‘Bu 8 Mart’ta daha fazla umut ve dirençle el ele verelim’
‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün önemini; hastanede çalışan iki kadın işçi, bir ev emekçisi arkadaşımız ve sığınmacı kadın kardeşlerimle görüşüp sizinle paylaşmak istedim.’

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü; 1857’de dokuma işçisi kadınların hak aramasıyla başlayıp sosyal, siyasal ve çalışma koşulları karşısında vermiş oldukları mücadele ruhuyla günümüze kadar taşındı. Savaşın, tacizin, tecavüzün, şiddetin, cinayetlerin gölgesinde 8 Mart’ı anmaya çalışıyoruz. Mahallemize, sokağımıza, işyerimize şöyle bir baktığımızda 8 Mart’ın heyecanı, mücadele kararlılığı ile her günümüzün mücadele günü olması gerektiğini düşünen bir işçiyim. Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün önemini; hastanede çalışan iki kadın işçi, bir ev emekçisi arkadaşımız ve sığınmacı kadın kardeşlerimle görüşüp sizinle paylaşmak istedim.

‘8 MART’TA İŞ BAŞINDAYIZ’
İlk olarak hastanede çalışan kadın arkadaşlarımla yaptığım sohbetten bahsetmek istiyorum size. Ucuz iş gücü olarak görülen, önceden taşeron şimdi ise kadrolu işçi olacak bir arkadaşımız şunları söylüyor: “8 Mart’ta iş başındayız. Kadınlar günü bizim neyimize? Maaş kartım bile kocamın elinde, kendi ihtiyacımı bile kocama danışarak alıyorum. Çocukların ve evin ihtiyacı benden önce geliyor. Zaten zar zor geçiniyoruz, bankalardan aldığımız kredi borçlarıyla uğraşıyoruz.”

‘BİR DE ÜSTÜNE KOCA NAZI’
İşyerinin ardından evde de işlerin bitmediğini anlatan kadın arkadaşımız, yemeğin, temizliğin, çocukların bakımının kendini beklediğini söylüyor. Sözlerine şöyle devam ediyor: “Bunlara ek eşin nazı da cabası olur. Adam rahat, sanki bir o çalışıyor. Geçer televizyon karşısına ‘Yemek getir, çay getir’ der, durur. İşyeri de farklı değil. 8 saat ayakta çalışırım, eve gittiğimde ayaklarımın ağrısından duramam. Dinlenme vaktim yatağıma yatıp uyuduğum zaman olur. O yüzden 8 Mart neyime?”

‘KEŞKE TATİL OLSA, BİR GÜN DE OLSA DİNLENİRİZ’
Diğer arkadaş da aynı sorunlardan muzdarip. Onun 8 Mart ile ilgili duyguları ise şöyle: “Keşke 8 Mart tatil olsa. Bir gün de olsa dinleniriz. Zamanında haklarımızı alan kadınlara dua ederiz, kocama naz ederim. ‘Bugün benim günüm, bugün çocuklar, ev işi, yemek sana ait’ derim. ‘Ben dinlenmek istiyorum’ derim. Günün tadını çıkarırım ama boşuna. Bu duyguları bile çok görür benimkisi.” Kadınların samimi konuşmalarından sonra sohbetimize 8 Mart’ın neden önemli bir gün olduğunu konuşarak devam ediyoruz.

‘VERDİĞİMİZ EMEKLER HİÇ OLARAK GÖRÜLÜYOR’
Gelenek, görenek ve mahalle baskısıyla eve sıkıştırılan ev emekçisi kadınlarımız, reklamlarla, yemek programlarıyla, iyi bir eşin nasıl olacağını anlatan dizilerle, bir yığın ev işiyle uğraşarak günün nasıl geçtiğini anlamaz. Ben de böylesi bir hayat süren ev emekçisi komşuma bir gün ziyarete gittim. Az buçuk dertleştikten sonra konu 8 Mart’a geldi. Arkadaşıma 8 Mart hakkında ne düşündüğünü sorduğumda cevap olarak şunları söylüyor: “Kadınlar babasının evinde babasının, abisinin namusu; evlendiğinde ise kocasının namusu olarak görülüyor. Eşinden boşanana kötü bakıyorlar, evlenmeyene ‘Evde kalmış’ diyorlar, doğurmayana ‘kısır’ deniliyor. Şort veya etek giyene tekme atmak hak zannediliyor. Buna karşılık verdiğimiz emekler hiç görülmüyor. Kısacası kadınlar her yerde aşağılanıyor. Bence kadınlar emeğini, haklarını görünür kılmalı. İnsanca yaşayabilmemiz için gözümüzün açık olması gerekiyor. Ancak bir araya gelirsek güç olabiliriz.”

‘SIĞINMACI KADINLAR YOKSULLUK İÇİNDE’
Ülkemizdeki kadınlar bu sene 8 Mart’ı sınırdaki operasyonlar gündemde iken karşılıyor. Savaşın yıkıcılığının tüm yükünü sırtlamış sığınmacı bir kadın ile tanıştık geçtiğimiz günlerde. Tam bilmediği Türkçe ile derdini anlatmaya çalıştı bize. Eşini savaşta kaybetmiş, üç çocuk ile hayata tutunmaya çalışıyor. 17 ve 14 yaşındaki çocukları az maaşla çalışırken, o da 2 yaşındaki çocuğu ile dilenmek zorunda kaldığını anlattı bize. Bize söyledikleri ise şöyle: “Ne sofraya koyacak ekmek, ne de yakacak kömür var. Çocuğum hasta ama doktora gidemiyoruz.” Kim bilir kaç sığınmacı kadın ucuz iş gücü olarak sömürülüyor, kaç kadın tacize ve tecavüze uğruyor, kaç kadın yoksulluk içerisinde çaresiz?
Görüştüğümüz kadınların yaşamları ülkemizdeki hatta dünyadaki kadınların yaşadıklarının birer örnekleri. Yaşadığımız acıların, baskıların karşısında daha fazla dirençle, umutla ayağa kalkmak için kadınlar olarak birbirimize el vermeliyiz. Bu nedenle de bu yılki 8 Mart'ımızı daha fazla mücadele sözümüzle karşılıyoruz.

İlgili haberler
8 Mart’a giderken 10 sorun 10 talep

Çalışma yaşamında karşılaştığımız 10 temel sorunu ve bu sorunlara ilişkin taleplerimizi bir araya ge...

Pastayı sendikacılar yesin!

Çimse-İş Sendikası işçiye değer vermeyen, işçilerin kendilerini sorgulamasından rahatsız olan patron...

Sincanlı kadınlar nasıl bir dünya istiyor?

Kadınlara bir dert sor bin ‘ah’ işit! Kadınlara “Nasıl bir dünyada yaşamak istersiniz?” sorusunu sor...