Hastanenin ön safındakiler: Memurlar
Hasta ve hasta yakınlarının tüm işlem ve yazışma, sıra, randevu, SGK giriş vs. işlemlerini yapan, kalabalığın uğultusunun tam ortasında, en ön safta duran memurlardan biri anlatıyor.

Türkiye şartlarında memur olmak hep avantajlı görülmüştür. İş güvencesi, her ay aksamadan yatan maaş, rahat iş koşulları… Ben de bu umut ve beklentilerle sınava hazırlanıp sonunda memur olma şansına nail oldum. Yaklaşık on yıldır memur olarak çalışıyorum bir kamu hastanesinde.

Sağlıkta şiddet deyince doktorlar ve hemşireler gelir hep akla; ön saflardaki hasta ve hasta yakınlarının tüm işlem ve yazışma, sıra durumu, randevu, SGK giriş vs. bütün bu işlemleri yapan, kalabalığın uğultusunun tam ortasında olan bizlerin durumu pek dile getirilmez. Dile getirilmemesinin en büyük sebebi de doktor ve hemşireler gibi sendikal örgütlenmemizin güçlü olmayışı şüphesiz. Doktorlar, hemşireler, öğretmenler az da olsa bir şekilde seslerini çıkarabiliyorken biz güçlü hissedemiyoruz kendimizi, sanki ilk harcanacaklar arasında biz varmışız gibi. Büyük bir özgüven eksikliği oluşmuş genelimizde. Hastalar bile ilk tepkisini, öfkesini bize yöneltiyor. “Sizin maaşlarınız bizim vergilerimiz ile ödeniyor” diyor, oysa bizim maaşlarımızdan kesilen vergileri bir bilseler…

Eğitime, sağlığa yeterince bütçe ayrılmıyor. Sağlık alanında kadro eksikliklerinin giderilmemesi, kapasitenin çok üzerinde alınan hastalar ve hastaların döner sermaye geliri ve müşteri olarak görülmesi, kalitesiz ve yetersiz bir hizmet halkla bizi sürekli karşı karşıya bırakıyor. Tabii ki birçok konuda haklı tepkilerini koyuyorlar ortaya fakat sorunun kaynağının biz olmadığımız da ortada. Tepki gösterilmesi gereken biz değil yönetimin ta kendisi olduğu gerçeği insanların çoğu tarafından idrak edilemiyor.

Hastanede çalışmaya başlamadan önce hemşirelerin neden bu kadar mutsuz ve sert göründüğü kafamı kurcalardı. Şimdi o kadar iyi anlıyorum ki, hastanede çalışanlar için hayat enerjimizi tümden emen bu koşullarda çalışmak gerçekten çok zor. İnsanın kapasitesini zorlayan, hayattan soğutan bir durum, abarttığımı düşünebilirsiniz ama öyle hissediyoruz. Çalışmak için yaşıyoruz, mutlu olmak ve hayatımızı daha iyi yaşamak için değil, çünkü bu koşullarda daha iyi bir hayatımız olmuyor… İşyerinin dışında sadece yorgunluğumuzu giderme isteği hâkim. Dışarı çıkamıyoruz, enerjimiz olsa dahi paramız yok… Daha güzel günlerimizin olması temennisi ile…

Görsel: Freepik

İlgili haberler
Şehir Hastanelerinde sağlıkçı olmak: 'Sinir hastas...

“Gittikçe artan kriz yüzünden işimizi bırakamaz olmuşken üzerine eklenen pandemi nöbetlerimiz ve çal...

‘Hiçbir yere gitmiyoruz’ diyen kadın hekimler ve s...

‘Biz mesleğimizi onurumuzla yapmak istiyoruz, hiçbir yere gitmiyoruz!’, ‘Şiddetsiz bir ortamda çalış...

Ekmek ve Gül 14, ekmekvegul.net 5 yaşında: İnatla,...

14 yılda sayısız kadınla bir araya gelirken; yoksulluğa, şiddete, eşitsizliğe, tacize, hak gaspların...