Büşra’nın mevlidi, Berra bebek ve tek taş yüzük
Nuray Sancar: Bu çift, AKP döneminin saadet zincirine tutundukları için hesapsızca harcayabilecekleri paraya sahip olan türedi bir kuşağın kirlenmişliğinin timsali olarak ortaya çıkıyordu.

Bir zengin konağındaki akrabanın yanında varlığıyla yokluğu belli olmadan büyüyen sığıntıların, evlatlıkların günün birinde dönen talihleri, edebiyata ne kadar çok konu olmuştur. ‘Mekanın esas sahibi’ akraba gençler, arkadaşlarıyla ve de kızlı-erkekli, evin geniş salonunda alafranga müziklerle vur patlasın çal oynasın dans ederken bir köşeden gizlice onları seyrederek iç geçiren kadri bilinmemiş Sinderellalar gönül düşürdükleri evin haşarı ve çapkın oğlunun kendilerini keşfetmesini beklemektedirler. Talih tabii ki, bu halis muhlis Türk kızlarının, bu kanaatkar ve temiz Kınalı Yapıncakların yüzüne, türedi ve dejenere gençleri küçümseyip haddini bildirerek gülecektir. Batılı modernleşme hikayesinin figürü olmaktan sıkılıp, tekniği Avrupa’dan kültürü mahallinden almaya karar verdikten sonra o iyi kızların asaletine vurulan bıçkınlarla izdivacın, konaktaki Kınalı Yapıncakların başına neler getirdiği bilinmez. Hikaye orada biter. Türk edebiyatının başlangıç yapıtları ile Türk sinemasının 70li yıllarındaki mamullerin çoğunluğu milletin içine musallat olmuş Batılı ‘vesvese’nin alt edildiği yerin ötesiyle ilgilenmez.

Erkekler için öze dönmeyi kadınlar için sınıf atlamayı mümkün kılması; her iki cinsin sınıfsal ve kültürel kimliğini inşa edebilmesi için bir simbiyotik ilişki halinde kurgulanan izdivaç, popüler hikayenin en önemli vaadidir. Fakat bu hikayeleri okuyarak, seyrederek büyümüş kuşakların kültürel alt yapısını döşeyen Kınalı Yapıncak kompleksi az buz hasar bırakmamıştır. Kültürel tutumlara indirgendiği ölçüde şiddetinin azalacağı, iyi niyetin sevginin ve aşkın yumuşatacağı düşünülen sınıfsal çelişkilerin bu kültürle girdiği suç ortaklığı önemsenmez.

NEOLİBERALİZM İLE DİNİ MUHAFAZAKARLIĞIN BAŞARILI İZDİVACI
2002’den bu yana AKP’li iktidarlarının üzerine işlem yaptığı zemin yoksullardaki bu kimsesizlik hasarı olmuştur. Kimsesizlerin kimi olmakla vaat edilen müstakbel kan bağı ise elbette şartsız şurtsuz değil; aşk izdivacına bağlıdır! Neoliberalizm ile dini muhafazakarlığın başarılı izdivacı kişisel sınıf atlama beklentisini toplumsal bir arzuya dönüştürürken, bu kızıl elmaya ulaşmak isteyenlere parti kartı sahibi olmak gibi bir şart ve şerh koyulmuştur.

FİLMİN İKİNCİ YARISININ SENARİSTİ DEĞİŞİR
Sözde Kızlar romanında iki farklı edeb’i temsil eden kadınlardan milli-muhafazakar olanına müreffeh bir hayatı layık gören, özenti ve uçarı olana ağır bedeller ödeten Peyami Safa’yı mezarında ters döndürecek değişim de böyle başlar. İtilmiş kakılmış, kendi halinde Kınalı Yapıncaklar’dan bir orta sınıf koketi çıkaran ilişkiler ağında filmin ikinci yarısının senaristi değişir.

Nikah şahitlerinden birinin temiz bir aile kurmaları temennisinde bulunduğu, Sağlık Bakanlığı eski müşaviri A. Emin Söylemez ile Büşra Nur Çalar’ın evliliği muhafazakar orta sınıfların serencamının özeti gibidir. Boğazdaki bir yatta yaş günü kutlayan, İngiltere’den gelmiş kuzene lüks otelde karşılama partisi düzenleyen bu sınıfın diğer mensupları gibi onlar da bir zamanlar Louboutin marka ayakkabı giyen cumhurbaşkanı eşi ile milyonluk çantaları milletin dilindeki ‘hanfendiler’in izinden gitmektedirler.


GÖRGÜSÜZLÜĞÜN AĞIR BİR DOZLA ORTAMA BOCA EDİLMESİ
Çiftin yeni doğmuş bebekleri Berra’ya Ihlamur Kasrı’nda yaptıkları mevlit tek başına değil; sunumu, daveti, sosyal medyadaki paylaşım biçimiyle görgüsüzlüğün ağır bir dozla ortama boca edilmesi anlamına geldiği için tepki çekti. Bu çift, Bekir Ağırdır’ın tespitiyle, ‘alın teriyle elde edilen başarı zincirini kırarak en büyük kötülüğü yapan’ AKP iktidarı döneminde yukarıdan aşağıya uzanan saadet zincirine tutundukları için hesapsız harcayabilecekleri kadar çok paraya sahip olan türedi bir kuşağın bütün kirlenmişliğinin timsali olarak ortaya çıkıyordu.

Bir lokma bir hırka takvasından Berra bebeğin parmağına tek taş yüzük takma noktasına gelene kadar Tekbir giyimin defilelerinden, tesettür tatil mekanlarından, Kabe manzaralı rezidans konaklamalarından, ejder meyveli smoothieden, Saray’ın altın rengi kitch döşemesinden, lüksten ve ölçüsüz israftan konuşuyorduk zaten. Kendisi zenginleşip tekelleştikçe yanında-yöresinde, çeperinde hayatı kolaylaştıran bir muhafazakar orta sınıfı da imal eden, kaynakları ve iktidarın getir götür işlerini bunlarla paylaşan azametli sınıfın eteklerinde büyüyen sonradan görmelik önümüze defalarca geldi. Takvanın, tevekkülün piyasa ilişkileri içinde nasıl aşındığı, paranın ayartıcı gücü, köksüzlüğün ve çapsızlığın üstümüze boca ettiği zevksizlik hep gündemdeydi.

Fakat asıl sorun kriz ortamında işini kaybetmek vakayı adiyeden, iş bulmak imkansızken, emekçiler giderek daha fazla yoksullaşırken lüks ve şatafatın göze batacak kadar sergilenmesindeki pervasızlık kadar, bu pervasızlığa yönelik algının insanları ikiye bölmesidir. Zenginliğin, şatafatın dindarların da hakkı olduğunu söyleyen bir kesim “Koç, Sabancı veya laik kesim vb. böyle yaparken hoşunuza gidiyor ama” diye çemkiriyor. İtibardan tasarruf olmaz sözünün, Saray menülerindeki gösterişin, cafcafın ve israfın parti kartlı savunucuları için Berra bebek hikayesi bir ortak yaşam alanının savunma konusu durumunda.

IHLAMUR KASRI’NDA MEVLİT OKUTANLARLA ÇOLUK ÇOCUĞUNU BESLEMEKTE ZORLUK ÇEKENLER
Ne var ki çiftin bulunduğu yere hak ettiği için geldiği, varsa parasını harcamaya da hakkı olduğu iddiası Ihlamur Kasrı’nda mevlit okutanlarla çoluk çocuğunu beslemekte zorluk çekenler arasındaki sınıfsal uçurumu görünmezleştiremedi. Bizim paramızla lüks yaşıyorlar eleştirisine, ilgili yerlerden alelacele gelen “kızın babası zengin” açıklaması da doğrusu çok iğretiydi. Çünkü mesele yediğini içtiğinin, harcadığının, lüksünün gösterişini, satışını ne kadar yapabileceğini belirleyen edep yoksunluğuyla da alakalıydı. Ne yazık ki sosyal medya zamanının türedi burjuvazisi cesameti arttıkça göstermek isteyen cinsinden.

Eski hikayelerin yol açtığı en büyük hasar bir üst sınıfa dahil olmanın kolay ve mümkün olduğu yanılsamasını yayarken emeksiz kazanç hayallerini kışkırtması ve eğer insan sabırlı ve munis ise, buna har vurup harman savuran alafranga tiplere göre daha fazla layık olduğuydu. Hikayenin şimdiki versiyonu da ironik; beğenmeyip eleştirdiğine benzemek; Şişli, Cihangir, Boğaz elitleri diye küçümsediklerinin kötü ve sindirememiş taklidi olmak var.

YENİ MUHAFAZAKAR ORTA SINIF ŞATAFATINI İMAL EDEN SÜREÇ
Kültürel ve dini ortaklık kurduğu iktidar sayesinde tanrının yürü ya kulum dediği Söylemez çiftinin, Çiftlikbank dolandırıcısı dombili Mehmet Aydın ile akraba olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Batı’nın tekniği de kültürü de benim olsun; çünkü param var cümlesiyle konuşan yeni muhafazakar orta sınıf şatafatını imal eden süreç Dombiliyi de eder. Sonradan görmelik bakımından pek farkları yoktur, iştah da aynı iştahtır.