‘Boşanmaları hızlandıracağız’ örtüsü altında kadınların hakları nasıl gasbedilecek?
Kadına Şiddetin Araştırılması Komisyonunun 'boşandırmaları hızlandırma' amacıyla nafaka, tazminat vb. taleplerin ayrı bir dava olarak görülmesi önerisini Av. Özlem Saldamlı Özatakan değerlendirdi.

Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Meclis Araştırma Komisyonu’nun TBMM’de kabul edilen raporunda boşanmalarda ziynet alacağı, nafaka, tazminat gibi taleplerin boşanmaları uzattığı ve ayrı bir dava türü olarak kabul edilip boşanma davalarından ayrı olarak ele alınmasına yönelik düzenlemeler yapılması gerektiği önerisi sunuldu.

BOŞANMA DAVALARINA DAİR KISA BİR BİLGİ
Bu yapılan önerinin kadınlara etkisini değerlendirmeden önce boşanma davaları hakkında kısa bir bilgi ile başlayalım. Taraflar evlendikten sonra bu evliliği karşılıklı her konuda (nafaka, tazminat, velayet, eşya vb.) anlaşarak, evlilik bittiğinde olacaklara dair bir protokol yaparak mahkeme karşısında tek celsede bitirebilir. Bunun gerçekleşememesi halinde çekişmeli dediğimiz ve yıllarca sürdüğü söylenen boşanma davası süreci yaşanmaktadır. Taraflar boşanmak istese kimin kusurlu ya da daha fazla kusurlu olduğunun tespiti, öncelikle davanın kabul edilmesi sonrasında da boşanmaya bağlı haklar dediğimiz nafaka, tazminatın belirlenmesi için gereklidir.  

Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması Komisyonu’nun raporu, “tarafların boşanma ve geçimsizliğe ilişkin iradelerinin ortada olması”na rağmen kusur değerlendirmelerinin, nafaka ve tazminat gibi nedenlerden ötürü yapıldığı ve bu nedenle yargılamanın uzadığı gibi bir tespitle yola çıkarak kendince önermeler yapsa da öncelikle bu tespit hatalıdır. Sorunu hatalı tespit ettiğinizde de çözümünüz de sorunu gidermez yeni sıkıntılar yaratır.  

Her iki tarafın da boşanmak istediği örneklerde taraflar boşanmak isterler fakat anlaşmazlık, geçimsizliğin nereden ortaya çıktığı, kimin daha fazla kusurlu ya da kusursuz olduğu noktasındadır zaten.
Nafaka ve tazminat taleplerinin boşanma ile birlikte görülebilmesi algılatılmaya çalışıldığının aksine tarafların özellikle zarar görecek/hakları doğacak olan tarafın -genellikle kadın- lehinedir.
Taraflar bir yandan boşanmada kimin kusuru olduğunu ispatlamaya çalışır diğer taraftan da bu boşanma nedeniyle verilecek tazminat, nafaka vb. yan hususlar aynı davada görülür ve aynı değerlendirme bu taleplerin de sonuçlandırılmasına yol açar.

“Her iki tarafın boşanmak istediği durumda davanın hızlıca neticelendirilmesi”, ancak kusur kimde, ne kadar neden bu evlilik bitiyor değerlendirmesi yapmadan boşanma kararı verilmesi anlamına gelir. Bu imkan karşılıklı hak ve borçlarda anlaşma halinde anlaşmalı boşanma (TMK 166/3 MAD.) zaten mevcuttur. Bu anlaşmanın yapılmaması halinde dahi mali sonuçları bir yana bırakacak bir boşanmanın kapısını açmak, sadece, boşanmak isteyen ama hem kusurlu hem maddi açıdan güçlü olan taraf lehine olur. Bu da pratikte genelde erkektir.

Şu anki hukuki düzenlemede zaten nafaka, tazminat, eşya gibi talepler boşanmadan ayrı bir dava olarak da açılabilmektedir, bunlar boşanmaya bağlı haklardır fakat beraber aynı davada görülme şartı yoktur.  Ziynet alacağı da zaten harcı dahi ayrı yatırılan bir davadır. Mal rejimi davası ise tüm bunların dışında ve boşanmadan sonra görülen ayrı bir davadır. Yani bu davalar hukuken zaten ayrı açılabilen davalardır. Bu davaların ayrılmasının  sanki bir yenilikmiş gibi sunulması yersiz. Kaldı ki, Bunların ayrı açılması halinde dahi, TMK’deki düzenleme gereği, bu davalarda da boşanma davasında yapılacak kusur değerlendirmesi dikkate alınarak karar verilmesi gerekir, bu da bu davaların neticelendirilmesi için boşanma davasının kesinleşmesinin beklenmesine yola açacaktır.

SÜRECİN DAHA DA UZAMASINA YOL AÇAR

Ayrıca her davada ayrı ayrı tanık dinleme, delil toplama vb. aşamalar olacağından bu, sürecin daha da uzamasına yol açacaktır. Bu durumda da davaları ayırmanızın, “bir an evvel boşayalım” demenizin, boşanmak isteyen kusurlu ve maddi açıdan güçlü tarafa hizmet etme dışında hele hele kadın yararına ya da şiddeti önleme konusunda hiçbir getirisi olmayacaktır.
Boşanma, sonuçlarından bağımsız olarak tek başına ele alınmamalıdır, alınamaz, özellikle ekonomik bağımsızlığını kazanmamış, yıllarca evde çalışarak, çocuklara bakarak hayatını sürdürmüş bir kadın açısından boşanmadan sonra hayatını nasıl idame ettireceği başlı başına bir sorundur.

NAFAKA GİBİ HAKLARIN KULLANILMAMASINA YOL AÇACAK

Şimdiki düzenlemede dahi, şiddet uygulayan vb. ağır kusurları olan erkekten kurtulabilmek ve boşanmak için nafaka taleplerinden dahi vazgeçebilecek duruma gelen kadın, davaların ayrılması halinde, boşanma kararından sonra kendisine şiddet uygulayan erkekle bir de nafaka davasında karşılaşmak istemeyecek, bu davaların da tekrar bir yargılama süreci olacağı düşünülürse, kadınlar bu davalarla “uğraşmak” dahi istemeyeceklerdir. Dolayısıyla boşanmanın hızlandırılması olarak lanse edilen öneriler aslında nafaka vb. hakların atıllaşmasına, kullanılmamasına yol açacaktır. Boşanma davası sonrasına bırakılan hakların elde edilmesi zorlaşacaktır.

BOŞANMANIN EKONOMİK TÜM YÜKÜ KADININ ÜSTÜNE

Boşanma aşamasında kadınların yaşadığı zorlukların başında, öncelikle ekonomik bağımsızlığı kazandırılmamış kadınlar açısından, ayrı yaşamadan kaynaklı geçim zorluğu gelmektedir. Koca, çoğu zaman nafaka yükümlülüğünden kurtulmak için ya kendini işsiz göstermekte ya maaşı daha yüksek olduğu halde SGK kaydında asgari ücret gözükmekte ya da işini bir yakını, aile büyüğü üzerinde göstermektedir. Çoğu zaman da mahkemenin takdir ettiği nafaka, ekonomik şartların çok çok altında, adeta sembolik rakamlar olmaktadır. Yine mal varlığı geleneksel aile yapımızda genellikle erkek üzerinde kayıtlı olduğundan, kimi zaman eş tarafından elden çıkartılabilmektedir.

Yine, velayet hakkı kendisine verilmeyen eşin çocuklar için nafaka borcu da bulunmakta olup velayetin (özellikle küçük çocuklarda) anneye verildiği düşünülürse, erkeklerin, çocukların nafaka yükümlülüğünden de kurtulmak ya da vermemek için türlü danışıklı işlere girdiği görülmektedir. Bu durumda kendisi zor geçinen ya da geçinemeyen kadın bir de velayetini aldığı çocukların geçimini sağlayabilme güçlüğüyle karşı karşıya kalmaktadır. Kadın çalışsa çocuğuna bakamamakta, çalışmasa verilen nafaka ile geçinememektedir. Ne yazık ki kadın, mahkemenin verdiği gerek yoksulluk gerek iştirak nafakası dahi almakta güçlük yaşamakta, yıllarca süren yargılama ile  hak ettiği nafakaları da icra takibi, ödememe halinde ceza şikayeti vb. türlü dava takiplerle almaya çalışmaktadır.

Kadınların nafaka gerçeklerine dair mektuplarına, nafaka hakkına dair detaylı bilgiye ulaşmak için TIKLAYIN
BOŞANMAYI HIZLANDIRAYIM DERKEN KADINLARIN EKONOMİK HAKLARI ASKIYA ALINIYOR

Kadınların daha boşanma davasının açılması ile başlayan ve sonrasında da devam eden bir yaşam savaşı ile baş başa kaldıkları bir gerçek. Bu talepler aynı davada ileri sürüldüğünde dahi yargılamanın süresi nedeniyle bu haklara kavuşmak zaman almakta iken, davaların ayrılması bu haklara kavuşmayı kolaylaştırmaz, aksine boşanma davasının sonucunu ve kesinleşmesini beklemek zorunda kalacak olan nafaka, tazminat gibi davalarında sonuca ulaşmak daha da uzun süreç alacaktır.

Boşanmanın (her nasılsa!) hızlı sonuçlandırılması halinde dahi İstinaf, Yargıtay derken seneler geçecek, bir nafaka veya tazminat kararı için taraflar daha da uzun süre beklemek zorunda kalacaklardır.
Bu durumdan etkilenecek tarafın ekonomik olarak zayıf durumda olan taraf yani kadın olacağı şimdiden bellidir. Tabi ki bu durumda da ekonomik olarak ayakta kalabilmelerine dönük ihtiyaçları geciktirecektir.

ŞİDDETE KARŞI GÖSTERMELİK DEĞİL GERÇEK ÇÖZÜMLERE İHTİYAÇ VAR!

Komisyonun boşanma davalarında taraflar arasında ihtilaflı geçen sürecin, şiddet riskini arttırdığı tespiti üzerinden davaların hızlı görülmesi gerektiği sonucuna vardığı, bu hızın da boşanmanın ayrı mali sonuçların ayrı ele alınmasıyla çözüleceği düşüncesinde olduğu anlaşılmakta. Şiddet riski sadece boşanma sürecinin uzamasından kaynaklanmamakta, sadece davanın açılması da hatta karar verilmesi de kimi zaman kadınlar için risk oluşturmakta. İhtilafın uzamasının etkisinin olabileceği düşünülse dahi, yargılamanın hızlandırılması kadın lehine olan hakların usullerin tırpanlanması ya da ötelenmesi ile değil, yargıdaki genel sorunların çözülmesi (bir hakimin günde 40 dosyaya bakmak zorunda kalmaması, yargılamanın uzamasına neden olabilen usuli ve kurum işlemlerinin hızlandırılması, çocuk ve kadınlar için tedbirlerin öncelikli alınması, tedbirleri hayata geçirebilecek mekanizmaların kurulması ve sosyal devlet ilkesi gereklerinin yerine getirilmesi vb.) ile aşılabilir.

YA ŞİDDET DOLU EVLİLİK YA HAKLARINDAN FERAGAT EDİP BOŞANMA

Boşanmanın hızlandırılması bahanesiyle davaların ayrılmasını, yeni yargı paketi tartışmalarının bir parçası olan nafaka yükümlülüğünün erkekten alınarak devlet destekli modele dönüştürülmesi, süre sınırı getirilmesi ile birlikte değerlendirdiğimizde, bu sürecin kadının Medeni Kanun’dan ve yılların mücadelesi sonucu kazandığı hakların elinden alınmasına, en iyi ihtimalle sürüncemede kalmasına yol açacağını söyleyebiliriz.

Boşanmaya, sonuç ne olursa olsun ulaşmak amaç olmamalıdır, olamaz da; çünkü boşanma taraflar için hak doğuran ya da yükümlülük getiren, sonuçları olan bir işlemdir. Bu sonuçların kadın yaşamı üzerinde son derece belirleyici ve yaşamsal önemi olduğundan, davaları ayırmak da nafakayı süreye bağlamak ya da devlet desteğine bağlamak da sonuçta boşanmanın, erkek -ekonomik olarak güçlü taraf için-  kolaylaştırılması demek.

Pratikte de Türkiye’de erkeklerin çoğu davada zaten nafaka tazminat gibi yükümlülüklerden kurtulmak için savaş verdiği düşünülürse, getirilen nafaka, tazminat gibi yükümlülüklerin ötelenmesinin kadınların kendilerini daha da güvencesiz hissetmesine yol açacağı, erkeğin tabiri caizse ekmeğine yağ süreceği açıktır.
Boşandığında ekonomik olarak yalnız ve ne olacağı belli olamayan sürece bırakılacağını düşünen kadın da şiddete, aldatmaya daha fazla katlanmak ve  boşanmamak ya da güvenceleri, haklarını  bir yana bırakmak arasında seçim yapmaya  zorlanmış olacaktır.

‘ŞİDDETE KARŞI SIFIR TOLERANS’ ÖRTÜSÜ ALTINDA KADINLARIN HAKLARI TIRPALANIYOR

Gerek nafaka modelinin gerekse davaların ayrılmasının boşanmanın önlenmesi ve “kadına şiddeti önleme” başlığı altında konuşulması da ayrıca ilginç. Kadının lehine düzenleme yapıldığı görüntüsü altında kadının hakları tırpanlanıyor ve onun aleyhine sonuç doğurabilecek düzenlemeler getiriliyor.
Yargılama ile ilgili yapılacak düzenlemelerin esas amacının “hakkın yerini bulması” ve bu amaca ulaşmayı etkin hale getiren düzenlemeleri yapmak olması gerekirken, bu değil, amacın yargının “iş yükünün” azaltılması gibi görünüyor.

ERKEK İSTERSE BOŞANMANIN GERÇEKLEŞECEĞİ BİR SİSTEM

Hükümet boşanmanın mali sonuçları ile ilgili arabuluculuk sistemini getirme hazırlığında da olabileceğinden, boşanmaya bağlı haklarla ilgili olarak kadını korumak ya da adaleti sağlamak yerine, tarafları anlaşmaya zorluyor. Ki bu anlaşmanın da güçlü olan taraf lehine gelişip, kadın aleyhine sonuçlanabileceği kuvvetle muhtemel. Bu şekilde kadın değil erkek isterse boşanmanın gerçekleşeceği bir sistemin yolu açılıyor.

Boşanma da adalet mekanizmasında, yargılama sisteminde yer alan bir dava türü. Adalet sistemi ve yargılamanın sistemsel sıkıntılardan etkilenmekte, bir hakimin binlerce dosyaya bakmak zorunda olması, avukatların delil toplama yetkisi olmaması, kanunen mevcut ya da olması gereken, kadını, çocuğu kollayıcı tedbirlerin gerçekte uygulanmaması, uygulanır gibi yapılması, kurumların yeterince denetlenmemesine kadar çok sebebi var boşanma davalarının uzamasının. Boşanmanın hızlanması ancak yargı ve yönetim sisteminin bütünlüklü değişimi ile mümkün olur.

DİYANET’E GÖREV VERİLMESİ KADINA BASKI OLUŞTURUR
Ayrıca düzenlemedeki Diyanet işleri Başkanlığı nezdindeki Aile İrşat ve Rehberlik Bürolarının yaygınlaştırılması fikri de dikkat çekici olup, TMK ile düzenlenen hususlarda dini işlerle ilgilenmesi gereken kuruma görev verilmesi kadınların haklarına kavuşmasına katkı değil kadına baskı oluşturabilecektir.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül


İlgili haberler
Komisyondan kadınlara güvencesizlik çıktı: Patronl...

Patron örgütleri Meclis Araştırma Komisyonunda esnek çalışmanın yaygınlaştırılması gerektiğini vurgu...

‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına...

Bakan Bozdağ’ın yeni düzenlemeye dair verdiği bilgilerle daha önce dikkat çektiğimiz bir tehlike iyi...

Kadına şiddeti önleme mi, aileye kadını mahkûm etm...

Şiddet Araştırma Komisyonunda neler konuşuldu, neler tartışıldı? Diyanet İşleri Bakanlığından Aile B...