Mesele başka!
Sevda’nın sığınma evine ya da geçici bir süreliğine başka bir yerde kalmaya yanaşmamasının altında çok temel bir güdü yatıyor. İfade etmeye çalıştığı şey tam olarak; ‘yaşam hakkının korunması...’

‘Erkek ve kadın, iki farklı hayvan.
Ve kuraldır öldürür hayvanlar
âleminde güçlü olan.
Mesele bu değil, mesele başka.’*

Sabahın ilk ışıklarında evlerinden mavi önlükleriyle süzülen, sonra tekrar ikişerli üçerli apartmanlara sitelere dağılan temizlik işçisi kadınlar. Oturduğum mahallenin hemen hemen bütün binalarının temizlik işlerini alan şirketin kırktan fazla kadın işçisi var, maaşlar asgari ücret, iş yorucu. Tüm bu zorluklara rağmen bu iş çok kıymetli çünkü bu mahalledeki kadınlar için başka iş olanağı yok. Bazen binaların önünde soluklandıklarında denk geldiğim, arada bir de öğle aralarında geçerken kadın derneğimize uğrayan bu kadınların her birinin farklı bir hikayesi var. Ama şimdi size Sevda’yı anlatacağım.

YAŞAMAK, AMA NASIL BİR YAŞAMAK...
Sevda 35 yaşında gencecik bir kadın, ince dal gibi vücuduna bakıp ‘sen kol kası yapmışsın’ diyince gülüyor, ’o kovaları taşıyıp o kadar çalışıyoruz, olsun o kadar’ diyor. 3 çocuk annesi Sevda, 2 yıl önce şiddetli geçimsizlik sebebiyle eşinden boşanıp İzmir’e ailesinin yanına gidiyor. En küçük çocuğu Zeynep’i yanına alıyor, 2 oğlu ise babalarıyla kalıyor. Sevda’nın ailesi böbrek hastası olan kızı Zeynep’i istemiyor; ‘senin çocuğunsa o adamın da çocuğu, gönder baksın’ diyorlar. O da atlayıp tekrar İzmit’e dönüyor. Eşiyle nikahsız yaşamaya devam ediyor. Ama nasıl bir yaşamak: “Her gün dayak yiyip işe öyle geliyorum, yüzüm kollarım morarmış, bazen kafam yarılmış... Mesela girdim şu binaya çalışıyorum, arıyor, ‘Nerdesin, yanında kim var, sen kiminle kırıştırıyorsun’ diyor. Birgün arkadaşımla binayı temizliyoruz, aradı, dedi ki ‘seni de yanındakini de öldürmeye geliyorum’, arkadaşım bunu duyunca korkudan bayıldı, sonra ne yapacağımı şaşırdım. ‘Bu şekilde çalışamazsın’ dediler, 2 ay gidemedim işe. O 2 ay boyunca hiç evden dışarı çıkamadım korkudan, benim evimin perdeleri hiç açılmaz, izin vermiyor eşim.”

KARAKOLDA ‘EVE DÖN’ DİYEN POLİSE SEVDA’NIN CEVABI
Pek çok kadına göre şanslı, en azından bir işi var diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, Sevda’nın maaş kartı kocasında, okuma yazması olmadığı için de onun yerine resmi işleri halletsin diye eski eşine vekalet veriyor ya da vermesi için ikna ediliyor. Sevda tek başına otobüse binip şehrin merkezine gitmemiş bu yaşına kadar. Evden işe, işten eve bir hayat.
Geçtiğimiz günlerde Sevda’nın eski eşi, aradığında ulaşamadığı için temizlik yaptığı binaya kadar gelip bıçakla kovalıyor Sevda’yı, bütün zillere basıp binayı ayağa kaldırıyor Sevda. Sonrasında polisler geliyor, hem adamın hem de onun ifadesini almak için götürüyorlar. Karakoldaki polis, ‘ ee sen şimdi bu adamdan niye şikayetçi oluyorsun, barış evine git, başka nereye gideceksin?’ diyor. Sevda burayı büyük bir gururla anlatıyor: “Dedim ki ‘çok meraklıysan git sen yaşa o herifle, almıyorum şikayetimi. Bu adamı benden uzak tutacaksınız’ diye çıkıştım da sustular.” Sevda o polisin baskısına rağmen şikayetini geri almıyor ama ifadesi alındıktan sonra adamı bırakıyorlar.

PEKİ ŞİMDİ NE YAPMALI?
O gece Sevda’yı misafir ediyoruz, iş yerinden arkadaşları, binadaki komşularımız, okuldan arkadaşlar derken evimiz tam bir curcuna. Hep birlikte kafa yoruyoruz “Ne yapmak lazım?” Herkes aklına geleni paylaşıyor: “Toplanıp adamı dövelim” diyen de var, “Avukat bulmak gerek , bir süre ortadan kaybol, sonra çocuklarını alırsın yanına” diyen de. 183’ü arayıp sığınma evine gidebileceğini de söylüyoruz ama Sevda bu fikre ikna olmuyor. “Niye ben saklanıyorum, onu alsınlar içeri. Ben çalışıyorum, evimi tutarım, çocuklarımı da yanıma alır yaşarım. Yeter ki onu benden uzak tutsunlar.” diyor. Sevda için ertesi gün koruma ve tedbir kararı aldırmak için karakola gittiğimizde bu işin düşündüğü kadar kolay olmayacağını; alınan koruma kararlarına rağmen eski eşinin hala ona zarar verebileceğini, hiçbir caydırıcı ceza verilmediğini görünce, omuzlarına çöken ağırlıkla gözleri dolu dolu soruyor: “Şimdi ben nereye gideyim?”

‘YAŞAMDAN VAZGEÇMEME’ ÇABASI
Sevda’yı uzun uğraşlar sonucu bulduğumuz güvenli bir yere gönderiyoruz. 6 yaşındaki kızı ve diğer çocukları ise babalarının yanında. İş bulup çalışmaya başladığında çocuklarını tekrar yanına almak istiyor. Bunun ne kadar zaman alacağını bilmiyoruz. Sevda yaşadıklarını anlatırken bir şey dikkatimi çekiyor. Sevda’nın sığınma evine ya da geçici bi süreliğine başka bir yerde kalmaya yanaşmamasının altında çok temel bir güdü yatıyor. Pek çok şeyden mahrum bırakılmış, istismar edilmiş, okuryazarlığı olmayan, hem çocukları hem kendisi mağdur durumda olan bu kadının ifade etmeye çalıştığı şey tam olarak; ‘yaşam hakkının korunması.’ Yasaların, polis amirlerinin, hakimlerin pek çok zaman görmezden geldiği bu hakka sahip çıkma yolunun; düzeni bozularak cezalandırılacak olanın mağdur edilen değil, mağduriyeti yaratan eş, eski koca, eski sevgili, metrobüsteki tacizci olması gerektiğini söylüyor, söylüyoruz. Sevda o yüzden binbir emekle çalıştığı işinden, iş arkadaşlarından, kurulu düzeninden, çocuklarından, sokaklarda dilediğince yürüme özgürlüğünden vazgeçmek istemiyor, vazgeçmiyor. Şiirde de geçtiği gibi güçlü olanla, zayıf bırakılanın mücadelesi değil bu, meselemiz başka!



* Birhan Keskin ve Aslı Serin’in son yıllarda hızla artan erkek şiddetine dikkat çekmek amacıyla yazdıkları ortak şiirinden parça... Şairlerin şiire koydukları dipnot ise şöyle:

Biz bu şiiri yazarken, Özgecan henüz katledilmemişti. www.anitsayac.com sitesine ve son yıllarda hızla artan erkek şiddetine dikkat çekmek amaçlı böyle bir işe girişmiştik. Son bölüm Özgecan’ın vahşice katledilmesinden sonra yazıldı. Ve anladık ki artık bu şiire devam etmek başka türlü bir acizliğe dönecekti. Çünkü yaklaşık 2 ay süren bu şiir çalışmasında hemen her gün başka bir kadın cinayetine tanık olduk. Çok üzgünüz ama yasta değiliz. Hiçbir devlet “büyüğünden” ve hiçbir saraydan adalet beklemiyoruz. “Kadınlar savaşçıdır” diyen Didem Madak’ı selamlayarak, içimizdeki yerlileri dürtüyoruz. Biliyoruz ki kadın cinayetleri politiktir. Ama unutmasınlar ki meydanlar, sokaklar bizimdir.
16 Şubat ‘2015

İlgili haberler
Şiddete uğradığınızda neler yapabilirsiniz?

Şiddete uğrama ihtimaliniz varsa ya da şiddet dolu hayatınızı değiştirmek istersiniz ihtiyacınız ola...

Kadına şiddet vahşete dönüştü sorumlular korunuyor...

Kadına şiddet haberlerine her gün yenisi ekleniyor ve gittikçe vahşileşen yöntemler görüyoruz. Peki...

Sessizlik, şiddeti sürdürüyor

Şiddete karşı toplum ‘neden’ sessiz? İTÜ Öğretim Görevlisi Fulya Kama korku toplumuna dönüştürülen b...