‘Kamu-özel işbirliği’ diye yazılır, ‘Taşeron, ucuza çalışma’ diye okunur
Etlik Şehir Hastanesindeki taşeron şirketlerde çalışan kadın işçilerin gündemlerinin başında asgari ücret geliyor.

Etlik Şehir Hastanesindeki taşeron şirketlerde çalışan kadın işçilerin gündemlerinin başında asgari ücret geliyor. Kadın işçiler kafalarında birçok soru işareti ile aralık ayının sonunu bekliyor.

Soru işaretlerinden biri, asgari ücrete dair beklentilerin konuşulduğu ve hesapların yapıldığı tartışmalarda ortaya çıkıyor. Çoğu kadın işçinin beklentisi ortalama 25 bin lira. Sohbetlerde “iddialı” diye nitelendirilen beklentilerin en yükseği 30 bin lira. Kadınlar beklentilerini ifade ederken araya “Olmaz, vermezler” gibi ifadeleri de eklemeyi unutmuyor. Savunulan beklentiler olabildiğince düşükken asgari ücreti belirleyenlerin “onu bile zor vereceğine” yönelik sözler, sohbetin devamında kendini gösteriyor. “Kim belirliyor bu asgari ücreti?” sorusunu ortaya atıyoruz, pek çoğu tespit komisyonunun kimlerden oluştuğunu bilmiyor. Patron tarafını asgari ücretin belirlenmesinde sanki masada yokmuş gibi gösteren taşeron şirketler ise işçileri üç kuruşa ikna etmeye uğraşıyor.

Bir süredir hastanedeki kimi şirket yöneticilerinin “Asgari ücreti biz belirlemiyoruz, devlet ne derse o” sözü, kadınların bir kısmını “patronların elinden bir şey gelmeyeceği” fikrine ikna etmiş durumda. Oysa masaya direkt taşeron şirketin patronları oturmasa bile patronların örgütü olan Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) asgari ücret tespit komisyonunda söz sahibi ki patron birliklerinin yaptığı açıklamalardan da gördüğümüz üzere zam oranının olabildiğince düşük olması için tüm bahaneler ortaya seriliyor.

‘TEMMUZDA ZAM VERİLMEDİ AMA ENFLASYON DA DÜŞMEDİ’

En belirgin bahanelerden biri “Ücret artarsa enflasyon artar” sözü. Fakat sohbetimiz esnasında da görüyoruz, konuştuğumuz kadın işçilerin çoğunluğu “Yazın zam yapılmadı ama enflasyon düşmedi” sözüne ikna. Kadınlar kendi deneyimleri itibariyle ücretleri artmasa da enflasyonun arttığına tanık olduklarını ifade ederken yaygın propagandanın etkisi itibariyle; ücretlerin enflasyonun sebebi olduğu tezine de doğrudan karşı çıkmıyor.

‘TAŞERON İŞÇİ AYNI İŞİ YAPTIĞI İŞÇİDEN DÜŞÜK ÜCRET ALIYOR’

Diğer soru işaretlerinden biri de kamuya ait olan hastanelerde neden asgari ücret dayatması olduğu. Bu soru aynı zamanda “Hastanelerde kamusal hizmetlerin bir kısmını niçin şirketler veriyor?” sorusu ile de birleşiyor. Kamu-özel ortaklığının en görünür örneklerinden biri olan şehir hastanelerinde özelleştirmelerin bir yönü olarak çoğu hizmet, şirketlere devredilmiş durumda. Hastanede taşerona bağlı çalışan işçiler açısından bu durum aynı işi yaptıkları kamu çalışanıyla aralarındaki maaş farkı üzerinden görünüme kavuşuyor. İşçiler bu duruma çok tepkili olmakla birlikte çoğu açısından kadro alma ihtimali hastanede çalışmanın temel motivasyonunu oluşturuyor. Bağlı çalıştıkları taşeronun temsil ettiği her şeyden nefretle bahsediyor işçiler. Ancak şirketlerin buradaki pozisyonu, hastaneleri nasıl ucuz iş gücü merkezleri haline getirdiği ve şirketin gitmesiyle çözüleceği düşünülen sorunların aslında tam da şehir hastaneleri projesinin özünü oluşturduğu çok görünür tartışılır bir durum değil.

‘KAYBEDECEK 1 LİRAM BİLE YOK’

Kadınlar şirket yöneticilerinin özellikle kadın olmaları kaynaklı kendilerine yönelttiği mobbingin çok daha fazla olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Hastanede çalışan kadınların çoğu 35 yaşın üzerinde, boşanmış ve çocuk sahibi kadınlar. Her fırsatta çalışmak zorunda oldukları için burada çalıştıklarını dile getiriyorlar. “Benim 3 çocuğum var, kaybedecek bir liram bile yok. Zaten yardımlarla ayakta kalıyorum” diyor kadın işçilerden biri. Aslında bu durum birçoğu için geçerli. Çalışmadan geçirecekleri bir günün bile lüks olduğunu düşünüyorlar. Bu durumda olmalarının şirket açısından onları daha savunmasız duruma getirdiğini ifade ediyorlar. “Genç olsam gider başka bir iş yapardım. Ama öyle bir şansım yok. İşten çıkamayacağımızı bilip buna göre davranıyorlar” diyor biri. İstifa edip asgari ücretle başka yerlerde çalışmanın imkanını da her fırsatta arayan kadınlar için fark, vardiyasız çalışma seçeneği ya da servis imkanları oluyor. Çocuğunun bakımını, evin geçimini üstlenirken gece vardiyasında çocuğunu evde bırakmak zorunda kaldığını, kreş çok pahalı olduğu için çocuğunu kreşe gönderemediğini, çocuğunun beslenmesini hazırlayamadığı için poğaça koymak zorunda kaldığını söyleyen kadın işçiler aslında yoksulluğun bin bir türlü halini en ağır şekilde yaşıyor.

Asgari ücretin belirlenmesi taşerona bağlı çalışan kadınlar açısından işte böyle büyük bir önem taşırken beklentiler de yapılacağı düşünülen zam oranları da kadınların geçimini sağlama, insanca yaşanacak ücret düzeyinin çok gerisinde. Bu umutsuz bekleyiş yerini mücadeleye bırakır mı bugünden söylemek zor olsa da tek çıkar yol bu gibi gözüküyor. 

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
İstanbul Eyüp'te kadınlarla geçim zorluğunu ve asg...

Eyüpsultan'da, Karadolap Parkı’nda oturan kadınlara mikrofon uzattık. Kadınlar tatil niyetine parka...

‘Madem yeterli Şimşek asgari ücret alsın’

‘Asgari ücret yeterliyse, Şimşek asgari ücret alsın. Hem devlet tasarruf etmiş olur...’

Bayraklı Şehir Hastanesi işçileri düşük ücretlere...

Bayraklı Şehir Hastanesi’nde çalışan sağlık işçileri asgari ücret seviyesindeki ücretlere ve kötü ça...