Gücümüz nereden gelir?
Bizim yarına koşmaya ihtiyacımız var. Birlikte, yan yan uzun bir koşu ama bizi bugün mahkum ettikleri geleceksizliğe, baskıya ve sömürüye karşı tek çaremiz.

Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi alım gücü iyiden iyiye düştü. Her gün yeni bir zamla uyanıyoruz. Zam oranları yüzde 30’ların altında açıklanmıyor. Her şeyin vergisi artıyor. Bir tek ücretler artmıyor. Bugün yarından daha beter oluyor. Herkes biliyor, konuşuyor. Peki hâlâ ocağı kaynatan kadınların dirayeti nereden geliyor?

Yeldeğirmeni Ekmek ve Gül Grubunun 4 Haziran’da gerçekleştirdiği “Büyüklere Masal” etkinliği sonrası bir sohbette sorduk bu soruyu birbirimize.

Yaşar Kemal’in “Bir Hıdırellez Hikayesi”ni Didem Çelenk anlattı, Mert Kopuz bağlamasıyla eşlik etti. Hikayeden aklımızda kalanlar ise şöyle: “Karaçullular” obası uzun zamandır çektiği yurt sıkıntı yüzünden Hıdrellez gecesinde Hızır’dan Çukurova’da bir kışlak, Aladağ’da ise bir yaylak vermesini diliyor. Oba için tükenen umutlar ne obanın masumunu ne de aşığını yola getirmeye yetiyor. Ceren sevdalısından, Kerem de şahininden vazgeçmiyor. Hıdırellez zamanı tutulan dilekler bir bir gerçek olsa da yine de mutlu son olmuyor. Umudun güzelliği, dileklerin neşesi derken bir anda dağılan bir oba ve yanan bir bey çadırı oluyor.

Hikaye sonu sohbetlerde Kerem çocuk, kimse ona kızamıyor. Ceren’e ise biraz kızgın biraz anlar buluyoruz kendimizi. Ona ve sevdiğine bir şey olmayacağını ona düşündüren neydi acaba? Sevda insanı bu kadar mı inandırır hayata? Sevdiğini geç bulunca aklın bir şaşar da kaçmaya bile gerek duymayacak kadar umutlanır mı?

Anlatıcının bir yerde “Umut insana en çok yakışan. Umutsuzluk bela gibi, veba gibi bir şey; hiçbir canlıya yakışmaz” dediği geliyor aklımıza. Umudu bu kadar sarıp sarmalıyoruz da doğru mu yapıyoruz acaba? Herkesin hayalinin düş kırıklığına uğradığı zamanlar olmuştur. Hiç beklemediği zamanlar da olmuştur. Bu duyguyu en çok perçinleyen şeylerden biri işte olumsuz durumu hiç beklememek, iyiye olan umudu beslemek, büyütmek.

UMUDUMUZ DAYANIŞMA VE KIZ KARDEŞLİĞİMİZ…

Bu Karaçulluların başına gelenler hak mı adalet mi gerçekten derken kendi günümüzü konuşuyoruz. Karaçullular yer bulamadı da biz rahat mıyız kiralık evlerimizde acaba? Geleceksizlik, işsizlik çemberinde geçerken günlerimiz hâlâ bayram temizliğini, akşam yemeğini dert ediyoruz. Her market reyonunda her kapı aralığında geçinemiyoruz diyoruz. Biz bugün neye umutlanıyoruz? Yarın her şeye ve herkes rağmen geliyor. Güneş hep doğuyor. Ama bazen yarını beklemek pek yetmiyor ya da gelen beklediğimiz yarınlar olmuyor. Bizim yarına koşmaya ihtiyacımız var. Birlikte, yan yan uzun bir koşu ama bizi bugün mahkum ettikleri geleceksizliğe, baskıya ve sömürüye karşı tek çaremiz.

Biz Ekmek ve Gül Yeldeğirmeni buluşmalarında, etkinliklerinde, toplantılarında birbirimize hep bunu hatırlatıyoruz. Dayanışmamızdan geliyor gücümüz, umudumuz olan yarınlara kız kardeşlerimizle kola kola ve çoğalarak birlikte koşacağız.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül