İşçi kadın buluşmalarının gösterdikleri
Çalıştıkları işyerleri ya da alanları farklı olsa da işçi kadınların hepsi aynı ortak sorunu yaşıyor: Örgütsüzlü, hayat pahalılığı, sözlü ve fiziksel taciz, krizle birlikte kötüleşen çalışma koşulları

Emek Partisi’nin 8 Mart öncesinde hedeflediği kadın işçi buluşmaları çerçevesinde Ankara’nın Yenimahalle ve Mamak ilçelerinde kadınlarla buluştuk. Her iki toplantıda kadınların, krizin ev, iş, sosyal yaşamlarına etkileri, çözüm önerileri konusunda söyledikleri dergi sayfalarında ayrıca yer alıyor. Ben daha çok kadınların dile getirdiklerinin ortak yönleri üzerinde durmak istiyorum.

ÇOĞU SENDİKASIZ VE ÖRGÜTSÜZ
Katılan kadınların hemen hepsinin çalıştığı işyerleri sendikasız, örgütsüz. Örgütlü olanlar da sendikalarının sahip çıkmadığından yakınıyor. Sendikaların, işçilerin hak ve talepleri için mücadele etmeye zorlanması gerektiğini söyleyenler olsa da, onlar da “Yanımda kimse olmaz” düşüncesiyle adım atmaktan çekiniyor. Bunun bir nedeni işçiler arasındaki güvensizlik ise daha önemlisi sendikanın öne çıkan işçileri işten atırmasından duyulan tedirginlik.
Büyük-küçük işyeri fark etmeden tüm kadınlar, çalışma koşullarından, çalışma sürelerinin uzunluğundan, amirlerin baskıcı, kimi zaman tacize varan tutumlarından rahatsız.

SOSYAL YAŞAM DA NE!
“Sosyal yaşamınız nasıl?” sorusuna yanıt hep bir ağızdan “O ne, ne sosyal hayatı?” oluyor. Evden işe işten eve bir yaşam sürdürmek istisnasız hepsinin ortak noktası. Akşam televizyon izlemek biraz sosyalleşme sayılırsa, bir tek o var. Ama eve gelince kadınları bekleyen işler bu kadarına bile izin vermiyor.
Nitelikli işgücü olarak çalışan kadın sayısı Ankara’daki kadın işçi buluşmalarımızda azdı. Büyük fabrikalarda çalışan kadınlar bu toplantılarda bulunamadı. Patronların öğrenmesi kaygısı ve işten atılma korkusu bunda en önemli etken. O nedenle fabrika işçisi kadınlarla, tek tek veya ikili görüşmelerle bu tartışmalar yürütülebildi.

SÖZLÜ VE FİZİKSEL TACİZ
Hemen tüm kadınların, işyeri fark etmeksizin yaşadığı ortak sorunlarından biri de sözlü veya fiziksel taciz. Taciz, işyeri ile de sınırlı değil. İşe gidiş gelişte, karanlık ve tenha sokaklarda, sanayi sitelerinin yollarında, servisleri olmaması nedeniyle bindikleri toplu taşıma araçlarında hep kaygıyla, kendilerini sakınarak bulunmak kadınlar için büyük sıkıntı. Boşanan kadınlar daha fazla gündem ettiler tacizi. Her kadın tacizle kendince bulduğu yöntemlerle başa çıkmaya çalışıyor, duyulmaması için de pek paylaşmıyor. Çözümleri çoğunlukla taciz eden kişi ile yalnız kalmamak için özel dikkat göstermek, bazen bir yakını aracılığı ile rahatsızlığını ilgili erkeğe iletmek, çaresiz kalınan durumda işi bırakmak oluyor.

EĞİTİM VE SAĞLIK BÜTÇEYİ AŞIYOR
Kriz gündem olduğunda kadınların ilk tepkisi hep bir ağızdan şikayetleri sıralamak, geçinmenin zorluğundan bahsetmek, hiç bu kadar zorlanmadıklarını anlatmak oluyor. Sözü birbirlerinin ağzından alıyorlar yaşadıkları sıkıntıları dile dökerlerken.
Görülüyor ki, kadın işçiler için en yakıcı sorunlardan biri hayat pahalılığı. Bu pahalılıkta beslenme, barınma, faturalar ile eğitim ve sağlık harcamalarını karşılamak da giderek zorlaşıyor. Özellikle okuyan çocuğu, hastası ya da kronik rahatsızlığı olanlar için eğitim ve sağlık giderlerinin bütçelerini çok aştığını ifade ediyor.

KADINLAR KENDİ İHTİYAÇLARINI GÖRMEZDEN GELİYOR
Buluşmalara katılan kadınların hemen hepsi asgari ücretle çalışıyor; evli olanların eşleri de daha iyi koşullarda çalışmıyor. Hal böyle olunca zaten iyi olmayan yaşam kaliteleri krizle birlikte daha da kötüleşmiş. Bulundukları her ortamda öncelikli konunun hayat pahalılığı olduğunu aktarıyorlar.
Evin ihtiyaçlarında kısıntıya gittiklerini, sadece en acil ihtiyaçları karşılayabildiklerini söyleyen kadınlar, hal böyle olunca önce ve en çok kendilerinden vazgeçiyorlar, kendi ihtiyaçlarını artık hiç görmez oluyorlar.
Bu arada toplantıya katılan boşanmış kadınlardan hiçbiri nafaka almadığını söyledi. Boşandıktan sonra çocuklarının giderlerine ortak olan baba sayısı gerçekten çok az ve o da sadece “katkı” denecek miktarda.

KRİZLE BİRLİKTE DAHA DA KÖTÜLEŞEN ÇALIŞMA ŞARTLARI
Krizin kadın işçi ve emekçileri daha fazla baskı altına almanın aracı olarak kullanıldığı buluşmalarımızda da görülüyor. İşten atma tehditleri ile çalışma saatlerinin uzatıldığını, çalışma koşullarının daha da kötüleştiğini ifade ediyorlar. Koşullarından, ücretinden şikayet edenler içinse verilen cevap hep aynı; “Kapı orada, beğenmeyen gider.”
Seçimler gündem olduğunda AKP’nin ekonomi politikalarından hepsi yakınıyor ve oy verirken bunu göz önünde bulunduracaklarını söylüyorlar. Ancak oy vermeyle sınırlı kalmayacak bir seçenek oluşturma tartışmalarında, hak verseler de kendilerini müdahil olabilecek durumda göremiyorlar.

KADINLAR BİRLİKTELİKLE DEĞİŞTİREBİLECEKLERİNİ FARK EDERSE
Görüştüğümüz kadınlar evli, bekar veya boşanmış olsun hepsi, hayatın tüm zorlukları ile çoğu zaman farkında olarak ya da olmayarak kendi başlarına başa çıkmış kadınlar. Bu yönü ile bakınca hepsi güçlü ya da koşulların dayatması ile güçlerini açığa çıkarmış. Aynı gücü bazen eşleri ya da eski eşleri karşısında bulsalar ve kullansalar da ne yazık ki patronlar karşısında bulmakta, kendilerini ve iş arkadaşlarını ortak sorunlara karşı bir araya getirmekte kullanamıyorlar ya da o gücü kendilerinde göremiyorlar. Bunun nedeni de işsizlik korkusunun yanı sıra işyerlerinde birlik olunamayacağına dair düşünce ve yargıları.
Kadın işçi ve emekçilerin dayanışma, örgütlenme ve mücadele örnekleri anlatıldığında bir heyecan dalgası yaşanmıyor değil. Bu da gösteriyor ki, kadınlar dayanışma ve birliktelikle kendi güçlerinin değiştiriciliğini fark ettiklerinde, mücadele ve kazanma deneylerini paylaştığımız çok daha şenlikli toplantılarda buluşacağız.

İlgili haberler
GERİDE KALMANIN KADIN HALİ: Küskün Yüreklerin Türk...

Kimse kaybedilenlerin ardından ne hissettiğini anlatmıyor. Hoş, anlatılabilir mi ki zaten?

Ne minnet ne lütuf… Hakkımız olanı istiyoruz!

Rantçı yerel yönetimlerin kadınlara sunduğu kısıtlı imkanlar sanki “lütufmuş” gibi gösteriliyor. Kad...

Burda ya da Özbekistan’da; özgür olmak istiyorlar

Ne kadar benzer ülkeler olduğumuzu düşünüyorum Sonya konuştukça, ne kadar benzer dertlerimiz olduğun...