Çanakkale Ekmek ve Gül Topluluğu: Haklarımız ve hayatlarımız için sokaktayız
Çanakkale Ekmek ve Gül Topluluğu 25 Kasım öncesi İskele Meydanı’nda yaptığı açıklamayla, evde, işte, sokakta, okulda kadına yönelik her türlü şiddete karşı kadınları mücadeleye ve örgütlenmeye çağırdı

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü2ne giderken Çanakkale Ekmek ve Gül Grubu İskele Meydanı’nda açıklama yaptı. Kadınlar “Haklarımız, hayatlarımız, birbirimiz için sokaktayız” derken, örgütlenme çağrısı da yaptı. Çanakkale Ekmek ve Gül Topluluğu yaptığı açıklama şöyle:

Türkiye’de ve dünyada kadına yönelik her türlü şiddetin ve sömürünün artarak devam ettiği, kadınların ise haklarından ve hayatlarından vazgeçmeyeceklerini tüm baskılara rağmen haykırdıkları, her koşulda mücadeleyi sürdürdükleri bir zamanda karşılıyoruz 25 Kasım’ı…..
Kadınların yaşadığı eşitsizlikler ve kadına yönelik şiddet ile kapitalizme karşı mücadele arasındaki vazgeçilmez bağ her geçen gün daha fazla görünür hale geliyor. Sömürüye, yoksullaşmaya, şiddete ve kadınların kazanılmış haklarına yapılan saldırılar karşısında; Irak, İran, Türkiye ve Lübnan’dan Fransa, Polanya’ya, Hindistan, Arjantin, Şili’den Meksika’ya kadar kadınlar grevler, direnişler, sokak eylemleri ile yan yana geldi, gelmeye de devam ediyor.
Ülkemizde, sermayenin gerici muhafazakar politikalar eşliğinde sürdürdüğü saldırılarına karşı dayanışmayı büyütmekten, örgütlenmekten ve mücadele etmekten başka bir çıkar yolun bulunmadığını en çok biz kadınlar biliyoruz. Çünkü evde, sokakta, işyerinde ve toplumsal yaşamın her alanında şiddetin, eşitsizliğin ve ayrımcılığın tüm biçimlerine maruz kalıyor, tehdit ediliyor, öldürülüyoruz.
Derinleşen ekonomik krize COVİD-19 salgınının eklenmesiyle birlikte yaşam ve çalışma koşullarımız daha da ağırlaştı. İşten çıkarmalar, güvencesiz çalışmanın yaygınlaşması ve esnek çalışma modelleri kadınları daha fazla eve kapatmanın, ekonomik olarak güçsüzleştirmenin ve sömürüyü arttırmanın aracı haline geldi. Çoğunlukla kadınların çalıştığı yanı başımızdaki Dardanel bu durumun en somut örneğidir. Virüs bulaşma riskine karşı önlem almayan patronun, fabrikayı yatılı bir çalışma kampına çevirerek emekçilere “virüs mü, açlık mı” ikilemini dayattığını gördük. Özellikle kadın istihdamının yoğun olduğu işkollarında cinsiyetçi pratikler, ataerkil kodlar nedeniyle bu süreçte cinsiyetçi uygulamalar derinleşti, işyerlerinde şiddet arttı.
Uluslar arası tekellerin ve siyasi iktidarın yandaş şirketlerinin maden ocaklarıyla, HES’lerle, nükleer santrallerle yer altı ve yer üstü kaynaklarını yağmalamasına ve doğanın talanına karşı, toprağını, suyunu, ağacını korumak için direnen üretici köylü kadınlar karşılarında devletin kolluk güçlerini buluyor, yerlerde sürükleniyor, gözaltına alınıyor.
Ev emekçisi kadınlar pandemi öncesi ve sonrasında hiçbir güvenceleri olmaksızın zor koşullarda, ucuz iş gücü olarak çalışmaya devam ediyor. Tarımla geçinen ilimizde Mart’tan Aralık sonuna kadar yazın sıcakta, zeytin zamanı yağmur ve soğukta düşük ücretlerle on iki saatten fazla çalıştırıldıkları gibi psikolojik şiddete de maruz kalıyorlar.
Ülkemizde ve başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın birçok yerinde sürdürülen savaş politikalarıyla en çok kadınlar ve çocuklar öldürülüyor, köle pazarlarında satılıyor, göçe zorlanarak bilmedikleri diyarlarda mülteci olarak yaşamak zorunda bırakılıyorlar.
Pandemi döneminde eve kapanma, kadınların ev içi yükünün katbekat artması, öldürülmesi ve şiddete maruz kalması anlamına geldi. Pandeminin ilk günlerinde çıkarılan infaz yasasıyla birlikte cinsel istismar, tecavüz suçu işleyenler ve katiller sokaklara salınarak suç işlemeye devam etmeleri sağlandı.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun raporuna göre, 2020 yılının ilk on ayında 397 kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi. 151’i “şüpheli ölüm” olarak kaydedildi. Kadınlar en “güvenilir” yerlerde ve yakınları olan erkekler tarafından öldürüldü. Kadın cinayetleri karşısında yargının izlediği cezasızlık politikası ise faillere cesaret vermeye devam ediyor. Koruma ve uzaklaştırma kararlarına rağmen kadınlar sokak ortasında, herkesin gözü önünde öldürülürken, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunun uygulanmasını fiilen esnetiliyor.
Kadınların şiddete karşı en önemli kazanımlarının başında gelen; kadına yönelik şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğünün devlete ait olduğunun imza altına alındığı İstanbul Sözleşmesinden çekilme siyasi iktidarın en yakın hedefleri arasında. Bunun kadınlar için anlamı şiddet karşısında daha fazla savunmasız ve güçsüz kalmaktır. Diğer taraftan nafaka hakkının gaspı, arabuluculuk gibi hazırlıklarla boşanmaların önlenmesi, kadınların her ne olursa olsun evlerde yaşadığı cehenneme hapsedilmesinin hesapları yapılıyor.
Kadına ve çocuğa yönelik şiddeti, istismar ve cinsel tacizi meşru gören, farklı cinsel yönelim ve kimliklere nefret fetvalarıyla toplumu yönlendiren, şer-i boşanma biçimlerini öğütleyen, sömürü ilişkilerini ve savaş politikalarını meşrulaştıran söylem ve uygulamalarıyla Diyanet başrol oyuncusu olarak yerini koruyor. Kadınları ailenin kölesi olmaya mahkum eden muhafazakar politikaların yayılmasına hizmet ediyor.
25 Kasım 90 yıl önce Mirabel kardeşlerin, diktatörlüğe karşı vermiş oldukları mücadeleyle, kadınların şiddete, tecavüze, kadın cinayetlerine karşı mücadelelerinin adıdır.
Bütün bu kadınları nefessiz bırakan şiddete, çalışma yaşamının güvencesizleştirilmesine, ücret eşitsizliğine, ekonomik krize, savaşa, homofobiye, ırkçılığa ve doğanın yıkımına karşı; yan yana durarak, dayanışmayı ve mücadeleyi büyüteceğiz.
Tüm yaşamsal haklarımız için kadınların örgütlenmesi, birlikte mücadele etmesi için; eğitim hakkından sağlık hakkına, barınma hakkından, eşit vatandaşlık haklarına kadar hayatın her alanında kadınların eşitlik mücadelesini birleştirecek ve güçlendirecek tüm taleplerimizi birlikte haykıralım!
 25 Kasım Çarşamba saat 18.00 da Çanakkale kadın platformu ile birlikte mümtaz Pirinççiler meydanında buluşuyoruz ve tüm kadınları davet ediyoruz
Kurduğu sömürü düzeniyle şiddeti, eşitsizliği üreten kapitalizme ve ataerkil, gerici değerlere,
“Tek adam, tek parti” yönetiminin cinsiyetçi politikalarına, işsizliğe, yoksulluğa, kazanılmış haklarımıza saldırılarına karşı;
Haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz.
Şiddet her yerde, çözüm örgütlü mücadelede diyoruz.


İlgili haberler
İzmit’te 25 Kasım’ı konuştuğumuz kadınlar: ‘Şiddet...

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü yaklaşırken İzmit’te k...

Keçiören Kadın Platformu’ndan 25 Kasım Çağrısı ‘Mü...

Keçiören Kadın Platformu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma G...

1 Mayıs mahallesinden kadınlar 25 Kasım öncesi kah...

Ümraniye’de bulunan 1 Mayıs mahallesinde kadınlar 25 Kasım öncesi ‘Kadına şiddette karşı bizimde söy...