden oldu derlerse buna dayanabilir miyiz? İki katı depolama, kaçak yapılar, kaçak barut üretimi. Kaçak barut üretimi bu ya basit bir şey değil ama onlar için o kadar basit ki. İlk başta reddediyorlardı, artık reddetmiyorlar. Terör, sabotaj olduğunu söylüyorlardı. Benim abim ölmedi, öldürüldü. Katilleri serbest. Yaşasaydı 28 yaşında olacaktı, birlikte kutlayacaktık doğum gününü ama ölülerin doğum günü kutlanmaz. Bundan sonra başka hayatlar solmasın diye, bu cinayet düzenini değiştirelim diye lütfen bize ses olun.”

Fotoğraflar: Yılmaz ailesi

İlgili haberler
Hendek ailelerinden çağrı: Bizi yalnız bırakmayın...

Hendekli aileler sendikalara, siyasi partilere ve tüm işçilere çağrıda bulunuyor: “Bir Soma daha yaş...

Hendek iş cinayeti davası | 'Resmen organize suç ö...

Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda 7 kişinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin de yaralandığı...

Hendek davası | İşçi kadınlar ‘Haline şükret’ diye...

Hendek Davası bugün. Coşkunlar havai fişek fabrikasında çalışan ve patlama sırasında çalışan kadın i...